T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
Gökhan ÖZCAN

Denizli Belediye Meclisi'ne alkışlarımla...

Büyük şehirlerimizde yolunuzu ya da aradığınız herhangi bir başka şeyi bulmak için neye ihtiyacınız var biliyor musunuz? Bir sözlüğe... Ama İngilizce bir sözlüğe... Hatta bir de Fransızca sözlük olsa iyi olur; çünkü bu ülke bu dil kargaşasını bundan on yıllar evvel yine yaşamış, dilimiz bugün nasıl İngilizce sözcüklerin eline esir düştüyse, o zaman da Fransızca sözcüklerin istilası yaşanmıştı. O günlerin kalıntıları bugün hala dilimizde dolaşıyor, ama şimdi moda İngilizce... Medyaya bakmak, durumun fecaatini kavramak için yeterli... Gazetelerin ekleri, yayın gruplarının çıkardıkları irili ufaklı dergiler, televizyon kanalları isminden başlayarak onlarca İngilizce kelimenin bayraktarlığını yapıyor. Herhalde dünyadaki hiçbir ülke kendi dilinden vazgeçmek konusunda bizim kadar büyük bir arzu içinde değildir. Bütün hedefini "reyting" ve "tiraj" kelimelerine sığdırmaya çalışan bir medyadan bu ülkenin diline, kültürüne, değerlerine sahip çıkmasını beklemekle abes bir iş yapıyoruz aslında; medyanın çivisi çıkalı çok oldu. Bu sektörde çalışan insanlar kendileriyle pek fazla yüzleşmiyorlar. Doğrusu o dile, kültüre ve değerlere yakın durdukları da pek söylenemez. Bu elbette genel bir değerlendirme ve her genel değerlendirme gibi istisnalara hayat hakkı tanıyor.

Öte taraftan hep medyayı suçlamakla da bir yere varmak mümkün olmuyor. Sonuçta medya çeşitli ürünler ortaya koyuyor, bunların da müşterisi var. Müşteri o mala ilgi göstermese, başka bir mal ortaya konacak. Medyada bir değerler çözülmesi yaşanıyorsa, bunun arkasında toplumsal bir takım arızaların da bulunduğunu kabul etmemiz lazım.

İnsanımız maalesef okudukları gazetenin, izledikleri televizyonun, yaşadıkları şehirlerin, alışveriş ettikleri mağazaların hayata neler kattığı ve neleri alıp götürdüğüyle ilgilenmiyor. Kendi dilinin sözcüklerinin yavaş yavaş eksilmesinden, yabancı kelimelerin gündelik hayatı işgal etmesinden pek fazla rahatsızlık duymuyor. Aksine, o yabancı sözcükleri öğrenmek ve benimsemek konusunda inanılması güç bir gayret gösteriyor.

Seyirci kalmamak, bir şeyler yapmak lazım elbet... Bir tavır, bir duruş ortaya koymak lazım. Bu problemi zihninde taşıyanların sayısı artarsa, hal çareleri de yavaş yavaş ortaya çıkacaktır.

Mesela Denizli Belediye Meclisi çok önemli gördüğüm bir adım atarak bu işe bir anlamda öncü olabileceğini gösterdi. Çeşitli partilerin temsilcilerinden oluşan Belediye Meclisi oy birliğiyle İlan ve Reklam Tanıtım Yönetmeliği'nde bir değişiklik yaptı ve işyeri tabelalarında Türkçe olmayan sözcüklerin ve alfabemizde yer almayan harflerin kullanılmasını yasakladı.

İşte benim canı gönülden destekleyebileceğim bir yasak!

Denizli Belediye Meclisi'nin bütün üyelerini kutluyor ve ayakta alkışlıyorum.

Bu ülke kendi dilini doğru dürüst konuşamayan, meramını anlatmaktan uzak yeni nesiller yetiştirmek istiyorsa kültürel güzergahını değiştirmek ve Denizli Belediyesi'nin gittiği yoldan gitmek zorundadır.

Yoksa üç beş yıl sonra gerçekten yabancı dil sözlükleri olmadan bu ülkenin caddelerinde dolaşamayacak hale geleceğiz!


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi