T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Avrupa; yerinde mi?

Sovyet İmparatorluğu'nun Avrupa'yı tehdit ettiği günlerde, sözüm ona Yeryüzü'nde -bugün de iddia ettikleri ve gülünç oldukları gibi- Maneviyatçılığın ve Demokrasi'nin önderi olduklarını iddia eden Amerikalılar, okudukları gazetelerde bir seyahat şirketinin şu mealdeki ilanını görmüşlerdi:

-Avrupa daha yerinde iken, Avrupa'yı görün!

Sovyet İmparatorluğu'nun çözülmesi, Leningrad'ın tekrar Petersburg olması, bölünen Almanya'nın, birleşmesinden sonra, Avrupa'nın artık yok olma tehlikesini atlattığı düşünüldü. Ne var ki bu kez de farkında olmadan kendisini İkinci Dünya Savaşı sonrasında nihayet ulaşabildiği "Batı demokrasileri" örneğinden tamamen uzaklaştıracak olan bir "Amerikan bağımlılığı" süreci içinde buldu. Bu süreç içinde benliğini ilk yitiren de, Blair'i iktidara getiren İngiltere oldu. Esasen geçmişinde de bu ortak Avrupa benliğinin birikimi yerine kanlı ve acımasız bir emperyalizm vardı. AB içinde "Batı demokrasileri kulübü üyesi" olmaktansa, kanlı ve acımasız emperyalizmin yeni önderinin yardakçılığını kendisine daha çok yakıştırdı.

Daha önce de yazmıştım: Özellikle Doğu Hıristiyan Kiliseleri ile, onların AB içinde bağlantısını sağlayabilen Ortodoks Kilisesi; İslâm'ın bir tehlike olmadığını biliyorlardı. Bu sebeple, 2001 yılında, "üçüncü milenyumun başlangıcında", önceki "iyi Papa"/da hayatta iken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan "İyi Avrupa" idealinin devam ettiğini gösteren bir "Charta oecumenica", Patrik Hazretleri'nin mânevî önderliğinin başlattığı bir süreç sonucunda, hemen bütün Avrupa Kiliselerinin imzası ile yayımlandı. Ardından da AB Hıristiyan partileri "İslâm ülkelerini en yakın muhatap ve taraf, AB'nin komşusu" olarak gördüklerini ilân ettikleri bildiri yayımlandı. Bu bildiri yayımlandığı sırada Avrupa'ya gidenler -bazı uzuvlarına kendi hatalarının sonucu olarak habîs bir ur musallat olmuş ise de- İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupası'nı görebiliyorlardı. Yazık ki "Charta oecumenica" ve ardından gelen siyasî hedefli bildiri, "Armageddon cephesi ittifakı"nı fena kızdırdı. "Charta oecumenica", Drosnin'in onca hokkabazlık ve üç kâğıtçılık oyunları yapıp ter dökerek iki yıl önce yayımladığı "The Bible Code"a da, daha önce yayımlanan menhus "Medeniyetler Çatışması"na da uymuyor, adeta onları yok sayma cürmünü işliyordu. 11 Eylül kaçınılmaz olmuştu! Ayrıca, Armageddon ittifakı kuramcıları onca zahmet çekip de "Şark Hıristiyanları Batı-Amerikan uygarlığına dahil değildir, siz o kötü çocuklara uymayın, esasen misyonerlerimiz onları yakında Protestan yapacaktır" dedikleri halde, yaşlı bir "Katolik" papa ile, İstanbul'daki patrik, ne cür'etle "Charta oecumenica" yayımlayabilirlerdi? "Yaşlı Papa"nın vefatından sonra, öteden beri Hıristiyanlar arası yazışmalarda kullanılan "ökümenik" teriminin de "korkunçlaştırılması" ve Hıristiyanlar arasına da, Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasına da tekrar daha güçlü bir "nifak" sokulması, Osmanlı Dönemi'nde de, 1971'e kadar Cumhuriyet Dönemi'nde de varlığı sorun olmayan Ruhban Okulu'nun bir "misyoner yuvası" olduğu telkin edilirken, Amerikan misyonerlerine kapıların ardına kadar açılması gerekiyordu. Türkler'e, "ekümenik" terimi "ekümenlik" diye öğretilirse, derhal "egemenlik" çağrışımı yapacaktır: "-Vay demek patrik ekümenlik istiyor ha? Bu ne cür'ettir?"

Gazetede yazanın yazgısı, her yazıda bir peşrev yaptıktan sonra, tam güreşe başlayacak iken, "yerin kalmadı!" düdüğünü duyarak meydandan çekilmektir. Bari, söylemek istediğimin özünü söyleyeyim de "saded"e gelmeyi -Merhum Mehmet Emin Yurdakul gibi- arkadaşlara bırakmayayım: Merkel de Blair'den sonra Bush'un ikinci yaverliğine talip olacaksa, "cüppesinin içinde Avrupa kayboldu" demektir. Şu halde Kretschmer'in, Türkiye'de AB desteğinin azalmasının sebebini burada araması gerek!

Batı'da, "Charta oecumenica" ittifakının bozulması için -ki siyasî anlamda çoktan bozuldu- Hıristiyan kiliseleri arasına bit sokma ameliyeleri hızlandırıldı. Yeni Papa bunun farkında değil gibi! Bizde de "2006 yılı - Armageddon yılı" ilânı ile Lübnan'a hücum edenler, "tüh! Drosnin kahve falında yanıldı mı acaba?" kızgınlığına kapılınca, Türkiye'deki ve diğer İslâm ülkelerindeki kiralık kalemlerine, "Armagedon, Çaldıran'ın devamıdır" yazılarını ısmarladılar bile! Çok tirajlı gazetelerde çıkmaya başlayan örnekleri ibretle okunabilir! Kendileri de açıkça yazıyorlar:

-Lübnan'dan başlayıp, eli değmişken İslâm'ın hesabının kapatılamamasında tek sorumlu: İran! Artık ABD'nin İsrail'in yanında savaşa girmesi ve İran'ın hesabını görmesi gerek! "Aptal Avrupa" ile zaman yitirmeden, Bush, Petersburg'dan Kudüs'e uçmalı ve savaşı başlatmalıdır! Onların savaşı, bizim de savaşımız! (W.Kristol'ün 19 Temmuz Çarşamba günlü Radikal'de iktıbas edilen yazısı).- Avrupa nerede?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi