T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

İsrail Türkiye'yi nasıl susturdu!

İsrail'in önce Gazze'nin altyapısını yok edip onlarca sivili katletmesine ardından Lübnan'a yönelip her köşesini bombalamasına, yüzlerce sivili öldürmesine yönelik en şiddetli tepkiyi Türkiye gösterdi. Bu insanlık dışı, ırkçı ve bütün bölgeyi savaş alanına dönüştürmeyi amaçlayan vahşete dünya onay verirken, İslam Konferansı Örgütü tuhaf sessizliğini korurken, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi ülkeler saldırıları destekler bir pozisyon alırken en güçlü ses Türkiye'den yükseldi. Türkiye, hem insani yardım desteğini hızlandırdı hem İsrail'in insanın kanını donduran vahşetine tepkiler gösterdi hem de saldırıların bütün bölgeye yayılmasını önlemek için çaba harcadı.

Saldırılar devam ediyor. ABD, İngiltere ve İsrail Büyük Ortadoğu Savaşı'nın altyapısını hazırlıyor. Şehirlere harabeye dönüyor, yüz binlerce insan Lübnan'dan kaçıyor, çocuklar, siviller ölmeye devam ediyor. Ama Türkiye'nin sesini kestiler! Herkes sustu. Neden? Kim, nasıl susturdu?

Çünkü; İsrail Filistin'i ve Lübnan'ı bombalarken PKK saldırıları anında şiddetlendi. Bitlis ve Siirt'teki saldırılar ile İsrail'in bombardımanı aynı anda gerçekleşti. Türkiye'nin dikkati içeriye yöneltildi. Ardından Kuzey Irak'a girme tartışması alevlendi. ABD'nin Türkiye'ye tavrı ise net oldu: Hayır!

PKK saldırılarıyla Lübnan saldırıları arasında bir bağlantı var mı? Ya da bu saldırıları gerçekten PKK mı yaptı? Neden aynı anda Türkiye'de çatışma tırmandı ya da tırmandırıldı? İsrail'in Kuzey Irak yönetimi üzerindeki etkisini, İsrail istihbaratının bölgedeki faaliyetlerini sadece hatırlatalım. Ama bir olaya özellikle dikkat çekmek istiyorum.

1967 Arap/İsrail Savaşı'nda aynı anda Mısır, Suriye ve Ürdün ordularıyla savaşan İsrail, İran Şahı ile birlikte Kuzey Irak'taki Kürtlere askeri yardımlar yapmaya başladı. İsrail'den İran'a getirilen ağır silahlar karayolu ile Kuzey Irak'a aktarılıyor, İsrailli istihbaratçılar, subaylar aynı güzergahtan bölgeye naklediliyor, Kürt birlikleri eğitiliyordu. Barzani birliklerinin başına geçen İsrailli subaylar Bağdat'a karşı ağır saldırılara girişti. Bölgede görev yapan yüz civarında İsrailli subay hem savaş taktiklerini belirliyor hem de savaşı bizzat komuta ediyordu. Yetenekli gördüklerini ise seçip askeri eğitim için İsrail'e gönderiyordu.

Peki neden? Büyük bir savaşın içinde olan İsrail neden bunu yaptı. Kürtleri sevdiği için mi? Elbette hayır! Hedefi Bağdat'tı. Daha doğrusu Irak birliklerinin İsrail'le savaşan Birleşik Arap Orduları'na katılmasını engellemekti. Nitekim başardı da! Irak ordusu Birleşik Arap Orduları'na çok az destek verebildi. Bütün gücünü Kuzey'e yığmak zorunda kaldı. Bu savaşta tam on bin Irak askeri öldü. İsrail başarmıştı. Kendisi de Kuzey Irak'ta görev yapan Şolom Nakdimon'un hatıralarını anlattığı Mossad adlı kitabı, konuyla ilgili çarpıcı detaylar içeriyor ve bugüne ışık tutuyor.

Irak işgalinden bu yana İsrail'in bölgedeki ağırlığının ne kadar arttığını herkes biliyor artık! İşte bu çalışmaların sonucunu şimdi Türkiye topraklarında görüyoruz. Lübnan saldırılarına karşı yükselen Türkiye tepkisi, anında söndürüldü. PKK üzerinden. Yani PKK İsrail'i kurtardı! Gerçekten PKK mı? Yoksa İsrail'in Barzani için eğittiği birlikler ya da kurduğu istihbarat teşkilatı mı?

Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahalesine dikkat etmek gerekiyor. İsrail saldırılarıyla paralellik kurmak çok tehlikeli. Kürt sorununu İsrail-Filistin sorunuyla, Fransa-Cezayir soruyla örtüştürmek ve buna göre konum belirlemek hem tarihi bir hata, hem de çok ciddi bir kafa karışıklığıdır.

Kuzey Irak'a girme meselesini dar anlamda PKK meselesine indirgemek son derece yanlıştır. Önceki gün savaşın Anadolu topraklarına sıçradığını yazdım. İsrail ve ABD, sadece Lübnan'ı vurmadı, aynı anda Türkiye'yi de vurdu. Vurmaya da devam edecek. Yoğun hazırlık ABD'nin Türkiye'yi Irak batağına çekme manevrası olabilir mi?

Ya da şu ölümcül ihtimale ne dersiniz? Aynı güçlerin Lübnan'da bir işgal başlatmaları, Suriye topraklarına müdahale etmeleri halinde Suriye'deki Kürtler ayaklanacak, ülke parçalanacak, Kuzey Irak bağımsızlığını ilan edecektir. Türkiye, bu büyük korkuya hazırlık yapıyor olabilir mi?

Not: Bu köşenin okuyucularına yoğun destek mesajları için teşekkür ediyorum. Hepsine cevap verebilmem maalesef imkansız. Anlayışla karşılanacağımı umuyorum...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi