T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 20 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Türkiye'nin en önemli siyasal projelerinden birisi hiç kuşkusuz Avrupa Birliği üyeliğidir. Çağdaş ülkeler arasında yer alabilmek, ekonomik ve siyasal gelişmeyi istikrarlı bir şekilde sürdürebilmek için AB üyeliği olmazsa olmaz gibi görülüyor. Türkiye için bu kadar hayati bir konuda önüne çıkarılan ve zaman zaman restleşmeye kadar giden mesele Kıbrıs'tır. 73 milyonluk bir ülkenin 200 bin nüfuslu bir ülkenin geleceği için kendi hedeflerinden sapması ya da yörüngesini kaybetme riski taşıması kimilerince pek rasyonel bulunmuyor. Oysa KKTC'nin Türkiye için hayati bir "milli mesele" olması, yani ikisinin geleceği arasındaki paralellik, rasyonel bir zemine de dayanıyor. Pekiyi Türkiye'nin siyasal ve ekonomik geleceğine bu kadar büyük tesiri olan KKTC'nin durumunu ne kadar yakından izliyoruz? Kuzey Kıbrıs'ta olup bitenler Türk halkının ne kadar gündeminde? İki toplum arasındaki duygusal bağ, konunun önemiyle paralellik arzediyor mu? Bugün sokağa çıkıp KKTC'nin Başbakanı'nın ya da Cumhurbaşkanının ismini sorsak kaç kişi doğru cevap verebilir? Başbakan Erdoğan'ın birçok bakanıyla birlikte KKTC'ye çıkarma yaparak üç gününü burada geçirecek olması, ilişkilerin gelişmesi ve halkların yakınlaşması açısından önemlidir. Ak Parti hükümetinin izlediği Kıbrıs politikası "en iyi çözüm çözümsüzlüktür" diyerek hamaset üzerine politikalarını bina edenler tarafından çok eleştirildi. Ancak zaman içinde görüldü ki, Ak Parti'nin politikası "ver-kurtul" değil, "çöz-yaşat" mantığına dayanıyor. Hatta taviz vermemek adına AB üyeliği bile riske atıldı. Onlarca yıldır Türk tarafı geçimsiz ve uzlaşmaz görülürken, artık Rumlar yaka silkilen taraf haline geldi. Daha düne kadar hiçbir ülke KKTC ile yan yana görünmek istemezken, bugün heyetler ardı ardına KKTC'ye geliyor. Talat, ABD, İngiltere, Almanya, Rusya ve Fransa Dışişleri Bakanlarıyla görüştü. ABD Kongresi'nden, Azerbaycan ve Kırgızistan gibi ülkelerden heyetler KKTC'yi ziyaret ederek, görüşmelerde bulundular. En önemli gelişme ise İslam Konferansı Örgütü'nün KKTC'yi bir toplum olarak tanımlamaktan vazgeçip "Kıbrıs Türk Devleti" sıfatıyla gözlemci olarak toplantılara davet etme kararı almasıydı. Türki cumhuriyetlerden ve İslam dünyasından KKTC'nin olumlu bir tavırla karşılaşmaya başlaması izolasyonların delinmesi açısından önemlidir. Türkiye'nin KKTC'ye yaptığı mali yardımlar önceki dönemlere göre iki katından fazla artmış durumda. KKTC ekonomik açıdan da kendi ayakları üzerinde durmaya başlıyor. 2003'te kişi başına milli gelir 4400 dolar iken 2005 sonunda 10 bin doları aşmış durumda. Yani Türkiye'nin iki katı. Enflasyon 2002'de % 24.5 iken, bugün % 2.5'ler düzeyinde. Turizm geliri 2002'de 114 milyon dolar idi, 2005 sonunda 310 milyon dolara çıktı. Kuzey Kıbrıs'ta özellikle inşaat sektörünün 2003 yılında yüzde 30'lar civarında reel büyüme göstermesi ekonomik hayatı canlandırdı. KKTC'nin dış ticaret hacmi de her ne kadar ithalat ağırlıkta olsa da geçen yıl sonu itibariyle 1.2 milyar dolara ulaştı. Kuzey Kıbrıs'ın nüfusunun 250 bin civarında olduğu hesaba katıldığında 40 bin üniversite öğrencisinin bulunması önemli bir dinamizm noktasıdır. KKTC'nin ekonomik sıçrama yapabilmesinde en önemli sektör turizmdir. Halen KKTC'de yüzü aşkın turistik tesis ve 12 bin yatak kapasitesi var. Son dönemde 70'e yakın otel inşaatı sürüyor. 11 bin yatak kapasitesinin eklenmesiyle turizmde önemli bir sıçrama olacağı düşünülebilir. Türkiye ile KKTC ortak kaderle hareket ettiğine göre, duygusal bağlarını güçlendirip, gündemlerini yakınlaştırmalarında yarar var.
|
![]()
| |||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |