Seküler gerçekliği aşmak

Dünya ölçeğinde seküler bir ittifak ve dayanışma yaşanırken, İslami bir dayanışmanın gerçekleştirilememiş olması, iradi bir bilinçsizlikten başka bir şey olamaz. Bu durum, İslami onurun derin yaralar almasına neden oluyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
-Atasoy Müftüoğlu

Günümüz dünyasını sömürgeci ihtiraslar, çıkarlar, rekabetler belirliyor. Sömürgeci çıkarlar ve ihtiraslar adına, İslami hayatlar, kültürler, kültür ve medeniyet mirası şehirler, yapılar barbarca yağmalanıyor. Masum, mazlum, yoksul Müslüman kitleler zalimce/merhametsizce yerlerinden, yurtlarından ediliyor. Müslüman halkların onurları alçakça rencide ediliyor. Günümüzde cereyan eden insanlık dışı olaylar, savaşlar, iç savaşlar, işgaller, sömürü, tahakküm gibi olguları yorumlama, değerlendirme, meşrulaştırma hakkını ve tekelini de ne yazık ki, sömürgeciler ellerinde tutuyor. Tek yanlı bu yorumlar, genellikle ideolojik yada seküler meşruiyet temelinde sürdürülüyor.

DÜNYA TERÖRİZE EDİLİYOR
Modern seküler uygarlık evrensellik tekelini elinde tuttuğu için, seküler olmayan halkların, toplumların, kültürlerin hakları, sorumsuzca, küstahça ihlal edilebiliyor. Bugünün dünyasında “uluslararası hukuk”, “uluslararası kurumlar”, “demokrasi” ve “insan hakları” pratik hayatta değil, sadece kağıt üzerinde varlıklarını sürdürdükleri için, bütün dünya ideolojik klişe ve sloganlarla zihinsel anlamda, ruhsal anlamda, fiziksel anlamda rahatlıkla terörize edilebiliyor. Bugün, her tür terörizm, teknobilimsel uygarlığın ürettiği araçlarla kolaylıkla sürdürülebiliyor. Bilimci putperestlik yoluyla bütün bu kötülük araçları takdis edilebiliyor. Pozitivist dünya görüşü ve hayat tarzı, insanlığın dünyasının, araçların hakimiyeti altına girmiş olmasını mutlulukla karşılıyor. Ahlaktan bağımsız seküler bilgi, ideolojik bilgi, mekanik bilgi insani dünyaları çölleştiriyor.

BÜYÜK DÜŞÜŞ

Küreselleşme, dünyanın Batılılaştırılması projesini Batılı kavramlar, düşünceler temelinde sorunsuz bir biçimde sürdürülebiliyor. Modern tarihin-uygarlığın sömürgeci karakteri, insanlığın dünyasını kimliksizleştiriyor, kişiliksizleştiriyor, ruhsuzlaştırıyor, ahlaksızlaştırıyor. Kar için daha çok kar zihniyeti/yaklaşımı, her tür ahlaki ve vicdani ölçüyü yok ediyor. Hemen her toplumda bugün siyaset ve ideoloji, insani anlamların ve değerlerin önüne geçmiştir, geçebilmiştir. İnsani ve ahlaki olmayan bir dünyada, güçlüler güçlerini ısrarla kötüye kullandıkları için, egemenlik krizlerinin sonu gelmiyor.

İslam kültür ve medeniyet düşüncesinin mezhepçilikler ve milliyetçilikler, etnik ideolojiler yoluyla kısıtlanması, İslam ümmeti nezdinde çok büyük bir kırılma noktası oluşturuyor. Bizler, bugün, Müslümanlar olarak, konuşulmayı, yazılmayı, tartışılmayı hak eden konuları konuşmuyor, yazmıyor ve tartışmıyoruz. Kolonyalist ihtirasların, çıkarların ve şiddetin sınırsızlığı karşısında İslami dayanışmanın/direnişin imkanları üzerinde durmak yerine, ısrar etmek yerine; kolonyalist stratejik çıkarlar tarafından araçsallaştırılarak, İslami bünye içerisinde Sünni-Şii soğuk savaş cepheleşmesi içerisinde olmak, mezhepçi kamplara bölünmek kadar büyük bir düşüş olamaz. Kolonyalist ihtirasların sınırsızlığı, sınırsız zulüm ve sınırsız adaletsizlik anlamına geliyor.

İRADİ BİLİNÇSİZLİK

Dünya ölçeğinde seküler bir ittifak ve dayanışma yaşanırken, İslami bir dayanışmanın gerçekleştirilememiş olması, iradi bir bilinçsizlikten başka bir şey olamaz. Bu durum, İslami onurun derin yaralar almasına neden oluyor. Bilinçsizliğimiz yüzünden her gün İslami kimliğimizin yeni bir boyutu tahrip ediliyor. Sözel akrobasiler yoluyla zevahiri/günü kurtarmaya çalışıyoruz. Karşı karşıya bulunduğumuz zalim hegemonya sistemini bilincimizi ve ahlaki öfkemizi yükselterek sorgulanabilir hale getirebiliriz. Zalim bir hegemonya sisteminin “evrensel uygarlık” olarak adlandırılması kadar büyük bir saçmalık olamaz. Farklıları ve farklılıkları kuşatmayan bir uygarlık anlayışı, hangi gerekçeyle olursa olsun savunulamaz. Farklıları ve farklılıkları etkisiz hale getirmeye çalışan bir uygarlık anlayışı, hiç bir biçimde meşruiyet kaynağı olamaz. Bir yanda evrensle uygarlık iddiası taşırken, bir diğer yanda İslama ve Müslümanlara tahammül edemeyen bir tahakküm/sömürü sistemi karşısında kendi hayatımızın, onurumuzun, kültürümüzün ve tarihimizin öznesi olabilmek için, İslamın hayata ve tarihe geçirilebilir olduğuna ilişkin inancımızı, düşüncemizi, bilincimizi yenilememiz gerekir. İradesizlik, bilinçsizlikle ilgili olduğu kadar aptallıkla da ilgilidir.

TUTARLI VE SARSICI ELEŞTİRİ GEREKLİLİĞİ
Modern-seküler gerçekliği aşmak kesinlikle imkansız değildir. Bunun için, her şeyden önce, bu gerçeklikle ilgili tutarlı ve sarsıcı eleştiriler gerekir. İnandığımız ilkeler, değerler, anlamlar sistemi hayatımızda somutlaştığında, görünür hale geldiğinde, hayatımızı şekillendirmeye başladığında etkili ve belirleyici hale gelecektir. Bizler, Müslümanlar olarak, hiç bir gücün hiç bir iradenin, dayatmanın araçsallaştıramayacağı bir dikkate, bir bilince ve bütünlüğe sahip olmuş olsaydık, aziz İslam ümmetini temsil liyakatine sahip bir hassasiyetin özneleri olmayı başarabilseydik, bugün içerisinde yaşadığımız Ortadoğu bölgesi nevraljik bir bölge haline gelmeyecek, içerisinde yaşadığımız dönem nevraljik bir dönem olmayacaktı. Bugün bizler, hangi alana ilişkin olursa olsun, bağımsızlıkları bir şekilde engellenen, konuşmak istediklerinde ancak Batılı söylemin sınırları içerisinde konuşabilen aşağılanma nesneleri konumunu aşmayı başaramıyoruz.