YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

En hayati mesele

 
Bu ülke insanı, hiçbiri ikinci sınıf duygusuna itilmeden birlikte yaşamanın formülünü üretmelidir. Ankara'ya düşen görev de budur.

 

Türkiye'nin yakın gelecekteki en hayati meselesi, "Kürt eksenli problem" olacak. Çünkü Ankara, bu alandaki gelişmeleri kavrayıp yönlendiremez bir konumda.

Avrupa, Kürtleri azınlık statüsü içinde değerlendiriyor ve zaman içinde bunun Ankara tarafından kabul edilebileceği ümidi içinde bir politika yürütüyor.

Kürt eksenli siyasi hareket de, Avrupa ile paralel gelişiyor. Hem Avrupa hem de Kürt eksenli siyasi hareket, her ne kadar, "bölücü" bir çizgiyi benimsemediklerini seslendiriyor olsalar da, burada nasıl tanımlanabileceğini bilemediğim bir "özel oluşum"u yönlendirdikleri açık. Bu özel oluşumun, meselâ bu ülkenin Türk (ya da başka kavimden olan ) vatandaşlarından farklı bir anayasal statü öngördüğü hissedilebiliyor. "Kürt kimliğinin tanınması vs..." böyle bir özel statü anlamına geliyor.

Aslında, Kürt eksenli siyasi hareketin, özel oluşum talebini tabana indirdiği de söylenebilir. Meselâ, Nevruz kutlamalarının "olaysız" gerçekleştiği söylemi, ancak bir küçük ayrıntıyı görmezden gelmek pahasına seslendirilebiliyor. Küçük ayrıntı, Nevruz'un HADEP tabanında özel nitemelerle kutlanmış olmasıdır. Herhalde, zafer işareti yapan Kürt gencinin ateş üzerinden atlaması ile İstanbul Valisinin atlayışı, aynı anlamla yüklü değildir.

Tabana inişin belki daha çarpıcı göstergesi, Doğu-Güneydoğu'da, onlarca il-ilçe-belde merkezinde yerel yönetimlerin HADEP tarafından temsil ediliyor olmasıdır. Dolayısıyla bir seçim haritası bile, bir özel duyarlılığı herkese takdim etmeye yetiyor.

Böyle bir "özel oluşum"un, Kuzey Irak'ta, daha ilerde bir yapılanmayı gerçekleştirdiği biliniyor. Nitekim Kuzey Irak'taki yapının Ankara'da verdiği resepsiyon ve buna gösterilen diplomatik ilgi farklı hassasiyetler oluşturdu. "Kuzey Irak'taki "Kürt oluşumu" nereye gidiyor?" sorusu, Ankara'da herhalde Türkiye açısından olumlu tahminlere yol açmıyor.

Peki Türkiye'deki "özel oluşum"un geleceği nedir? Bu konuda, bizzat bu oluşumu yönlendirenlerin fikri, tahmini, özlemi var mıdır? Avrupa'nın "azınlık" tanımının ulaşmak istediği hedef nedir? Türkiye'nin bütünlüğüne yönelik sözler samimi midir? Samimi ise, Türkiye'de mevcut çok sayıdaki kavimden birine özel statü tanımadan nasıl bir bütünlük projesi mevcuttur? Yoksa, bir belirsizlik süreci içinde, nereye kadar gidilirse oraya gitmek midir hedef? Bu noktada Kuzey Irak oluşumu ile bilmem kaç yıl sonra buluşma, kesişme hesabı var mıdır?

Tabiî ki burada, Ankara'nın gündeme alması gereken sorular da vardır. Yazının başında, "Ankara'nın Kürt eksenli problemi kavrayıp yönlendirmekte zorlandığı"nı not ettim. Ankara, problemin geliştiğini, uluslarası mahfillerin bu gelişmeye katkıda bulunduğunu, AB ile ilişkilerin "azınlık" statüsünü beslediğini, bunun ayrımcı hedeflere basamak teşkil edebileceğini görüyor, buna tepki gösteriyor, ama, meselâ bu oluşumun toplumsal tabanını kazanma noktasında çözümler üretmekte zorlanıyor. Süreç Ankara'nın denetim alanının dışına çıkıyor. Bu defa yasal ve yasakçı düzenlemelerle, yer yer kuvvet kullaInımı ile oluşumun kontrol edilmesi amaçlanıyor. Ama o yol da, bir kere uyarılmış toplumsal zemnde ters tepkilere yol açıyor. Sonra dış baskılar, sonra yeni bilinçlenmeler, sonra.... bir kısır döngü....

Bu noktada Demirel'in çizgisi dikkat çekiyor. Demirel bir ara "Bir ülkede eğer ırk, mezhep, inanç farklılıklarını vatandaşlık için şart saymıyorsanız, vatandaşlık için bir birleşme yeriniz olacaktır. Yoksa başka türlüsü, millet diyeceğimiz toplum olmaz." dedi ve ekledi: "Ülkenizde kendini değişik ırka mensup sayan insanlar varsa, bunları da tek ırka irca edemiyorsanız, yani asimile edemiyorsanız, bunları vatandaşlıktan dışlayamazsınız. Birleşilecek yer vatandaşlıktır." dedi. (Ertuğrul Özkök, Hürriyet, 21. 01. 2000)

Bu, varolduğu kabul edilen sorun üzerinde bir zihin jimnastiğidir. Önemlidir. Ama acaba ne kadar sorun çözücüdür?

Demirel'in sözünü ettiği "tek ırka irca-asimilasyon" zaten, insani bir yaklaşım değil. Onu, hiçbir ülke benimseyemez, hele bu çağda. O zaman Demirel'in formülünde, birleşilecek ilke olarak "Anayasal vatandaşlık" kalıyor. Yani farklılıkları Anayasa'nın belirlediği ölçülerde bir arada yaşatmak... Acaba bu, en azından belli toplum kesimlerinde uyarılmış kavim eksenli beklentileri ne kadar karşılayacaktır? Bir kere burada akla hemen, Anayasa'nın nasıl bir çerçeve getireceği sorusu geliyor. "Kürt kimliği" ifadesi, böyle bir anayasal çerçevede yer alacak mıdır? Almayacaksa beklentiler ne olacaktır?

Aslında Demirel'in konu üzerinde kendisini de tatmin eden bir proje oluşturduğunu söylemek zor. Meselâ Demirel, "vatandaşlık için birleşme yeri"nden "millet diyeceğimiz toplum"dan söz ediyor. Bunlar "anayasal vatandaşlık" formülü ile gerçekleşebilecek mi? Bunu, bizzat sayın Demirel'in zihin jimnastiği için soru olarak bırakıyorum.

Türkiye'nin bütünlüğü, bana göre, ister İslâmi kaygılar, ister Türk-Kürt veya başka Müslüman kavimler açısından yaklaşılsın son derece önemlidir. Ve bu ülke insanı, hiçbiri ikinci sınıf duygusuna itilmeden birlikte yaşamanın formülünü üretmelidir. Ankara'ya düşen görev de budur. Uygulanan politikaların, bu noktada sadece sancılar ürettiğini söylemek de bir gerçeğin ifadesi olur.

Çözüm için, Türkiye'yi yönetenlerin Lozan zabıtlarını bir kere daha okumalarında yarar görürüm. Azınlık statüsünü tartışırken Türk temsilci heyeti, bir bakıma, "millet diyebileceğimiz toplum"un "vatandaşlığı" da anlamlı, netice verici kılacak "birleşme yeri"ni de tesbit etmişti. Belki de o hassasiyeti Lozan'da bırakmanın ve toplumsal politikaların oluşturulmasında onu gözardı etmenin sıkıntılarını yaşıyoruz.


25 Mart 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...