T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Tanrı-adına bilim"den "Tanrı-karşıtı bilim"e: Newtonculuk

Biraz kitaba, bilgiye, bilim ve bilim tarihine ilgi duyuyorsanız ya da okul kitapları vasıtasıyla temcid pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önünüze sürülen tek taraflı, basmakalıp ve yanlış bilgilerle malul sahte hikayelerden bıkmışsanız, hiç değilse uzun zamandır adam gibi bir kitap okuyamamaktan şikayet ediyorsanız, işte size muhakkak surette istifade edebileceğiniz ciddi ve bilimsel ve fakat bir o kadar da gayet sade, anlaşılır bir inceleme:

— Newton ve Newtonculuk Kültürü

Kapakta yer alan tanıtıcı bir altbaşlık da şöyle:

— Newton'un İnsan Aklı ve Doğayı Birleştirerek Gerçeği Arayışının Bilimsel Öyküsü

İzdüşüm Yayınları'nın neşrettiği bu kitabı iki hanım yazmış: Betty J. T. Dobbs ve Margaret C. Jakob... Gökçen Ezber de çevirmiş....

İyi bir kaynak taramasına dayalı olarak kaleme alınan bu incelemeyi farklı kılan özelliklerinden biri, Newton'un biyografisini ve temel yönelimlerini oldukça geç sayılabilecek bir dönemde (iki asır sonra) günyüzüne çıkan elyazmalarının sağladığı yeni veriler ışığında resmetmesi...

Dilerseniz önce kısaca şu elyazmaları meselesini anlayalım:

— Newton bir vasiyet bırakmadan 1727 yılında öldüğünde, malvarlığı yeğeni Catherine Barton Conduitt'e, daha sonra da onun soyundan gelenlere kalmıştır. Elyazmaları 1727 yılının sonlarına doğru yayınlanma olasılığı ile incelenmiş, fakat birçoğu "yayına uygun değil" etiketini yemiş ve neredeyse hepsi yeniden kutularına konmuştur. Aile ondokuzuncu yüzyılda bunları Cambridge Üniversitesi'ne verdi. Üniversite çoğunlukla dönemin saygın bilim adamlarından oluşan bir grubu, bu kağıtları incelemekle görevlendirmiş ve özellikle matematik ile fiziksel bilimlerle ilgili olanlar seçilmişti. Bunlar günümüzde Cambridge Üniversitesi kütüphanesinde bulunan Portsmouth Kolleksiyonu'nu oluşturmaktadır. Geri kalan kağıtlar Üniversite'nin işine yaramadığı gerekçesiyle aileye geri verilmiş ve 1936 yılında bir açık artırmada satılana dek yine yalnızlığa terkedilmişti.

Sözün özü, Newton'un yeni ve tarihsel olarak daha sağlıklı bir portresinin ortaya çıkması, bu elyazmalarının ayrıntılı bir biçimde incelenmesiyle mümkün olabilmiş, günümüze dek varlığını korumayı başarmış bu elyazmaları sayesindedir ki Newton'un hiç de öyle, kaba pozitivizmin tasvir ettiği türden bir 'bilimci' olmadığı anlaşılmıştır.

Newton'la ilgili olarak ortaya çıkan en çarpıcı hakikatlerden biri, onun tektanrıcı (tevhidî) bir inanç sahibi oluşudur. Newton uzun bir süre saf Hristiyanlığa ulaşmak için çabalar ve çalışmaları sırasında İznik Konsili'nde görüşleri kabul görmeyen Arius'un o keskin eleştirileriyle karşılaşır. En nihayet bu tartışmadaki belgelerin ışığında Arius'un haklı olduğuna ve tüm Hıristiyanlığın 325 yılından bu yana büyük bir hata içinde olduğuna karar verir. Cambridge'de öğretmenlik yapabilmesi için, Anglikan Kilisesi tarafından papazlığa kabul edilmesi zarureti ortaya çıkınca da ne yapıp yapıp saraydan özel bir izin almayı başararak inanmadığı şeyleri söylemekten kurtulur.

— Çağdaşlarının gözünde, eğer Newton'un Arius hakkındaki düşünceleri bilinseydi, Newton dinsizlikle suçlanır ve üniversitedeki işini kaybetmekle kalmaz, aynı zamanda Matematik kürsüsündeki yerini de yitirme tehlikesi yaşardı. (...) Newton'un bu konuda o kadar ağzı sıkıydı ki onun 1670'li yılların başında Arius'un düşüncelerini benimsediği ancak yirminci yüzyılda ortaya çıktı." (s. 52)

Ortaya çıkan bir diğer gerçek de Newton'un Kitab-ı Mukadddes'te yer alan kehanetleri çözmekten vakit buldukça hayatının büyük bir bölümünü Simya ilmine adamış olmasıydı. Uzun bir süre saklanan bir büyük gerçek de Newton'un simyacılığıdır.

Kitabın ikinci bölümü de en az ilk bölümü kadar çarpıcı: Newtonculuk Kültürü!

Kısa bir köşeyazısında ele alınamayacak denli ayrıntılar içeren bu bölümde Newton'un takipçilerinin de (msl. Leibniz'le yaptığı mektup savaşlarından tanıdığımız Samuel Clarke'ın) kendisi gibi tevhid inancına sahip kimseler oldukları ve bilhassa Newton'un bu hususta çok dikkatli bir strateji izlediği anlatılmakta ve bilhassa Newtoncu evren anlayışının Masonluğa nasıl olup da temel sağladığı hususuna açıklık kazandırılmaktadır.

Gerek İngiliz Tektanrıcılığının (Unitarianism) kaynaklarını, gerekse Masonluğun köklerini merak edenler için ilgi çekici bir metin... Kısacası, Tanrı adına inşa edilen bir bilimin Tanrı-karşıtı bir bilim haline gelmesinin trajik öyküsü...

Size bu öyküyü önemsemenizi öneririm.


15 Aralık 2002
Pazar
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED