T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'İyi şeyler'e dair her şey biter mi?

Yaşadığın hayatın anlamsızlaştığı ve adeta cehenneme dönüştüğü anlarda zaman zaman gider gelirsin. Ne güzel şeydir arasıra "gidip gelenler"lerden olmak... İnsanlarla perdeler oluşur aranda, iktidar ve güç için birbirinin üzerine basarak ortalarda tepinenlerin yanından alaycı bir kahkaha gibi gelip geçersin. İnsanların "hayat" diye bildiği o "salak" ilişkileri saçma ve komik bulursun. Başka kıyılarda, başka limanlarda seni bekleyenlere koşarsın...

Artık durup taşın içindeki sesi duymanın zamanıdır. Bir anda kıyıda buluverirsin kendini. Suyun anlatacakları vardır sana, ağacın ve rüzgarın gürültüsü yolunu kesip "yalan dünya"nın dışında varolan başka bir dünyaya alıp götürür seni.

Kaderinin hep uzaklara yazıldığını bile bile, kalbin o sonsuz âna dolduğunu kimselerin bilmediği bir anda içinden "gidemeyenlere" bir dünya akıtmak... Belki sevmek böyle bir şeydir. Yani bütün zamanın içinde bir ânı durdurup kalbin o sonsuz âna dolmasıdır.

Belki de sevmek, zamanın ve mekanın dışında bir şeydir. Seslerin, kokuların bittiği, uzakların yakın kılındığı, anlatılmaz ve tarif edilemez kokular gibi bir şey yani...

Bir gün "iyi şeyler"e dair her şey biter mi?. "Küresel Naziler"in bir tepeden "ütopyalarımız"a ulaşması üç saniye mi sürer? Sadece o kadar! İşte böyle bir zalimliği var "yeni dünya"nın, adına ölmek deniyor...

Zaman zaman artık "beyaz geceler" bitti, bir daha asla yolumuz ütopyalarımıza düşmeyecek diye kahroluruz. Günleri, geceleri, anıları, cümleleri alıp bir daha kendimize dönmemek üzere büyük yalnızlıklara kaçarız.

Ancak her şeye rağmen, renksiz bulutlar gibi zihnimize dolan, zaman zaman ruhumuzun kullanılmayan denizlerine bir ağrı gibi çöken "büyük rüyalar"ın da bir gün sahiden bizim olacağına inanırız.

Bir gün vaktin çok daraldığını, kimsenin arkasından bağıracak halimiz kalmadığını anladığımızda küçücük bir taşın kalbinde kendimizi yakalayıp aniden ütopyalarımıza geri döneriz. Belki şu sokağın başında biraz inat, biraz da isyanla saçlarını tarayan çocuğun adını sorduğumuzda şaşırmayacak insanlar karşılar bizi.

İşte o zaman, kalabalıklara haber verilemeyecek sevinçlerimiz olmalı, şairlerimiz bazılarının beğenmeyeceği şiirler yazmalı...

Eğer bir gün "ütopyası olan çocuklar"la bulurşursam, bazı insanların neden hâlâ yağmurda âşık olduklarına hiç şaşırmayacağım. Ama "global diktatörler"i görünce tükürmeye de devam edeceğim.

Artık siz ütopyalara inanmasanız da olur, ben bugün sizin yerinize de yaşayacağım.

Ben bugün burada öylece durup, rüyalarımın başını bekleyeceğim. Sizin anlayacağınız epey süre meşgul olacağım.


15 Aralık 2002
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED