T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
CHP ve din

Bir siyasi parti dinle ilgilenir mi? Evet, ilgilenir. Çünkü din bir toplumsal vakıadır. Ve amacı topluma hizmet olan parti, din - toplum ilişkisini ihmal edemez.

Partinin dinle ilişkisi nasıl olur?

Laik düzenlerde partinin dinle ilişkisi, dini referans almak olmadığı gibi, dinle çatışmak da olmaz, dini yeniden tanzim hiç olmaz. Din reformu da asla bir partinin misyonu değildir. Parti, din - toplum - devlet ilişkisini, toplumun en mutlu olacağı çerçevede tutmak için çalışır.

Böyle bir çerçeve içinde bir siyasi partiye, dinin falanca meseleye nasıl baktığı, nasıl bakması gerektiği sorulmaz. Parti de, "bizim iktidarımızda falanca dini konu, şöyle anlaşılır, şöyle düzenlenir" gibi bir açıklamada bulunamaz. Bunlar dini müesseselerin, fetva kurumlarının ve din alimlerinin işidir.

Onun için, dünlerde, tabanları islami duyarlılığı önemseyen partilere "Falanca konuda ne düşünüyorsunuz?" biçiminde dini sorular sorulması hep kural dışı olmuştur. O partilerin sözcüleri de şayet bu dini sorulara cevaplar vermişlerse, hem din açısından hem de cari düzen açısından kural dışılığa düşmüşlerdir.

Bugün AKP sözcülerinin kişisel anlayışları ve yaşama tarzları ne olursa olsun, dini sorulara cevap vermekten kaçınmaları, buna karşılık, toplumun dini kuralları uygulamasında hakim düzenle ortaya çıkan sorunları çözmeye talip olmaları doğru bir davranıştır.

Peki ya CHP'nin duruşu?

İlginç bir durum söz konusu orada... En katı laiklik savunucusu olan hatta zaman zaman "laikçi" diye suçlanan bu partinin şu anda, negatif anlamda tam bir "din partisi" hüviyetine büründüğü söylenebilir.

Evet, aynen öyle.

-Ezanın niteliğini, nasıl okunacağını tartışan parti hangi parti?

-İbadet dilini tartışan parti hangi parti?

-İbadet dili ve ezan konusunda farklı görüş sahiplerine karşı saldırgan bir üslup takınan parti hangi parti?

Bu soruların net cevabı CHP şeklindedir. Ve ortaya gerçekten garip bir durum çıkmaktadır. Çünkü:

CHP lideri Baykal, partisinin dinle ilişkisini dönüştürme yolunda kimi adımlar atma çabasındaydı.

Tek parti dönemi CHP'si "Din reformcusu" olarak görülen bir siyasi oluşumdu. Falih Rıfkı Atay, Çankaya isimli kitabında "Kemalizm"i bir "din reformu" olarak tanımlar. Onun siyaset ve yönetim alanındaki motor gücü de CHP idi. CHP, kimi din adamlarını reform hareketinin fikir mimarları olarak kullanmıştı. Bu misyon, CHP ile geniş toplum kesimlerinin ilişkisini yaralamış, CHP'yi dar alanlara sıkıştırmıştı.

Baykal'ın girişimi, bu çemberi kırma amacı taşıyor olmalıydı.

Ancak şu anda, tam tersine bir gelişmeyle, CHP'nin tek parti misyonunu hatırlatan bir "dinle ilişki" çerçevesi doğmuş bulunuyor.

Burada Yaşar Nuri Öztürk figürü çok önemli bir etkiye sahip.

Yaşar Nuri Öztürk, tartışılan bir islami anlayışı seslendirdi bugüne kadar. Evet, etkin olduğu bir toplum kesimi vardı, ama suçladığı, tartıştığı, suçlandığı ve reddedildiği bir toplum kesimi de vardı. Etkin olduğu toplum kesiminin, genelde CHP'nin tabanı olduğu, suçladığı ve suçlandığı toplum kesiminin ise, CHP dışındaki toplum kesimleri olduğu söylenebilir.

Acaba Baykal Yaşar Nuri'yi, partisine neden aldı?

Yaşar Nuri bilinen görüşlerini tekrarlasın, bilinen gerginlikleri derinleştirsin, "Yaşar Nuri İslamı"nın CHP'nin resmi görüşü haline geldiğini, iktidara gelince bu İslam anlayışını hayata geçireceğini herkes anlasın diye mi? Baykal, böyle bir misyonun partisine oy taşıyacağını düşünerek mi, Yaşar Nuri'yi sağ yanına oturtmuştur?

Yoksa Yaşar Nuri'nin, CHP'yi CHP'nin klasik tabanı dışına taşıyacağını mı ummuştur?

Eğer bu ikincisiyse, böyle bir şey için Yaşar Nuri isminin sağlıklı bir tesbit olmadığını, daha bugünden görebiliyoruz.

Ben, Baykal'ın, CHP'yi klasik CHP tabanı dışına taşıma, bunun için de dindar toplum kesimlerinin duygularını daha çok önemseyen bir söylem geliştirme çabası olduğunu var sayıyor ve bunu önemsiyorum.

Ama gelinen noktada olan bu değil.

Yaşar Nuri Öztürk üslubunda CHP, bilinç altında hala "din reformu" hesapları yapan bir siyasi parti hüviyetine bürünüyor.

"Bir insanın daha secdeye gitmesini önemseyen", bunun için "secdeye gitsin de hangi dilde giderse gitsin" gibi şaz bir anlayışı bile dikkate alan, hele CHP gibi bir partide "ikinci, üçüncü adam" gibi bir statü edinen, ve hele sistemin derin kulvarlarında sözüne itibar edilen bir din aliminin, din - toplum - devlet ilişkisinde hala canlı ve toplum yüreğini sızlatıcı biçimde yaşanan sancıları giderme yolunda olumlu adımlar atması beklenirdi. Bıçkın üslubu ile Baykal'ın bile gerisine düşen "Din reformu" bekleyişlerini kışkırtması değil.

Baykal'ın ezan konusundaki refleksi doğruydu. Yaşar Nuri'yi kırmıştı belki ama, ana stratejisine uygun davranmıştı. Sonra.... Yaşar Nuri rövanşı aldı CHP yeniden reformist bir fetva kurumu hüviyetine bürünüverdi... Bakalım Yaşar Nuri çizgisi CHP'ye ne getirecek, CHP'den ne götürecek?


8 Ekim 2002
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED