T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Savaşa yüzbin kere "Hayır"

Geçtiğimiz hafta sonu, Roma'da, tam 1,5 milyon İtalyan sokaktaydı. Güneşli öğleden sonralarında kentin tarihi sokakları İtalyanları çeker; ancak bu defa bir amaç için doldu sokaklar: Irak'a karşı açılacak savaşı protesto... Bir hafta önce de, Londra sokakları, "Irak'a saldırıya hayır" pankartları taşıyan yüzbinlerle tanışmıştı... Bu pazar günü ise, New York'tan Seattle'a Oregon'dan San Fransisco'ya uzanan geniş Amerikan coğrafyası savaş-karşıtı gösterilere sahne oldu.

Dünya, son bir yıl boyunca yaşananların gerisinde yatanı hissetmeye başladıkça, savaş konusunda daha duyarlı hale geliyor. Silâhlı her sürtüşme, yüzyılların mücadelesiyle elde edilmiş sivil hakları ve özgürlükleri de tırpanlıyor. 11 Eylül uğursuz eylemleri ardından çıkan Afganistan Savaşı, ilân edilmiş amacı olan Tâliban ile el-Kaide örgütlerini yok etmek, Molla Ömer ve Üsame bin Laden'i ele geçirmek hedefine varmadı. Dünya kamuoyu, hafta sonu, Amerikan uzay dinleme araçlarının sağladığı ileri sürülen bilgilerden, hem Molla Ömer'in hem de Üsame bin Laden'in hayatta oldukları haberiyle yeniden şaşırtıldı. Bu iki ismin gerçekte sağ veya ölü olması fark etmiyor; onların sağladığı fırsat aralığı sayesinde, ABD askerleri, Filipinler'den Gürcistan'a kadar hemen her ülkeye yerleşmiş bulunuyor...

Roma'da, Londra'da, çeşitli Amerikan kentlerinde sokakları dolduran savaş-karşıtları, Saddam Hüseyin bahaneli Irak senaryolarının da benzer bir sonuç vereceğinin farkındalar. Saddam'a kızgınlık yüzünden dökülecek kan Irak halkının kanı olacak; kayıplar Irak toplumunun, belki de dünya uygarlığının kayıpları... ABD'nin İran'a karşı savaşında destekleyip silâhlandırdığı Saddam Hüseyin, o destek sayesinde elde ettiği güçle 'öcü' konumuna yükseldi; bu durumun faturası yıllardır baskı altında yaşayan Iraklılara çıkıyor zaten...

Amerika'nın gergef işler gibi ördüğü savaş stratejisine gönüllü yazılan liderler ve ülkeler var; ancak aynı ülkelerin halkları, protesto gösterileriyle, savaşın anlamsızlığını dışa vuruyorlar. Savaşa yüksek sesle karşı çıkılmayan sadece iki ülke var: İsrail ve Türkiye... İsrail'de Gush Shalom gibi'barış yanlıları' bile sinmiş görünüyor... Türkiye'de, aynı sonuç, medyanın suskunluğuyla sağlanıyor; köşebaşındaki savaşla ilgili o kadar az değerlendirme çıkıyor ki, "Kim lehinde, kim karşı?" diye bir döküm yapmak bile mümkün değil... Sokaklar da hareketsiz...

Oysa, ABD'nin Irak'a yönelik niyetleri, Türkiye aktif biçimde harekât içerisinde yer almadığı taktirde, başarılı olamaz; bu taraflarca da biliniyor. ABD, Irak'a saldırabilmek için, Türkiye'deki üslerini kullanmak zorunda. Washington'un Türkiye'den daha fazlasını beklediği anlaşılıyor. Kara harekâtı için kuzeyden cephe açılması gerekli; savaş planlamacıları, Afganistan'da 'kuzey birliği' tarafından sağlanan stratejik desteği Türk ordusunun vereceğini hesap ediyorlar...

Hafta sonu, bir çok Avrupa başkenti ile ABD'nin çeşitli kentlerinde protesto gösterileri yapılırken, Ankara'da, devletin önemli birimleri savaş konusunu görüşmek üzere toplandı. Zirveden çıkan sonuçtan, Türkiye'nin savaşa gözü kapalı girme niyeti bulunmadığı belli; ABD'ye sunulmak üzere hazırlanan 'şartlar' endişeyi ele veriyor. Bir çok yönden ABD ile ilişkilerini iyi tutmak zorunda hisseden Türkiye, buna rağmen, savaştan önce başka yolların denenmesini istiyor. ABD dışişleri bakanının Ankara'ya geleceği gün Irak'ın '2 numaralı' yöneticisini ağırlamanın başka bir anlamı olamaz... Devletin zirvesi, Kuzey Irak'tan gelecek tahriklerle ülkenin savaşa sürüklenebileceği tedirginliğinde.

ABD'de ve Avrupa ülkelerinde sokaklara dökülenler, savaş konusundaki tutumlarına bakarak partileri değerlendiren Almanlar, lisan-ı hâl ile Türkiye'ye de mesaj veriyorlar. Demokrasi halkın tepki verdiği bir değerler sistemidir; savaşın eşiğine gelindiği şu sırada Türk halkının da demokratik hakkını kullanarak savaşa karşı tavrını belli etmesi gerekiyor...

Seçime giden bir ülkede, partilerin, eşiğine gelinen 'savaş' konusunu tartışma gündemi dışında tutmaları anlaşılır gibi değil. Meydanlar sahte sloganlarla değil, savaşı kınayan uyarıcı sloganlarla çınlamalıydı.

Duyan olur mu bilemem, ama bir ilk çığlığı buradan koparalım: "Savaşa hayır..."


8 Ekim 2002
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED