T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Avrupa işkence yapma özgürlüğümüze karışmasın!

Sanki yükümlülüklerimizi bihakkın yerine getirmişiz de, Avrupa'dan tarih istiyoruz. Tabii ayıp olmasın diye onlar da, geleneksel "ipe un serme yöntemi"ni ihmal etmeden, "Bakarız, tarih kolay" gibilerden laflarla işi geçiştiriyor.

İyi ama AB'nin İspanyol Dönem Başkanı umut verici açıklamalarda bulunmuş...

Öyle mi?

Ne demiş?

Türkiye'nin AB açısından önemli bir ülke olduğunu, Ankara'nın "müzakere tarihi" konusundaki ısrarını anlayışla karşıladığını, muhtemelen önümüzdeki dönemde bir tarih saptanacağını, herşeye karşın Türkiye'nin kazanılması gerektiğini söylemiş.

Hayır canım, mota mot böyle değil...

İşimize geldiği şekilde, "kendimize yontarak" aktarıyorum.

Aslında hiçbir şey söylememiş adam.

Başkanlık el değiştireceği için, eyyamla, "ince diplomasi"yle, muhatabını küstürmeden, üzerindeki sorumluluğu bir sonraki dönem başkanına atmış.

Akıllı adam.

Bunun doğru tercümesi şu:

"Dönem başkanlığı sıramızı savdık kardeşim, gidin biraz da Brüksel'in başına ekşiyin, tarihi onlar saptasın..."

İspanyollar'ın söylemediğini Almanya Başbakanı Schröder açık ediyor.

Schröder'in ne dediğine girmeyelim.

Canınız sıkılabilir.

Üzerinde bir kamyon laf etmek iktiza....

Ama özetle şunu diyor:

"Avrupa Birliği'ni unutun, ülkenizi bu çorbadan, bu kargaşadan, bu çürümeden çekip çıkarmadıkça size üyelik haram."

Tabii Ankara'da oturan zevat, tarih bilincine sahip olmadığı için, tutup "Bazı şeyleri siz istediğiniz için değil, ihtiyacımız olduğu için yapmalıyız, üstelik sizin 'uygarlaşma' diye allayıp pullayıp kaktırdığınız 'fenomen', esasta Semit Yahudilere, Müslümanlara, sarılara, kırmızılara, siyahlara karşı yürüttüğünüz 'ehilleştirme hareketi'nin adıdır ve bu hareket (savaş), geçtiğimiz yüzyılda 'sömürgecilik' olarak temayüz etmişti, ne çabuk unuttunuz?" diye cevabı yapıştıramıyor.

Boşverin.

Brezilya'yı yenip Almanya'yla final oynuyoruz ya... Belki kupayı da alırız.

Bakarsınız, piyasaya olumlu yansımaları olur bu başarının.

Döviz düşer.

İhracatımız artar.

Ecevit çekilir.

Kemal Derviş de özlenen ve beklenen partisini kurar.

Hazret, IMF'yle, Dünya Bankası'yla, bilumum finans çevreleriyle iş pişirdikten ve Maocu arkadaşların deyimiyle Meclis'i "satış yasaları"na zorladıktan sonra, "kendimi solda görüyorum" diye bir açıklama yapmış.

Biz de çok merak ediyorduk.

Kemal Derviş kendisini nerede görüyor diye...

Kendisini solda görüyor ama, nasıl oluyorsa, bir eli Amerika'da, bir eli "banka batırma" operasyonunda.

Bir yandan da kartel-içi ittifaklar kolluyor.

Amerika'dan geldiğinde, ayağının tozuyla, ülkenin "askerî laisizm"den çok çektiğini anlatmış, yüreklere su serpmişti.

Üstelik, "müddei"ydi...

Ekonomiyle siyasetin artık farklı kulvarlarda yapılandırılması gerektiğini savunuyordu..

Şimdiki ahvaline bakıp gülüyoruz...

Tıpkı, AB Dönem Başkanı'nın sözlerini "İşkence yapma özgürlüğümüzü anlayışla karşıladılar, Avrupa'ya kendimizi kabul ettirdik" diye yorumlayan şaşkınlara gülüp geçtiğimiz gibi.


25 Haziran 2002
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED