AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

K R O N İ K  M E D Y A
'Harbe gidiyoruz!' haberiyle
coşan bir borsa!

Çok garip doğrusu; Türkiye harbe gidiyor, "piyasalar" çoşuyor! "Piyasalar" dediğiniz de, ABD piyasaları gibi tank ve top üreten ve dolayısıyla "asker gönderme"den doğrudan yararlanacak piyasalar değil... Çok garip doğrusu.... Demek ki "Türk demokrasisi" gibi "Türk piyasaları"nın da kendine özgü yasaları, kuralları var....

YSK'dan çıkan olumlu kararının üzerine hükümetin "tezkere" meselesine var gücüyle asılması sonucunda "piyasalar" ve özellikle "borsa" alıp başını gitmiş... İnanılır gibi değilmiş, endeks 12 Haziran 2000'den itibaren ilk kez 15.719'a çıkmış ve hisseler yüzde 10.62 prim yapmış... İşlem hacmi 2.8 katrilyon lirayı bulmuş. İşlem miktarı ise, 968.1 milyar adetle "tüm zamanların" rekorunu kırmış...

Herkes sevinç içinde... Borsayı havaya uçuran nedenler arasında IMF'den gelen olumlu sinyallerin ve enflasyonun son 27 yılın en düşük seviyesine inmesi de etkiliymiş.

Borsada esen bu bayram havasını sadece gazetelerde değil, internet üzerinden yayın yapan bazı sitelerde de gözlüyoruz. Bu sitelerin birinde şöyle bir anket bile hizmete açılmış dunumda:

"Piyasaların gözü tezkerede... Sizce, Irak'a asker gönderme tezkeresi Meclis'ten geçmeli mi?"

Nasıl ama? "Medeni ülkeler" ailesine katılmanın ölçüsü bu olsa gerek! Asker gönder, borsada endeks yükselsin!

İsterseniz, bizim göz attığımız vakit itibariyle ankete gelen cevapların nasıl sınıflandığına da göz atalım:

1481 kişi "evet" diyerek (%53) Meclis'in tezkereye (ve askere) yol vermesini istiyor.

1328 kişi ise 'hayır" diyerek (%47) belki de "şimdilik", piyasalar "gözünü dikmiş" olsa da tezkereye karşı.

Son günlerde yaşanan gelişmelerin rüzgarıyla borsanın uçması meselesi (dikkat ettiyseniz) dünkü (7 Ekim) gazeteler içinde en çok gazetemizi, Yeni Şafak'ı memnun etmiş görünüyordu. Tamam Yeni Şafak'ın "Piyasalara YSK öpücüğü" manşetinde "tezkere"den "asker gönderme"den söz edilmiyordu ama belli ki, adına "piyasalar" denilen "canavar"ı sadece YSK kararıyla zaptetmek imkansızdı, "asker" de istiyordu!

Şu habere (galiba Akşam'dan) bir bakın:

"YSK'nın seçim korkusunu bitirmesi ve tezkerenin sorunsuz geçeceği beklentisi piyasayı çoşturdu."

Aslında ne kadar tuhaf bir tablo değil mi? "Tezkerenin sorunsuz geçeceği beklentisi" piyasayı niçin çoşturur acaba? Ülkedeki "piyasalar"ın en büyük hakimi TÜSİAD'ın Irak'a asker gönderilmesine karşı olduğunu iki kez açık bir dille açıkladığını hatırlarsak, bu "çoşku"yu nasıl açıklayacağız? Hem sonra bugüne kadar, "piyasalar"ın "çoşmak" için en fazla ihtiyacı olan şeylerin başında "güvenlik, barış" gibi "asker"le ilişkisi olmayan etkenlerin geldiğini öğrenmemiş miydik?

Çok garip doğrusu; Türkiye harbe gidiyor, "piyasalar" çoşuyor! "Piyasalar" dediğiniz de, ABD piyasaları gibi tank ve top üreten ve dolayısıyla "asker gönderme"den doğrudan yararlanacak piyasalar değil...

Çok garip doğrusu.... Demek ki "Türk demokrasisi" gibi "Türk piyasaları"nın da kendine özgü yasaları, kuralları var....

Buraya kadar okuduğunuz satırları bize karalatan "hareket ettirici neden", Milliyet'te (7 Ekim) karşılaştığımız Güngör Uras'ın yazısı oldu. Uras'ın "Borsada çoşan alıcılar ile satıcılar" başlıklı yazısı o kadar "uykudan uyandırıcı" özellikler taşıyordu ki, yazı, gazetesinin borsanın "çoşkusu"nu anlatmak için hemen yanına yerleştirdiği "15 bin puanı geçmek için tam üç yıl dört ay bekledi" başlıklı haberle birlikte okununca (Ali Rıza Kardüz'ün yazılarını hatırlayarak söylüyoruz!) "ağızda" ve zihinde nefis bir tat bırakıyordu...

Uras'ın yazısı ve Milliyet'in sözünü ettiğimiz haberinin yan yana düşmesi gerçekten çok anlamlı bir düşüş olmuş... Hani neredeyse –ünlü "tarihin kurnazlığı" ifadesinden türeterek söyleyecek olursak– "Türk basın tarihinin kurnazlığı"nın bir eseri! Çünkü, bir tarafta (haberde) borsada yaşanan ve "Çıktık açık alınla.." benzeri bir heyecanla tasvir edilen bir "zafer", diğer tarafta (Uras'ın yazısı) ise komşu sütunlardan yükselen "büyük çoşku"ya "borsa gerçeklerini" hatırlatan ağırbaşlı bir analiz...

Şimdi de, işin "çoşku" yanını bir kenara bırakıp, Uras'ın dediklerini kısaca aktarmaya başlayalım:

Uras, önce, "Borsa çoşunca ne oluyor?" sorusuna yanıt veriyor. "Borsa yatırıma kaynak yaratır. Yatırım yapanlar kurdukları şirketin hisse senetlerini borsada satışa çıkarır. Tasarruf sahibinin küçüğü de büyüğü de imkanları ölçüsünde borsada satışa çıkarılan bu senetleri satın alır. Böylece tasarruflar doğrudan yatırıma yönelir."

Uras, bu bilgileri verdikten sonra borsada "arz ve talep"e göre serbestçe nasıl fiyat oluştuğunu açıklayarak bir hisse senetinin fiyatını bilerleyen en büyük etkenin bu hisse senedinin ait olduğu şirketin karlılığı olduğu temel bilgisini veriyor. Ancak, Uras'a göre, bizde borsanın sadece bu ve benzeri temel etkenler doğrultusunda yürüdüğünü iddia etmek doğru değildir: "Bizde bir de 'sürü psikolojisi' faktörü vardır. Borsada tüm hisse senetlerinin fiyatları ekonomi dışı faktörmlerin etkisinde çıkar-iner. Harp kararı, seçim kararı, başbakanın demeci, IMF'nin fırçası fiyatları indirir, bindirir."

Uras'ın "tezkere"yi de bu fasla soktuğunu görüyoruz: "Şimdilerde 'Irak'a harbe gidiyoruz' haberinin rüzgarı ile (düşmesi gereken borsa) çoşmuş durumda...."

Görüyorsunuz, ne kadar güzel, bilgi verici, "çoşku"yu açıklayıcı bir analız...

Uras şöyle devam ediyor: "Borsa çoştu da yeni yatırım yapacak şirketler borsada 'harıl-hurul' hisse senedi satıyor, yeni yatırımlar için kaynak mı topluyor? Hayır... Maalesef yeni şirketler borsada hisse senedi satamıyor. 2001'de sadece 1, 2002'de sadece 4, 2003'te sadece 2 şirket borsada hisse senedi satabildi."

Ne güzel, ne yararlı bilgiler....

Peki o zaman borsa durduk yerde niçin "çoşuyor"?

Cevabı yine Uras versin:

"Biri alıyor, biri satıyor. Biri kazanıyor, biri kaybediyor. Reel ekonomiye giriş yok. (...) Bin liralık hisse senedinin değeri beş bin liraya yükselince, para Ali'nin cebinden çıkıyor Veli'nin cebine giriyor... Tasarruf sahipleri arasında para transferi var.... İşte bu kadar."

Bekleyelim bakalım; bu kez geçeceği kesin gibi görülen "tezkere" önümüzdeki günlerde borsayı daha nasıl "çoşturacak"?! (K.B.


Merkez medya '405 askerin tecavüzü' haberini ne yapacak?

Önce birkaç "küçük" gazetede küçük haberler olarak göründü, sonunda Radikal'in (7 Ekim) manşetine tırmandı ve "gizlenebilir" olmaktan çıktı… Önce aktarıcılık görevimizi yapalım, haber hakkında sizin de bilginiz olsun, sonra da başta Hürriyet olmak üzere bazı merkez medya gazetelerine birkaç sözümüz olacak…

Radikal'deki haber "Ş.E.'NİN ONUR MÜCADELESİ" başlığını taşıyor… Üst başlık ve spotlardan da şu bilgileri öğreniyoruz:

"Rütbeliler dahil 405 asker, işkence ve tecavüzden yargılanacak… Mardin'de, 10 yıl once üç defa gözaltına alındığını ve işkence gördüğünü, tecavüze uğradığını belirten Ş.E., ilk şikâyetini beş yıl sonra yaptı; dava başvurudan beş yıl sonra açıldı, ilk duruşmaysa Cuma günü…

"Ş.E. adlı kadın ilk defa 1998'de, Almanya'da düzenlenen bir paneli izlerken, 1993-1994 yıllarında üç defa gayriresmi biçimde gözaltına alındığını, her seferinde işkence gördüğünü ve tecavüze uğradığını açıkladı. Ş.E., ardından hakkını aramak için avukata vekâlet verdi. Mardin Başsavcılığı'na ilk başvuru avukat arıcılığıyla 14 Ekim 1998'de yapıldı.

"İlk müracaattan takipsizlik kararı çıkınca avukatlar, Türkiye İnsan hakları Vakfı ile Berlin Uluslararası İşkence Rehabilitasyon Merkezi'nin raporlarıyla birlikte itiraz etti. Ş.E.'nin, aktardığı işkence ve tecavüz öyküsüyle uyumlu travmalar yaşadığını bulgulayan iki rapor üzerine Mazıdağı Ağır Ceza Mahkemesi, 1999'da dava açılmasına karar verdi.

"Mardin Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonunda, 405 askere tecavüz ve işkenceden dava açıldı. İddianamede, ilgili makamlardan 'Ş.E.'nin gözaltı kaydı olmadığı' yazıları gelmesine rağmen, yakalama sürecindeki tanıklıklara yer verildi. Davanın ilk celsesiyse Cuma günü Mardin Ağır Ceza'da…"

Haber böyle, dava günü başlıyor… Bakalım yaz boyunca okurlarını "toplu tecavüz" haberlerinden mahrum etmeyen, okurların duyarlığını artırma gerekçesiyle "pozisyonlar"ı bile tarif eden merkez medya gazeteleri bu haberi nasıl ele alacak? Alacak mı? Bekleyip göreceğiz… (A.G.)


8 Ekim 2003
Çarşamba
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED