AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Meydan şehire tutulan aynadır

Bütün dünyada gösteriş tüketiminin değişik biçimlerde özendirilmesi, kaynakların gerçek ihtiyaçlardan daha çok yapay ihtiyaçları karşılama yolunda kullanılmasına yol açtı. Gösteriş yatırımlarının artması sonucu eğitim, sağlık, toplu ulaşım, çevre ve toplumsal gelişmeye dönük yatırımlar büyük ölçüde aksadı. İstanbul'un çevresinde olduğu gibi, bütün şehirler, düzensiz, plansız gecekondu mahalleriyle kuşatıldı.

Şehirleri şehir yapan parkları, bahçeleriyle birlikte çeşmeli ya da havuzlu meydanlarıdır. Nasıl bir çiftlikteki ağaçlar meyvalarıyla değerlendirilirse, şehirlerdeki yerel yönetimler de ağaçlı, havuzlu, geniş meydanlarıyla değerlendirilir. Dünyanın bütün şehirlerinde meydanlar ekonomik, toplumsal ve kültürel dokularıyla yerel yönetimlere tutulmuş geniş bir aynadır.

Bir şehirde meydanların düzenlenmesi, imar planlarının hazırlanması, şehiriçi ulaşımın kolaylaştırılması ve tarihi yapılarıyla çevrenin korunması yerel yönetimlerin karşı karşıya olduğu sorunların başında gelir. Şehirlerin bir çekim merkezi olması, herşeyden önce tabiatla uyum içindeki mesken, eğitim ve sağlık kuruluşlarıyla alışveriş merkezlerini kaynaştırabilmesine bağlıdır. Şehir meydanlarının arabalar tarafından işgal edilmesinin doğurduğu düzensizlik, çevreye katlanarak yansır.

Üsküdar Belediye Başkanı Yılmaz Bayat'ın sağ kolu Dr. Kemal Kahraman ile motorla Beşiktaş'taki kitap fuarına gidip gelirken, zamanla yoğunluğu artan şehiriçi trafiğin İstanbul meydanlarını nasıl bir bir yokettiğini konuştuk. İstanbul'un yerin altına ve karadan denize bir türlü taşınamayan trafiği, meydanlarla birlikte çarşı, çeşme ve tarihi yapılarıyla bütün çevreyi tahrip etti.

İstanbul'un İstanbul olduğu dönemlerde Eminönü, Beşiktaş ve Üsküdar meydanlarına çeşmeleri, camileri, çarşıları ve ağaçlarıyla ayrı bir önem verilmiş. Üsküdar ve Sultanahmet'te olduğu gibi, bir çeşmenin çevresinde oluşturulan meydanlar toplumun görünen ve görünmeyen kirlerinden arındığı merkezler olmuştur. İstanbul farklı din, ırk ve dilden insanların birlikte barış içinde yaşadığı şehirlerin en güzel örneklerinden birini vermiştir.

Osmanlı şehirlerinin merkezlerinde çeşme, cami ve çarşıdan oluşan meydanlar vardır. Sezai Karakoç'un "Sultanahmet Çeşmesi" için "Su yerine süs akıyor" dediği o meydan yerinin çeşmelerinden suyla birlikte hayat da akar. Çeşmesiz çarşı, çarşısız da çeşme olmaz. Çeşme insanları, insanlar da çarşıları ekonomik, siyasal ve kültürel kirlerinden arındırır.

"Aynalar kadar aydınlık yüreği" olan çeşmelerle çarşılar toplumun kirlenme, haksızlık ve yolsuzluk kaynağı olmaktan çıkar. Bunun için Osmanlı şehirlerinde bırakın meydanları, çeşmesiz mahalle bile yoktur. Çarşı gibi, çeşme de şehirlerin hayat ve güç kaynağıdır. Hiçbir canlı suyun gücüne karşı koyamadığı gibi, çarşının da gücüne karşı koyamaz. Nasıl canlılar susuz yaşayamazsa, toplumlar da çarşısız canlılıklarını koruyamaz.

Çeşme, cami ve çarşı üçlüsünden oluşan, taşıt trafiğine kapalı ve ağaçlarla elele vermiş meydanları diriltmeden, eski İstanbul'un tarihi ve kültürel mirasını korumak mümkün değildir. Seksenli yıllarda başlayan gelişmelerle, bütün Anadolu şehirleri gibi, İstanbul da plansız ve denetim dışı büyüdü. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişin hızlandığı bir dönemde eski İstanbul, Türkiye'nin eğitim ve kültür başşehri olmak üzere bütün meydanlarıyla yeniden düzenlenmelidir.

İstanbul yeniden İstanbul'a meydanlarındaki çeşmeleriyle çevrilebilir.


8 Ekim 2003
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED