T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Savaşa da Saddam'a da hayır!

Birleşmiş Milletler Silah Denetçileri'nin iki aylık çalışmaları sonunda Güvenlik Konseyi'ne sundukları rapor Irak sorununda yeni bir sayfayı açtı. Raporu, herkes kendi zaviyesinden okuyor ve kendi tezlerini güçlendirecek yanlarını öne çıkarıyor. Özellikle Hans Blix'in kullandığı cümleler ve işaret ettiği bazı hususlar Irak'a saldırıya hazırlanan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile İngiltere'nin planlarını güçlendiriyor.

Şimdi tartışma konusu, silah denetçilerine ek süre verilmesinin gerekip gerekmediği, şayet ek süre verilirse bu zaman zarfında Irak yönetimi istenen işbirliğine uygun davranıp davranmayacağı hususudur.

Bu arada Irak'a saldırıya karşı olan savaş karşıtları cephesinin de giderek güçlenmekte olduğu gözlenmektedir.

Türkiye bir Kanada, bir Polonya değil...

Irak konusunun Türkiye için ifade ettiği anlam ve önem, elbette ki bölge dışı ülkeler gibi değil. Irak'ın en yakın komşusu Türkiye, savaştan en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyor. 1991'deki acı tecrübelerin izleri henüz silinmiş değil. Yaşanan göçler, çöken Güneydoğu ekonomisi, tırmanan terör, kapanan işyerleri unutulacak gibi değil.

Bu bakımdan Türkiye'nin bir Kanada gibi, bir Fransa gibi, bir Polonya gibi, bir Kongo gibi, bir Brezilya gibi davranması düşünülemez. Ayrıca mesele sadece ekonomimiz üzerinde meydan getireceği olumsuz etkinin ötesinde Türkiye açısından bir medeniyet, tarih ve kültür meselesidir de. Söz konusu olan Musul, Bağdat, Basra gibi yerler Osmanlı Devletinin vilayetleridir. Hafızamızda buraların derin izleri, ortak noktaları var. Buraların yeniden yıkılması, yok edilmesi, bizim hafızamızın da yıkılması ve yok edilmesi anlamına gelecektir.

Türkiye adeta yoğurdu üfleyerek yemektedir. Bunda ne kadar haklı ve doğru olduğunu her geçen gün kendini gösteriyor. Uluslararası meşruiyeti araması için ısrarlı olması son derece önemli ve savaş çığlıkları atan acilciler için de bir fren görevi görüyor.

Ülkemizde toplumun büyük ekseriyeti savaşa karşıdır. Savaş yanlılarının en önemli argümanları şu: Saddam gibi bir diktatör ile bu bölgede birlikte yaşanmaz. Onun insanlık dışı uygulamalarına destek verilemez. Siz Saddam'dan yana mısınız? Saddam'ın tasfiye edilmesi için bu bir fırsattır!

Bu cümlelerde saklı savunmaların ne kadar aldatıcı, bir takım gerçekleri gizleyici ve kafaları karıştırıcı olduğu açıktır. Gerçekten ABD ile İngiltere'nin nerede ise tek başına kaldıkları ve kimse kendilerine destek vermese de tek başlarına bu saldırıyı gerçekleştireceklerini bir meydan okuma ile duyurdukları bu olayda amaçlarının Saddam gibi diktatörün rejimine son vererek Irak halkını insan onuruyla bağdaşabilen demokratik bir yönetime kavuşturmak olduğu söylenebilir mi?

Amaç Saddam mı Irak'ın enerji kaynakları mı?

Eğer böyle inanılıyorsa gerçekten zihinlerin ne kadar kolay manipüle edildiği ortada. Irak'a saldırı planının asla bir demokrasi ve Irak halkını insani bir rejime kavuşturma amacına yönelik olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Dünyada Saddam gibi nice diktatörler vardır ve bunların büyük ekseriyeti de başta ABD olmak üzere Batılıların destekleriyle koltuklarında oturmaktadırlar. Bunlar için benzer planlar gündeme getirilmemektedir. Çünkü en basitinden ABD'nin menfaatlerinin önünde bir engel teşkil etmemektedir.

Evet Saddam bir semboldür ve bu sembol de ABD'ye ve Batıya bir başkaldırının sembolüdür. Onların menfaatlerinin önündeki engeldir. Onun için ortadan kaldırılmalıdır. Ama bu sembolün yaratılmasında başta ABD ve Batının katkısı ve rolü neden unutulmaktadır? Irak yönetiminin kimyasal silah programlarını geliştirmelerine katkıda bulunan elli altı (56) Batılı firmanın hangileri olduğu merak konusu değil mi?

Meselenin sadece Saddam olmadığı açık. Geçenlerde bir gazete "Saldırmazsa batacak" diye ABD ekonomisinin durumuna dikkat çeken bir manşet atmıştı. Ne kadar da doğru! Meseleye biraz da bu açıdan bakılmalı.

Savaşa hayır diyenlerden hiç kimse Saddam'a evet demiyor. Kimsenin Saddam'a evet demesi beklenemez, böyle bir şey düşünülemez. Sloganı şöyle formüle etmek gerekir: SAVAŞA DA SADDAM'A DA HAYIR!

Evet Saddam gibi birinin liderliğindeki bir ülke ile komşu olarak yaşamak büyük şanssızlıktır. Onun günah galerisinde boş bir yer kalmamıştır. Bütün bunlara hayır demeyen kimse olamaz. Ama bundan dolayı "savaşa evet" demek de mümkün değil. Çünkü savaş sadece Saddam'ı ve yakın arkadaşlarını değil milyonlarca masum halkı ve bölgeyi yok edecek. Buna asla evet diyemeyiz. Savaşa da, Saddam'a da hayır!


30 Ocak 2003
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED