T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 4 ŞUBAT 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Yasin AKTAY

AKP'nin mal varlığı borçlarını kapatır mı?

Siyasetçinin Türkiye'deki (belki de bütün dünyadaki) başarısı hem lafı hem malı çoğaltma şartına bağlanmış durumdadır. Buna rağmen malın çoğalmasıyla lafın çoğalması arasındaki dengeyi iyi kuramayanların siyasette yalpalamaları, tökezlemeleri ve saha dışına kaymaları kaçınılmaz oluyor.

Siyasetçilerin mal varlığı etrafında son zamanlarda çoğalttıkları lafların Türk siyasetinin alışıldık temaları olmasından dolayı görmezden gelinebilecek bir tarafı olsa da tartışmada, AK Partili aktörlerin sergiledikleri özel performans bu tartışmaya daha duyarlı yaklaşmamızı gerektiriyor. AK Partililerin mal ile ilişkilerinin çok daha farklı olması gerektiği yönündeki beklentiler alışıldık cinsten değil; kaynağı, her şeyden önce AK Partiyi siyasi krizin ortasından alıp tek başına iktidara taşıyan organik kökenlerinin kendisidir. Geniş halk kitlelerinin hayır-duasıdır.

AK Parti başından itibaren İslamcı bir parti olmadığını söylüyor. Doğrusu partinin içine girebildiği bazı cenderelerin ortasında bu tür tenzihlerin ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkıyor. Kimileri için bu beyanlar gerçekten yeni bir kimlik arayışını ifade ediyor olabilir. Yine de bu beyanların hiç birisi AK Partinin İslamcılıkla alacak-verecek ilişkisini sıfırlamış olduğunu göstermiyor. AK Parti İslamcı düşünce ve siyasetin işlettiği kolektif bir aklın sonuçlarını devşirerek kendine bir yol bulmuştur. İslamcı kökenlerine olan borcu, münasip bir pratikle tamamlanamayan muhafazakar söylem manevralarıyla kapatılabilecek türden değildir. Üstelik AK Parti'nin iktidardaki varlığı, İslamcılık üzerinde kurduğu, ve İslamcı muhalefet söylemini bir bakıma kilitleyen tesiri yüzünden borcunu katlayarak sürdüren bir tüketme potansiyeline de sahiptir. Akif Emre'nin Yeni Şafak'ta "AKP İktidar Olmasaydı" başlıklı yazısında sıraladığı ihtimaller (13 Aralık, 2005), İslamcılığın AK Parti'ye tanıdığı kredinin ne kadar kendini-tüketici, dolayısıyla aslında ödenmesi zor bir borç ürettiğini hatırlatıyordu.

Partinin kendi ismine uygun gördüğü "AK"lık ayrıca bir borç üretir. Bu borcu, bazen asıl sahibi istemeye çekinir de, gelir hiç alakası olmayan birileri talep eder.

AK Parti iktidara geldiği üç buçuk yıldır bırakınız İslamcılığa, üstlendiği muhafazakar kimliğe bile henüz bir borç ödemiş değildir. Zina tartışması, başörtüsü, meslek liseleri gibi konularda meselelerin nasıl çıkmaza sürüklendiğinden bahsetmiyorum sadece.

AK Parti özellikle devlet-toplum ilişkileri, demokrasi ve Güneydoğu ve dış siyaset konuları gibi, aslında siyasetin merkezindeki konuların hiç birinde muhafazakar bir çizgisi olmadığı çok açık. Bu konuda CHP'ye ciddi anlamda bir rol kaptırmış durumda. Bu rolden uzak olması şikayet edilecek bir konu da değil, hatta aslında son derece hayırlı da. Buradaki sorun olsa olsa Türk siyasetinde söylenenlerle yapılanlar arasındaki uyumsuzluğun, parti kimlik ve programlarını salt bir formaliteye indirgeyen bir laubaliliği kurumsallaştırmış olmasındadır. Siyasal manevra imkanının oldukça geniş olduğu bu alanların hiç birinde muhafazakar bir siyaset çizgisini tercih etmeyen AK Parti'nin siyaset imkanının iyice daraldığı aile, ahlak, eğitim, başörtüsü, hayat tarzları gibi alanlarda ise şimdiye kadar (bırakınız İslamcılığını) muhafazakârlığını bile ifade edebilecek hiç bir icraatının olmaması garip değil midir? Bu gariplik borcu katlayarak büyütmez mi?

Alacaklıların sabrı her türlü siyasi analizi şaşırtacak kadar geniş, özel bir dil işliyor aralarında. Yine de bu sabrı tüketebilecek bir çok unsur var tabi. En önemlilerinden biri mal-mülkle ilgili hallerdir. AK Parti'nin İslamcılığa ödeme imkanına sahip olduğu en önemli borç, emanetlere riayetidir. Mal ve mülkle ilişkilere dair derin bir dini irfanın olduğu bir kültüre dayanıyor AK Parti tabanı. Sosyolojik analizler, sınıfsal olarak yükselmekte olan toplumsal tabakaların bazı tipik özelliklerini işaret ediyorsa da, bu kültüre yabancılaştıkça borcun bütün taksitlerinin tahsilinin âciliyet kesbetmeye başlayacağını unutmamak lazım.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi