|

Topraklarımız gibi aklımızı da işgal ediyorlar

İngiliz hükümetinin kabul ettiği ve 'Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulmasını amaçlayan 'Balfour Deklarasyonu'nun kabul edilmesi üzerinden tam bir asır geçti. Geçen yüzyıl içerisinde İsrail, işgal ettiği Filistin topraklarında yavaş yavaş yayıldı. Beytülmakdis Araştırmaları Vakfı, sömürgeci devletler tarafından işgalinin 100'üncü yılında Filistin'de gerçekleşen olaylar tarihi derinliği ile "Beytü'l Makdis'te Batı Sömürgeciliği: "Tampon Devlet" sempozyumunda geniş bir şekilde ele aldı. Pek çok ülkeden önemli isimleri ağırlayan sempozyumda İsrail işgalinin temellerinin nasıl atıldığına ilişkin çarpıcı bilgiler verildi.

Yeni Şafak
11:23 - 12/12/2017 Salı
Güncelleme: 11:53 - 12/12/2017 Salı
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

2017 yılı, 31 Ekim 1917’de İngiltere hükümeti tarafından onaylanan Balfour Deklarasyonu üzerinden 100 sene geçmesi nedeniyle Filistin açısından önemli bir yıl.

Osmanlı Devleti’nin dağılması ve Beytülmakdis topraklarının sömürgeci devletler tarafından işgalinin üzerinden de tam 100 sene geçti.

Geçen asırda Filistin topraklarına yönelik işgal faaliyetleri ve bu faaliyetlerin temellerinin nasıl atıldığı, İstanbul'da düzenlenen büyük bir sempozyumda ele alındı.

Beytülmakdis Çalışmaları Vakfı’nın koordinatörlüğünde, yurtiçi ve yurtdışından birçok kurum ve kuruluşun da ortaklığıyla Uluslararası Beytülmakdis Akademik Sempozyumu’nun 17’ncisi 10-11 Aralık 2017'de İstanbul’da düzenlendi.


Ravza Kavakçı: Kudüs bizim şerefimiz, onurumuz

Sempozyuma AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakcı Kan da katıldı. Kudüs'ün gözyaşı ve yürek yarası olduğunu belirterek, "Kudüs bizim şerefimiz ve onurumuz. Kudüs'ün çiğnenmesine izin vermeyeceğiz, kurtuluşu inşallah yakındır.'' dedi.

"Kudüs'e gittiğimde Kabe'ye gittiğimdeki gibi hissettim"

Kan, Beytülmakdis Çalışmaları Vakfı tarafından Ali Emiri Kültür Merkezi'nde düzenlenen sempozyumda yaptığı açıklamada, "Kudüs'e ilk gittiğinde Kabe'de yaşadığı hislere benzer bir his yaşadığını" söyledi.

"Filistin'de arşivleri yok ettiler"

Bilgiyi üretenin asıl gücün sahibi olduğunu ve Filistin'de bir işgal girişiminin başladığı sırada arşivlerin yok edildiğini aktaran Kan,
''Sanki orası hep bomboştu. Öyle bir algı üretilir. Filistin yazıda yok edilir ama zihinlerde ve gönüllerde asla yok edilemez. Hakim olan bilgi üreticiler Müslümanların da birbirlerine düşmüş olmalarından istifade edip bu üretimi yayarlar, sunarlar ve biz farklı kaynaklardan bilgi almazsak bunu okuruz. Gelecek nesiller de bunu okurlar.''
diye konuştu.

"Erdoğan'a ileteceğim"

Türkiye'de 2015'te Beytülmakdis eğitimi veren bir merkezin açıldığını fakat bunun ülke için geç geç bir tarih olduğunu belirten Kan, üniversitelerde Beytülmakdis alanında eğitim veren yüksek lisans ve doktora bölümü olması gerektiğini ve El-Awaisi'nin bu konudaki isteğini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a arz edeceğini söyledi.

Bugünün 10 Aralık İnsan Hakları Beyannamesi'nin imzalanışının yıl dönümü olduğunu hatırlatan Kan, şunları kaydetti:

  • ''İnsan hakları ihlali dendiğinde dendiğinde gönlümüzdeki yangın Kudüs ve Filistin diyor. Trump'ın açıklamasından hemen sonra Cumhurbaşkanımızla beraber Fransa Devlet Başkanı, Avrupa Birliği yetkilileri ve Müslüman ülke liderleri bu kararı tanımadıklarını söylediler. Bizim Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye'ye sahip çıkmamız lazım. Biz birbirimizin yükünü hafifletmek için Kudüs, Filistin için neler yapmamız gerektiğini düşünmeliyiz. Kudüs bizim gönlümüzdeki kanayan yara. Ama bu bizi ümitsizliğe sevk etmesin. Musibet geldi mi sabredeceğiz ve Allah'ın izniyle kazanacağız. Yeter ki, bizi bölmek isteyen bilgi üreticilerine izin vermeyelim. Kendi bilgimizi kendimiz üretelim. Kudüs bizim şerefimiz ve onurumuz. Kudüs'ün çiğnenmesine izin vermeyeceğiz, kurtuluşu inşallah yakındır.''

"İntifadalar devam etmeli"

Beytülmakdis Çalışmaları Akademisi ve Bilim Dalı Kurucusu Prof. Dr. Abd Al-Fettah El-Awaisi de Mescid'i Aksa'nın işgal edişinin 100. yılı olduğunu ve şehri işgal etmeden önce akılların işgal altına alarak tahrip edildiğini söyledi.

"Topraklarımız gibi aklımızı da işgal ediyorlar"

İslam aleminin sadece toprakların işgaline odaklandığını ve akılların işgali konusu üzerinde durmadığını ifade eden El-Awaisi, "Topraklar işgal edilebilir fakat özgürleştirilebilir de ama akıllar işgal edildiği zaman onun tekrar özgürleştirilmesi çok zordur. Onlar akılları işgal ederken aynı zamanda yeni kavramlar, isimler, sınırlar ürettiler." dedi.

Osmanlı İmparatorluğunun Birinci Dünya Savaşı'yla beraber bu topraklar çekilmesiyle Arap bölgesinin parçalandığını ve bölgedeki İslam ülkelerine yeni hüviyetler atfedildiğini dile getiren El-Awaisi, Kudüs müftüsünün Beytülmakdis'i işgal eden komutanı kahraman gibi karşılamasının sebebinin akılların işgali olduğunun altını çizdi.

"Yol haritasına ihtiyacımız var"

Bu ilmi işgalin İsrail'in stratejik projesi olduğunu ve bu konuda hiçbir alimin mücadele etmediğini belirten El-Awaisi, şöyle konuştu:

  • ''Hiçbiri toplanıp da bu sorunun çözümü için uğraşmıyorlar. Bu bizim odaklanmamız gereken bir felaket. Müslümanların zihninin işgale uğramasını engelleyebilirseniz, topraklarını koruyabilirsiniz. Bu düşünsel ilmi işgalin farkına varmak zorundayız. Siyasilere, toplum bilimcilere, askere hatta Filistin halkına 'Beytülmakdis için bir yol haritanız var mı?' diye sorduğumuz zaman bana 'yok' cevabını verdiler. Bu yol haritasının belirlenmesinde tarihin seyrinin göz önüne alınması ve yeni jeopolitik teori olan Beytülmakdis daireleri teorisinin bilinmesi gerekiyor. Bu yol bizi özgürlüğe ulaştıracak. Bu haritayı çizerken birinci adım ilme, bilime ve eğitime öncelik vermektir. İkinci adım ise Filistinlilerin ve Beytülmakdis halkının üstlenmesi gereken durumdur. İntifadaların devam etmesi gerekir. Onlar bu yürüyüşleri ordunun öncü birlikleridir. Onlar taşlarla ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat Beytülmakdis halkı tek başlarına Beytülmakdis'i fethedeceğini düşünüyorlarsa, tarihten ve özgürlüğün nasıl elde edileceğinden bir haberleri yok demektir. Üçüncü adım da işgal altında bulunan Mısır, Irak, Suriye gibi İslam devletlerinin özgürleştirilmesidir.''

Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasından sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği ''Kudüs tüm Müslümanların kırmızı çizgisidir'' sözünü hatırlatan El-Awaisi, bunu duyunca çok sevindiğini ve ağladığını dile getirerek, Beytülmakdis ve Kudüs davasının sadece Arapların ve Filistinlerin değil tüm Müslümanların davası olduğunu vurguladı.

''Türkiye şu an bölgenin ayakta kalan tek umudu: Ümmet sizin gözlerinize bakıyor..."

Beytülmakdisle ilgili yol haritasının çizilmesinde Türkiye'nin son adım olduğuna dikkati çeken El-Awaisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a şu şekilde seslendi:

  • ''Bütün ümmetin gözünün içine baktığı Başkan, Türk üniversitelerinde Beytülmakdis çalışmaları alanında doktora ve master alanında eğitim veren bir alan açılmasını istiyoruz. Duygusallıkta öteye geçip Beytülmakdis'e yardım edebilmek için bu bilgiye ve ilme ihtiyacımız var. Bunun Erdoğan'a ulaşmasını temenni ediyorum. Hangi üniversitede mümkünse buna hemen 2018 yılında başlayabiliriz. Her şey hazır sadece Erdoğan'ın bu üniversitelerine yönlendirmesine bağlı. Türkiye şu an bölgenin ayakta kalan tek umudu. Türkiye Müslümanların geleceğe umutla bakması için tek devlet.''

Türkiye'nin tarihi derinliği ve jeopolitik yapısıyla 500 yıl önce Yavuz Sultan Selim'in Beytülmakdis'e girdiği günden beri Mescid'i Aksa'da tarihi bir mirasa sahip olduğunun altını çizen El-Awaisi, ''Türkiye'nin kuvvetli bir ülke olması için herkesin çok çalışması gerekiyor. Türkiye'de gerçekleştirilen terör saldırıları ve başarısızlıkla sonuçlanan 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye'nin zayıflatılması içindi. Ayrıca Türkiye'de yaşatılmaya çalışılan ekonomik dalgalanmalarla onu zayıflatmaya çalışıyor.'' ifadelerini kullandı.

Vakıflar Genel Müdürlüğü vakıf uzmanı Dr. Şerife Eroğlu Memiş, vakıf şehir olan Kudüs'ün görsel hafızasını ve İslami kimliğini oluşturan vakıf mülklerinin yok edilmeye çalışıldığını belirterek,
''Günümüzde bu vakıf ve mülklerin tamir ve bakımına İsrail yönetimi izin vermiyor.''
dedi.
  • Emir Abdelkader Üniversitesi'nden Asma Dallah, ''Osmanlı döneminde Beytülmakdis'e yönelik Yahudi Oryantalist Yaklaşımlar'' başlıklı sunumunda, Beytülmakdis'in ilk fethedildiği günden beri önem arz eden bir yer olduğunu ve Hz. Peygamber'in 17 ay boyunca Medine'den Mescid'i Aksa'ya yönelerek namaz kıldığını söyledi.

Dallah, Yahudi oryantalizminin en iyi şekilde anlaşılmasının, Beytülmakdis'in özgürlüğü için önemli olduğunu vurguladı.

Oryantalizm ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Dallah, şu ifadelere yer verdi:

Dallah, Yahudi oryantalistlerin Müslümanları fikirsel savaşın aracı olarak kullandıklarını söyleyerek, ''Yahudi oryantalistlerinin en önemli hedeflerinden biri de diğer Yahudileri Beytülmakdis'te Yahudi devleti kurulması konusunda ikna etmektir. Yine onların en önemli görevlerinden biri diğer İslam ülkelerinde fitne çıkarmaktır." diye konuştu.

Bülent Yıldırım: Kudüs bizim imtihanımız...

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım da sempozyuma katılan isimler arasındaydı. Yıldırım, ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasına ilişkin, "Trump, Kudüs kararıyla İslam dünyasında kimliğini kaybeden her hücreyi tekrar diriltti. Kudüs bizim bir imtihanımızdır. Kıyamete kadar bu imtihan farklı şekillerde devam edecektir. Önemli olan bu mücadeleyi nasıl verdiğimizdir. Kudüs'te cihat kıyamete kadar devam edecek.'' dedi.

"Kudüs konusunda duygusal hareket ediyoruz"

Beytülmakdis Çalışmaları (İsra) Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ziya Polat da Beytülmakdis'teki Batı sömürgeciliği üzerinden 100 yıl geçtiğine işaret ederek, ''Bu kadar yıl geçmesine rağmen durum değişmemiştir. Mevcut yapı bölgede gücünü arttırarak varlığını devam ettirmektedir. Tarihsel süreç içerisinde bakıldığında Kudüs'ün Müslümanların hakimiyetinde olduğu müddetçe sadece bölgede değil, tüm dünyada huzur ve sükunet hakim olmuştur. Osmanlı Devleti bölgeden çekildikten sonra bütün dünyada barış ve huzur sona ermiştir. Müslümanlar büyük bir bilgi krizi içindeler. Kudüs ve Beytülmakdis konusunda duygusal hareket etmekteyiz. Yaptıklarımız tepkisel ve enerji boşaltmanın ötesine geçmemektedir." ifadelerini kullandı.


İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) Genel Koordinatörü Dr. Ahmet Emin Dağ ise ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasıyla Kudüs'ün altın tepsi içinde siyonistlere verildiğini söyledi.

Batı sömürgeciliğinin yeni bir evreye girdiğini ve dünyadaki komünist ve kapitalist blokların aralarındaki tüm ihtilaflara rağmen siyonistlere hizmet ettiğini ifade eden Dağ, kaba güce, askeri saldırıya dayalı güç içerisinde Kudüs'ün siyonistlerin eline geçtiğini anlattı.

  • Bölge rejimlerinin Batı'nın planlarını göremeyecek kadar körleştiğini aktaran Dağ, ''ABD'den silah aldıkları ve ona para verdikleri sürece iktidarda kalabilen yozlaşmış rejimler yeni dönemde Kudüs'e dair her türlü değeri satacak kadar gözlerini karartmış görünüyor. Tüm Arap ülkeleri birbirlerinin kanını dökmeye çalışırken Kudüs için tek kuruş harcamaktan bile kaçınıyorlar. Bu yeni sömürge döneminde daha fazla bölünme, kan ve entrika bulunuyor. Batılı sömürgeciler tarafından kurulmuş bu kanlı tiyatroda tüm bölge rejimleri kendilerine biçilen rolü oynarken Kudüs'ten Yemen'e, Mısır'dan Gazze'ye tüm coğrafyada aynı fitnenin ateşi dolaşıyor. Türkiye'nin kendi içine kapanması ve Kudüs meselesiyle ilgilenmemesi için, FETÖ ve PKK terörü gibi yan unsurlarla sürekli meşgul edilmeye çalışılıyor. Bu konuda bölgeden olmazsa bizzat kendileri devreye girerek kendi mahkemelerinde operasyonlar yapmaya çalışıyorlar.'' değerlendirmesinde bulundu.
#Beytülmakdis
#Kudüs
#Mescid-i Aksa
#Filistin
6 yıl önce