|

Seyyar durak büfeler

Günde 13 milyon vatandaşın kullandığı toplu taşıma araçlarının durakları, seyyar büfelerle dolup taşıyor. Önceki zamanlardan bildiklerimizin tersine, yeni nesil satıcılar, arabaların bagajını ufak çaplı bir markete çevirmiş durumda. İçlerinde çay demleyen, İstanbul-kart basan, su satan bile var.

Yeni Şafak
04:00 - 3/07/2017 Pazartesi
Güncelleme: 11:55 - 3/07/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Seyyar durak büfeler
Seyyar durak büfeler
ORHAN ORHUN ÜNAL / SERBEST PİYASA

Günde 12.9 milyon insanın kullandığı İstanbul'un toplu taşıma durakları seyyar piyasanın yeni ekmek kapısı oldu. Aslında uzun zamandır aşina olduğumuz görüntülere yeni ve konforlu olanları eklendi. Artık araç bagajları ufak çaplı birer market şeklinde hizmet veriyor. Su, çay, bisküvi satışı yanında kazancın önemli bir kısmı toplu taşımada kullanılan İstanbul-kart'tan (bilinen adıyla akbil) geliyor. Yanlış duymadınız, bileti olmayan kişi veya turistlerin imdadına durak büfenin elemanları koşuyor. Eğer o anda yeterli bakiyeniz yoksa yanınıza gelerek, 2.60 TL olan bir binişlik akbili sizin için en az 3 buçuk liradan gösteriyorlar.

MAHALLE BAKKALI AĞLIYOR, AYTEN’İN UMRU DEĞİL

Genelde küçük bir tezgah üzerinde mobil hizmet veren bu kişilerin arasında çay servisi yapan, otobüste su satanı da var. Kısacası, 'gel vatandaş gel' cinsinden bir hizmet. Bu kadar emeğin çabası da alınıyor neticede. Duyumlarımıza göre, aylık kazançlar 7 bin liraları buluyor.

Kısacası, mahalle bakkalı Ahmet amca, "İşler kesat, dev market ve AVM’lere yenildik" diye feveran halde ağlayadursun, duraktaki Ayten kızımız, seyyar satıcı olup olmadığına bakmadan otobüs beklerken aldığı atıştırmalıklarla, geliri tavan yaptırıyor.

AYDA 7 BİN LİRA KAZANAN VAR

Ufak tefek atıştırmalıklar, sizi eve kadar idare ederken, bizim satıcıları da fazlasıyla ihya ediyor. İşler bununla da kalmıyor. Onlar, İETT şoförlerinin de vazgeçilmezi. İstanbul trafiğinde uzun saatler direksiyon sallayan şoförler, durak büfeden su ve çay ihtiyacını karşılıyor. İşler öyle organize bir noktaya gelmiş ki; hesaba yazdıran, siparişi telefonla önceden veren herkes burada. Anlayacağınız Şehr-i İstanbul’un taşı, toprağı yanında durağı da altın. Tabii işini bilip girişimci olana.

Akbil kazancı akıllara zarar

Beyoğlu Tarlabaşı durağında bu işi 5 yıldır yaptığını belirten H.Y. su satarak başlamış. Duraktaki insan hareketliliğinin dikkatini çektiğini anlatan H.Y. hemen girişimciliğini konuşturmuş ve “Sonra birkaç kutu bisküvi, hazır kahve ekledim. Şimdi de gece 10'a kadar çay demliyoruz. Çakmaklara gaz bile dolduruyoruz" diyor. Eliniz kesildi yara bandı, grip oldunuz mendil aklınıza ne gelirse var. Havalar ısınınca durağa yanaşan otobüslerde vatandaşa su satıyor. Akbil meselesini soruyoruz: “Ooo abi sen eskide kalmışsın. Uzun zamandır var bu iş” diyor ve devam ediyor: “Şimdi biz daha görünen taraftayız, ama metrodan vapura her yerde birkaç Akbilci vardır. Görevleri, vatandaşa yardımcı olmak.”

BAHANE HAZIR

Yardımcı olmak kavramının üstünü çiziyoruz. Biraz çıkışıyor ve şu profesyonel cevabı veriyor: “Ne yapalım yani vatandaş günübirlik İstanbul’a gelmiş 7 lira verip kart almak bir de onu para ile doldurmak istemiyor. Başka biri o otobüsü kaçırırsa 30 dakika yenisini bekleyecek, 1 lira daha fazla vermesinin nesi kötü, benim orada beklememin nesi ayıp. Bu arada şuna Akbil deyip durma. Adı değişti."

Zabıta ile her zaman bir savaş

Kayıtdışı çalıştıklarını ve Zabıta ile olan ilişkiyi sorduğumuzda Tarlabaşı'ndaki satıcısı H.Y., "Hadi gelip İETT, belediye engellesin. Kartı olmayan adam yanındaki vatandaşın kartını isteyip ona para vermiyor mu?” cevabını veriyor. Bu yorumla, “Ne kadar kazanıyorsun abi?” sorusunu sorma şansımızı yitirsek de işleyişi iyi kötü öğreniyoruz.


START-UP DEDİKLERİ BU MU?

Beşiktaş sahilini bilenler bilir, vapur iskelelerinin olduğu hatta onlarca seyyar satıcı sizi karşılar. Değil günlük ihtiyacınız, biraz gezerseniz 6 aylık erzakınızı çıkarırsınız. Bölgenin her köşesi tutulup, kimseye tezgah açma hakkı verilmeyince, bazıları çareyi aracının bagajını markete çevirmekte bulmuş. Satıcı Salih Y. 8 saatlik nöbetin sonunda günlük 200 liranın altında kazanmadığını söylüyor. “Vapurdan inen şu yüzlerce insana bak” diyor ve işin kârını bildiğimiz dilden anlatıyor.

8 saatlik nöbete
günde 200 lira

Salih Y. bu işi kimseye tavsiye etmiyor. Her zaman sigortalı ve güvenceli çalışmanın başka bir duygu olduğunu vurguluyor. Ama günlük hayatı da özetliyor: “O almazsa bu alıyor be abi. Bir tane çubuk kraker ya da çocuğa çikolatayı hemen benden alıyor. Hem de aynı fiyata, kimi vatandaş da şu manzarayı seyretmek için yanımda alır soluğu. Şu sıcakta buz gibi bir kola için karşı caddeye geçeceğine benden alıyor.” Beşiktaş meydan durağında su ve İstanbul-kart satıcısı ile öylesine ayak üstü bir sohbette günde en az 30 kişiye akbil gösterdiklerini öğreniyoruz. Yani sadece Şişhane’de ayda en az 900 lira para bırakıyor bu iş. Meraklısına duyurulur.


Sezon finali

Durak Büfe'nin taze demlenmiş çaylarını içip gazeteye de 34.5 liralık masraf fişi biriktiren kahramanımız zor koşullarda bir haberi daha bitirmenin mutluluğu içindeydi. Uzun ve yorucu bir yılın sonunda Serbest Piyasa'nın kamera arkasında 'Kardeş sen ne yapacaksın kazancımızı?, 'Hemşehrim sen ne ayaksın', 'Kardeş ben sivil polisim, sorma bana kestanenin çuval fiyatını filan', 'Evladım evli misin, bizim torun yeni öğretmen çıktı' şeklindeki anıların feveranları arasında masraf fişlerini düşüren kahramanımızın daha önünde yüzülmesi gereken denizler ve uzuuuun bir yaz bulunuyor.


#İstanbul
#Akbil
7 yıl önce