|

Anayasa vatandaşı devletten korumalı

Prof. Dr. Aydın Başbuğ hazırlanan yeni anayasanın kısa ve temel kuralları belirleyen bir metin olması gerektiğini söyledi. Anayasanın demokratik bir toplum tesis etmesi gerektiğini vurgulayan Başbuğ “Vatandaşı, devlete, topluma ve siyasi iktidarın keyfi uygulamalarına karşı korumalı" diye konuştu.

Yeni Şafak ve
03:00 - 2/05/2016 Pazartesi
Güncelleme: 22:21 - 1/05/2016 Pazar
Yeni Şafak

Türkiye, bölgesinde bir çok siyasal ve inanç temelli çatışmanın ortasında kendi gündemini gerçekleştirme çabasında. 7 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkan durumu ve Suriye'deki istikrarsızlığı fırsat bilen ayrılıkçı teröre karşı başarılı bir mücadele yürütülürken, bir yandan da ülkenin temel meselelerine ağırlık verilmekte. Aslında Türkiye, çevresindeki sıkıntılara ve bu sıkıntıları içeriye taşıma gayretindeki yapılara rağmen, siyasal rejimini ve anayasasını arıyor. Bu siyasal bağlamda ben de bu hafta sorularımı, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aydın Başbuğ'a yönelttim. Yeni Anayasa, Başkanlık sistemi, Türkiye'nin rejimi ekseninde ilerleyen söyleşimizde Prof. Başbuğ önemli ve çarpıcı tespitlerde bulundu.




Yeni ve sivil bir anayasa neredeyse 30 yıldır Türkiye'nin gündeminde. Bu söylem ne gibi bir anlam taşıyor?

Geçmiş anayasalarımızdan gerek halkın, gerekse siyasetçilerin bir memnuniyetsizliği söz konusu. Bu memnuniyetsizliğin sebebi, bu anayasalarda insanların ihtiyaçlarını karşılayan yeterli hükümlerin olmaması. Bugüne kadar yürürlükte olan anayasalarda metin bazı özgürlüklerden yana ama bu özgürlükler vatandaşa karşı devleti koruma mahiyetinde.



MEKANİZMANIN RUHUDUR

Bu durumu değiştirmenin yolu nedir?

Türkiye için anayasa neyi ifade ediyor, önce bunu çözmek gerek. Anayasal rejim, bir anayasası olan devlet demek değildir. Yeryüzünde anayasası olmayan bir devlet yok gibi. Ama anayasal rejim başka bir şey ifade ediyor. Anayasal rejim öncelikle vatandaşların bireylerin devlete ve topluma karşı korunduğu bir rejim demek. Geçmiş anayasalar arasında 1961 Anayasası biraz özgürlükçü görünür, ama 61 Anayasası da dahil bütün anayasalarımız bireyi devlet ve toplum karşısında korumayı ön plana almış değildir. Özgürlükleri korur ama özgürlükleri sınırlarken devleti esas alır. Anayasa bir ülkedeki idari mekanizmanın temel ruhunu teşkil eder. Anayasada böyle bir zihniyet olursa bütün devlet kurumlarına da bu yansır. Anayasanın ruhunun, özellikle de bu çarpık anlayışının değiştirilmesi gerek.



İNSAN HAKLARINDAN BAŞLAMAK LAZIM

Bu anayasada hangi kriterleri gözetmeliyiz?

Öncelikle insan haklarından başlamamız gerekli. İnsan haklarının sadece anayasada sayılan haklardan ibaret olmadığı; anayasada sayılmayan insan haklarının da olduğu kabul edilmeli ve bu hakların insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme yönünde olmasına özen gösterilmeli. Vatandaşı devlete ve topluma karşı koruyan bir anayasa olmalı ve demokratik bir toplum tesis etmelidir.



VATANDAŞ SİYASETTEN KENDİNİ KORUYABİLMELİ

'Demokratik bir toplum'dan kastınız nedir?

Demokrasi sadece karar alma sürecine katılımla sınırlı kalmamalı. Vatandaş, siyasi iktidarın keyfi uygulamalarına karşı kendisini koruyabilecek araçlara da sahip olmalı. Bu anayasada çözülmesi gereken bir başka önemli konu, haklar ve özgürlüklerin nasıl sınırlanacağı. Özgürlükler mutlaka sınırlamayı beraberinde getirir. Özgürlüklerin sınırlandırılması ise hukuk devleti ilkesi kapsamında kalmalıdır.



LAİKLİĞİN KEYFİ UYGULANDIĞINI GÖRDÜK

Laiklik tartışmaları için değerlendirmeniz nasıl olur?

Laiklik anayasada yer almalı. Son dönemde şahit olduğumuz cemaat-devlet çatışması, laikliğin ne derece önemli olduğunu gösterdi. Ama geçmişte, laikliğin çok keyfi olarak yorumlandığına ve bu ilkeye dayanılarak insan haklarının, özgürlüklerin sınırlandırıldığına da şahit olduk. Laiklikten ne anlaşılması gerektiği, gerçek anlamda din ve vicdan özgürlüğünün nasıl teminat altına alınacağı, dini kişiliklerin ve grupların da devlet mekanizmasına müdahalesini önleyici bir tanımlama yapılması şart.



ANAYASA KISA VE UFUK AÇICI OLMALI

Cumhurbaşkanı Erdoğan anayasanın kısa, öz ve anlaşılır olması gerektiğini ifade etti. Kısa anayasa neden önemli?

Geçmiş anayasaların çok ayrıntılı olduğunu görüyoruz. Anayasalar tüm dünyada genel kurallar koyarlar. Burada en önemli ölçüyse, bireyin özgürlüğünü teminat altına alıcı kurallardır. Bunun ayrıntısını kanunlar zamanla düzenler. Anayasa Mahkemesi buna örnek olur. Meclis kanun çıkarır. Ama bizde maalesef kanunlarda dahi olmaması gerek konular anayasada düzenlenmiş. Bunlar değiştirilmesin diye getiriliyor. Kanunu değiştirmek kolay, anayasayı değiştirmek çok zor. Özetle anayasaların ayrıntılı olmaması; kısa, genel kuralları, temel ilkelere dayanması; kişilere, yargıya, yasamaya örnek olacak, onların ufkunu açacak prensipler içermesi gerekir.



Referandumla parlamenter sistemden çıktık

Anayasa tartışmalarının başlıklarından birisi de Başkanlık sistemi ve bu sistemin otoriterliğe yol açacağı yönündeki iddialar. Başkanlık sisteminin otoriterliği beraberinde getireceği iddiası doğru mu?

Başkanlık sisteminin otoriterliğe yol açacağı iddiası doğru değil. Başkanlık sistemi olan demokratik ülkelerde tek adamlık yok. Hatta tek partinin söz sahibi olması dahi söz konusu değil. Obama bile bazen meclisten istediği kanunları çıkaramıyor. Ama sorun şu: Başkan seçilen kişiyi aynı zamanda mecliste bir parti destekleyecek ve bu parti meclisteki seçimlere de girecek. Başkanlık sisteminin sağlıklı işlemesi için Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklik yapılmalı, bu değişikliğin içeriği ve kapsamı anayasada hüküm altına alınmalıdır.





YETKİLER PARLAMENTER SİSTEMDEN KALDI

Şu an Türkiye'deki sistem tam olarak parlamenter sistem mi? Cumhurbaşkanını halkın seçiyor olması hükümet sisteminde nasıl bir değişiklik yaptı?

Cumhurbaşkanı parlamenter sistemlerde parlamento içerisinden çıkar. Ancak cumhurbaşkanının halkın oyuyla seçilmesiyle biz parlamenter sistemden ayrılmış olduk. Yani Türkiye ya bu süreci devam ettirecek ya da süreçten geri gidecek. Aslında cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle parlamenter sistemden kopuşu yaşadık ama bunu eksik bıraktık. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor ama yetkileri parlamenter sistemdeki düzenlemelerle belirleniyor. Sıkıntı bu. Bu değiştirilmediği müddetçe bugün Recep Tayyip Erdoğan yerine başkası olsa da, yine benzer sorunları yaşayacağız. Tabii ki halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı, ekonomik, sosyal konularda ya da hükümetin işleyişiyle ilgili kanaatini belirtecek ve gerekli gördüğü durumlarda müdahale edecek.



FİİLEN BAŞKANLIĞA YÖNELDİK

Parlamenter sistemden kopup neye yöneldi peki siyasal sistemimiz?

Başkanlık sistemine yöneldi. Yetkileri olmayan bir cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin bir anlamı yok. Halk tarafından seçilmek aynı zamanda halka hesap vermek, halk adına bir şey yapabilmeyi gerektirir. Ama şu an cumhurbaşkanının bu yetkileri istenilen düzeyde değil. Bu değiştirilmediği, cumhurbaşkanının yetkileri arttırılmadığı sürece, cumhurbaşkanıyla, hangi hükümet olursa olsun hep bir kriz yaşanacaktır. Bu kişilerle alakalı değil. Her zaman bu yetki tartışması yaşanır.



Millet faturayı keser

2011 seçimlerinde siyasi partiler beyannamelerine yeni bir anayasa vaadi koydular. Toplumda beklenti olmasına rağmen yeni anayasanın olmaması ne tür siyasi sonuçlar doğurur sizce?

Toplum her zaman en doğru kararı verir. Toplum, bütün seçimlere baktığımız zaman en güzel siyasi dersi vermektedir. Bunu en yakın olarak 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde gördük. Toplum yeni ve sivil bir anayasa ihtiyacını hissediyor. Yapılmıyorsa bunu kilitleyeni de toplum değerlendirir ve faturayı ona keser.



Türkiye tipi makul bir ifade

Türkiye tipi başkanlık sistemi beklentisi veya adlandırması için neler söylersiniz?

Her devletin uyması gereken zorunlu bir model yok. Tabii ki bir ülke ister parlamenter sistem ister başkanlık sistemi kursun, kendi özelliklerini dikkate alacak. Türkiye tipi makul bir ifade. Yeter ki demokratik, özgürlüklerin önünü açıcı, insanın maddi ve manevi varlığını geliştirmeyi hedefleyen bir yapı olsun ve sadece siyasal iktidarda değil, toplumun tüm kuruluşlarında, STK'larda derneklerde, iş yerlerinde sendikalarda, siyasi partilerde demokratik işleyişi tesis etsin. Elbette bunu yaparken de, bölgesinde de güçlü bir ülke olsun. Türkiye'nin ihtiyacı olan aslında bu demokratik ve otoriter yapıdır.



OTORİTER, TOTALİTER DEMEK DEĞİLDİR

Demokratik ve otoriter derken tam olarak kastınız nedir?

Bizde demokratik, otoriter ve muhafazakar bir rejim yapısı var. Demokratik ve otoriter demek, totaliter demek değildir. Bu rejim, iktidarın yetkilerinin özgürlüklerle sınırlandırıldığı, ama güçlü bir siyasal iktidarın olduğu bir rejimdir. İster parlamenter sistem olsun ister başkanlık sistemi olsun Türkiye'nin ihtiyacı olan demokratik-otoriter bir rejimdir. Otoriterlik ve totaliterliği karıştırmamak lazım. Otoriter rejim bir anayasal kavramdır. Mesela İngiltere demokratik bir rejimdir ve otoriter bir rejimdir. Güçlü bir devlettir.



Halk Erdoğan için destekliyor

Son anketlerde başkanlık sistemi isteyenlerde artış var. Bunu nasıl okumak gerekir?

Bu artış, toplumun Başkanlık sistemini analiz etmesinden değil, Tayyip Erdoğan'ın karizmatik liderliğinden kaynaklanan bir durum. Türk toplumunun istediği gayet açık. Türk toplumu istikrarlı bir iktidar; dik duran, güçlü, bölgesinde ve uluslararası alanda güçlü bir lider istiyor. Özür dileyici, geri adım atıcı, alttan alıcı değil. Doğruları söyleyen ve her zaman Türk halkının gurur duyabileceği bir lider arayışı içerisinde. Bütün bu taleplerini Tayyip Erdoğan'ın karizmatik liderliğinde gördüğü için bu sisteme destek artıyor.



PARTİLER DEMOKRATİKLEŞMELİ

Partili Cumhurbaşkanlığı önerisi için yaklaşımınız ne olur?

Eğer halkoyu tercih edilecekse, Cumhurbaşkanlığı ile parti sistemini ayırmak zor. Seçimlere giden cumhurbaşkanı adayının arkasında mutlaka bir parti veya bazı partiler olacak. Cumhurbaşkanının partili olması ile başkanlık sistemi arasında bir çelişki veya uyuşmazlık yoktur. Önemli olan, demokratik işleyişin gerçekleşmesi ve partilerin de demokratikleşmesidir.


#Prof. Dr. Aydın Başbuğ
#Anayasa
#Başkanlık sistemi
8 yıl önce