|

Annelik kalpte başlar

Filiz Süyür, Nihal Üstündeniz, Aslı Örs ve Selma Sönmez. Birbirinden çok farklı hayatları, hikayeleri olan dört kadın. Onlar anne. Kendi ifadelerine göre 'kalben hamile' kaldılar, 'kalbiyolojik çocuklara' sahip oldular. Koruyucu ailelik yapan bu dört kadın bize farklı bir annelik yolculuğunu anlattı.

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/05/2017 Pazar
Güncelleme: 21:17 - 13/05/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Selma Sönmez, Nihal Üstündeniz, Filiz Süyür
Selma Sönmez, Nihal Üstündeniz, Filiz Süyür

Ailenize birden katılan bir yabancı düşünün. Yaşıtlarından belki biraz farklı. Bizim çocuklarımız gibi birebir sevgi, ilgi görmemiş. Her gece yatarken biri ona masal okumamış. Başarıları tebrik edilmemiş. Birlikte saklambaç oynanmamış, yemek hazırlanmamış… Deniz kumuna henüz ayak basmamış mesela. Daha önce hiç kendi hakkında bir karar vermemiş. “Sarı mı, kırmızı mı giymeliyim” diye düşünmemiş yani. Belki daha da küçük. Biri onu sarsın, sarmalasın, gözlerinin içine baksın istiyor. Tek dileği belki de onu uyutan ve uyandıran bir anneye sahip olmak. Oyun oynamak, beşikte ilgi beklememek. Bir çocuğun hayatına dokunduğunuzu, o çocuğun da sizin hayatınıza dokunduğunu düşünün. Onu kalben doğurduğunuzu, kalbiyolojik bir bağ kurduğunuzu…Neler değişirdi acaba?

SİSTEM İYİ BİLİNMİYOR

Bir çocuğa huzur ve güven içinde bir hayat sağlamanız için evli olmanız gerekmiyor. Çocuğunuzun olup olmaması bir avantaj veya dezantaj değil. Yeter ki isteyin. Siz bu adımı attığınızda o küçük çocuklar da sizin hayatınıza dokunacak. Elbette her şey çok kolay değil. Ama aşılamayacak sorunlar, zorluklar yok. İstanbul Koruyucu Aile Derneği tam da bu amaçla kurulmuş bir yapı. Derneğin başkanı Filiz Süyür de bir koruyucu anne. Süyür, koruyucu aileliğin 1960’lı yılllardan bu yana var olduğunu söylüyor. Bakanlık sistemi teşvik edici çalışmalar yapıyor. Ama koruyucu ailelerin sayısının artması 2013 yılını buluyor. Buna rağmen şu anda İstanbul’da sadece 385 tane koruyucu aile 417 tane çocuk büyütüyor. Süyür, sistemin çok iyi bilinmediğini de söylüyor. Çünkü çoğu kimse çocuğun sürekli ailede kalacağını bilmiyor. Süyür şunları söylüyor: “Türkiye’de 4 bin 200 civarı koruyucu aile var. Bazıları birden fazla çocuğa baktığı için 5 bin çocuk koruyucu ailede denilebilir. Avrupa ve Amerika’da daha oturmuş bu sistem. Biz de yüzde 27’lerde koruyucu aile oranı. Evlat edinme daha sistemli bir şey ama her çocuk açısından bu mümkün olmuyor. Arada kalan çocuklar için en uygun yöntem koruyucu ailelik. Biyolojik çocuğu olup yeni çocuklar almak isteyen ailelerde artış var. İstanbul’da çok sayıda bekar anne var. Koruyucu ailelerin büyük bir kısmı bu bekar insanlar.”

MASAL DÜNYASINA GİRMİYORSUNUZ

Süyür, koruyucu ailelikte her şeyin güllük gülistanlık olmadığını da belirtiyor. “Koruyucu aile olduğunuz zaman bir masal dünyasına girmiyorsunuz” diyerek şunları ifade ediyor: “Sonuçta bir çocuk doğurduğunuzda bile neyle karşılacağınızı bilmiyorsunuz. İlk etapta koruyucu aile olma psikolojisine sahip olmak lazım. Bazen aileler çok yüksek bir beklentiyle bu işe giriyorlar. Kahramanlık içgüsüyle yaklaşıyorlar olaya. Aslında biz hayat kurtarmıyoruz, hayatlara dokunuyoruz.” Aslında özetle koruyucu ailelik, biyolojik ailesiyle yaşama şansını kaybetmiş çocukların, dezavantajlı hallerinden kurtararak bir aile yanına yetiştirilmesi demek. Çocukların üzerideki devlet koruması devam ettiği için bir anlamda devletle çocuğu paylaşıyorsunuz. Devletle işbirliği halinde oluyorusnuz ama çocuğun velayetini almıyorsunuz. Süyür, İstanbul Koruyucu Aile Derneği’nin en önemli iki amacının sistemi anlatmak ve farkındalık sağlamak olduğunu söylüyor. Süyür, kendilerine danışan ailelere karşılaşacakları potansiyel tabloyu objektif bir biçimde aktarmaya çalıştıklarını söylüyor. Bunun dışında ailelerle dayanışma ortamı sağlanıyor. Çocuklar için aktivitelerin yanı sıra psikolojik destek de veriliyor.

DENGELER YAVAŞ YAVAŞ OTURUYOR

Süyür, 53 yaşında. Kimya mühendisi ama bankacılıktan emekli olmuş. İki çocuğu var. Biri biyolojik diğeri koruyucusu olduğu oğlu. Koruyucu ailelere destek verebilmek için Süyür kendi hikayesini şöyle anlatıyor: “Benim biri biyolojik diğeri koruyucusu olduğum iki oğlum var. Bizimle yaşamaya başladığında 8 yaşındaydı. Diğer oğlum 11 yaşındaydı. Uyum süreçlerimiz uzun sürdü. İki erkek çocuğumun da yaşları yakındı. Koruyucu annesi olduğum çocuğun öğrenme güçlüğü vardı. Özel eğitim ve psikolojik destek aldık. Dengeler yavaş yavaş oturmaya başladı. Çocuğun yaşadıkları konusunda empati kurmamız gerekiyordu. Amca, dayı ve yenge gibi kavramlarla karşılaşıyor. Hepsi onun için bir mücadele alanı. İnanın çok güçlüler. Genellikle bu mücadelden iyi bir şekilde çıkıyorlar. Benim oğlumun 5 senede geldiği noktada akademik bir başarısı var. Ailemize sonradan geldiği hiç belli değil. Diğer kardeşiyle diyaloğu çok iyi. Okul takımında basketbol oynuyor. Kendine güveni yüksek bir çocuk. Şu an 13 yaşında. Ona bakmak için işimden ayrıldım.”

KALBİYOLOJİK OĞLUMUZ

Aslı Örs de koruyucu ailelik yapan bir anne. Mimar olan Örs, koruyucu annelik ile ilgili blog yazıyor. “İki çocuğum biyolojik. Koruyucu ailesi olduğumuz çocuğumuz ise bizim için kalbiyolojik” diyor. Kalbiyolojik oğluyla iki buçuk yıl önce tanışmışlar. Biyolojik çocukları olan ikizleri ise 12 yaşına gelmek üzereler. “Bu yola koyulduğumuzda onlar 9 yaşındaydı. Biri kız, biri erkek. Herkes böyle bir şeyi neden yaptığımızı soruyor. Biz her zaman kalabalık bir aile olmak istemiştik” diyor. Örs, bunun illa da biyolojik yollardan olması gerekmiyor diye düşünmüş. Örs şunları söylüyor: “Eşime ‘böyle bir yola girmeye ne dersin?’ dedim ve o da hemen kabul etti. Önemli olan çocuklarımızın bu fikre nasıl bakması idi. 9 aylık bir süreç sonunda Mimu’muzu alabildik. Normalde kurum sizi bilgilendiriyor süreçle ilgili. ‘Tanışmak ister misiniz?’ diye soruyorlar. Biz tanışmaya eşimle beraber gittik. O an çok kolay bir an değildi. İçinizde bir karar veriyorsunuz ama bunun gerçekleşmiş olmasına inanamıyorsunuz. Bir kış günüydü. Bizi küçük bir odaya aldılar. Belki bu tecrübeyi bir kez daha yaşamıştı Mimu. Koltukta bizi bekliyorlardı.”

BİR GECEDE ABLA ABİ

Örs, Mimu’nun kendisine hemen ısındığını babasına alışmasının ise zaman aldığını belirterek “Çünkü Mimu’nun hayatında bu zamana kadar hiç erkek figürü olmamış.İlk bir hafta yuvaya gidip geldik. Son ziyaretlerde çocuklarımızı da alıp hep birlikte evimize döndük. O gün Mimu için zor bir gündü. Ama babasının kucağında dışarı çıktı. En önemli aşama bize güvenmesi oldu. Diğer kardeşleriyle de diyaloğu şu an iyi. Hiçbir şey bir anda olmadı. Kızımız bu fikre çok alışıktı. Büyük oğlum için pek kolay olmadı. Sen zaten bizimle zor ilgileniyorsun onu neden alıyorsun demişti. Sonra bu durumu kabullendiler. Biz bir gecede anne baba olduk ama onlar da bir gecede abi abla oldular. Sonuçta o bir yabancı ve o çocuğu içselleştirdiler. Mimu için de kolay olmadı. Bir anda 4 tane yabancıyı hayatına aldı. Her şeyi akışına bıraktık ve süreci sorunsuz geçirdik.” Küçük oğullarının yeteneklerini keşfettiklerini de söyleyen Örs “Şimdi Mimu’yla çok güzel oyunlar oynuyoruz. Çok hareketli ve sanata meraklı. Ben biyolojik çocuklarımın da yeteneklerini ortaya çıkarıp o doğrultuda ilerlemesini istiyorum. İlla şu mesleği yapmalı diye bakmıyorum. Oğlum abi ve ablasına gıpta ile bakıyor. Yuvada geçirdiği dönemde anne ve babasızlığın getirdiği dezavantajlı durumu ne kadar atlatabilirse o kadar başarılı olacağını düşünüyorum.

  • KORUYUCU AİLELİK İÇİN EVLİLİK ŞART DEĞİL
  • Selma Sönmez, 46 yaşında bekar bir koruyucu anne. Hiç evlenmemiş. Bekar olarak çocuk alabileceğini bilmiyormuş. Sönmez, “Çocuk tutkum çok vardı ama evli değildim. Geçen yıl Ramazan ayında bu fikir kafamda daha çok şekillendi. Arkadaşım sosyal medyada yuvada beşiğinin arkasına saklanmış bir çocuk fotoğrafı koymuştu ve ‘Bu çocuklar sizi bekliyor’ diye yazıyordu. Zaten aklımda hep vardı. O yazıyı tekrar okudum ve bunu yapacağım dedim. Kızımı aldığımda 10 aylıktı şimdi ise 15. aya girdi” diyerek devam ediyor: “Annem ilk etapta bu fikrime karşı çıktı. O, başkasının çocuğu dedi. Ama meleğim evimize gelir gelmez her şeyi unuttu. Zaten aile bağlarımız çok kuvvetli. Şu an annemin en büyük aşkı o. Hatta bir de buna kardeş lazım, evlat edinelim diyor.” Sönmez, devletin bu konuda yürüttüğü politikadan da hayli memnun olduğunu belirterek “Evlerimizi didik dikik incelediler. Bundan çok çok memnun kaldım. Kızımı 5 ayda alabildim. 2 sene bekleyen insanlar bile varmış. Sonuçta hamile olduğunuzda bile 9 ay bekleyeceksiniz. 5 ay beklemek neden zor olsun diye düşündüm. Çünkü günümüzde insanlar kendi evlatlarına bile neler neler yapıyorlar. Bu noktada devletin bu denli ince eleyip sık dokuması çok önemli” ifadelerini kullanıyor.
  • Bana bir melek getirdiler
  • Kızını alış sürecinde yetkililerin kendisine sürekli kızını neden almak istediğini sorduğunu belirten Selma Sönmez, “Üçüncü görüşmeden sonra, ‘Kendim için istiyorum, anne olmak istiyorum’ dediğimde ‘Tamam işte, doğru cevabı şimdi verdin’ dediler. ‘Sosyal hayata düzgün bir çocuk yetiştirmek, onları iyi şartlarda yetiştirmek’ cevabı onları tatmin etmedi. Bebeğimizi pırıl pırıl getirdiler. O an bana sanki bir meleği getirdiler diye hissettim ve ağlamaya başladım. Bu çocuklar sevgiye, dokunmaya çok muhtaçlar. Siz bir adım atınca onlar on adım geliyor.” Etrafında bekar olup bu fikre ısınan ama cesaret edip harekete geçemeyen arkadaşlarının da olduğunu belirten Sönmez “Umarım onlar da etkilenir. Bir ağaç dikebilirsiniz, bir köpek alabilirsiniz ama bir insan yavrusuna el uzatmak kutsal bir şey. İnsanlar bana hep sevap işliyorsun ne güzel diyorlar ama o kısmı Rabbim bilir. Kızımın bana kattığı, yaşattığı duygu nedeniyle ona sevap yazıyordur diye düşünüyorum. Yani bu bebek bana anneliği yaşatığı için sevap işliyordur diye düşünüyorum.

Adım atmak çok kolay

Koruyucu aile olmak için 25-65 yaş aralığını olmak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, düzenli bir gelir, en az ilköğretim okulu mezunu olmak, Türkiye’de ikamet etmek gerekiyor. Evli ya da bekar olmak şartı aranmıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na internet sitesinden veya bizzat başvuru yapabiliyorsunuz. Resmi işlemlerde ebeveynlik durumunuza, psikolojik durumunuza bakılıyor. Beş görüşme yapılıyor. Ev ziyaretleri yapıyorlar. Referanslarla görüşmeler yapıyorlar. Sonra sizinle ilgili bir dosya oluşturuyorlar. Birebir çocuğu kendiniz seçmiyorsunuz. Fotoğrafını bile görmüyorsunuz. Ailelerin 3 çocukla görüşme hakkı var. Bir ile birden fazla çocuğun koruyucu ailesi olabilirsiniz. Genelde çocuğun kardeşleri de varsa ayırmamaya çalışıyorlar. Bir aile farklı zamanlarda yerleştirilmek kaydıyla 3 çocuğun koruyucu ailesi olabilir.


Oğullarıma abla oldu

Kızının farklı bir kültürden geldiğini ve kendilerini görünce biraz şaşırdığını dile getiren Nİhal Üstündeniz, “Kendimizi anlattık ve yüzü gülmeye başladı. Koşarak eve gittik ve eksik malzemeleri toparlamaya başladık. Kurum tekrar arayıp son kararımızı sordu. Bir hafta sonra haftasonu bizde kalacağını söylediler. Çok çabuk kaynaştık. Bizimle gelmek istiyordu. Haftasonu aldık kızımızı. Eve geldiğinde yatağının içi gelmemişti o da ben yerde yatabilirim demişti. O an çok duygulandım” diyor. Kızının çok anaç bir yapısı olduğunu, oğullarına ablalık yaptını belirten Üstündeniz, “Bana anne diye hitap ediyor” diyor. Sözlerine şöyle sürdürüyor: “Ergenliği de yaklaşıyor. Çekingen hala. Oğullarım kadar her şeyi çok rahat isteyemiyor benden. Kıyafetlerini kendi seçmesini sağlıyorum. Tiyatroya, sinemeya gidiyoruz. Geçen yıl ilk kez denize girdi. Kendi çocuklarınız ne biliyorsa onun da aynı şeyleri bildiğini sanıyorsunuz ama durum öyle değil.”


Onu ilk kez ultrasonda görmüş gibiydik

Nihal Üstündeniz ve eşi 9 yaşında bir kız çocuğunun koruyucu aileliğini üstlenmiş. Üstündeniz, “İki biyolojik bir de kalben doğuma sahip olduğum bir kızım var” diyor. Üstündeniz hikayesini şöyle anlatıyor: “Oğullarım 6 ve 4 yaşında. Kızım, ailemize katılalı 10 ay oldu. Müşteri ilişkileri yöneticisiyim. Koruyucu anne olma fikri bende uzun sürdü. Ben buna bu çocuğumun hamileliği uzun sürdü diyorum. 16 yaşlarımda hep evlat edinmek istiyordum" diyor. Eşini arayarak hemen harekete geçmeye karar veren Üstündeniz, “İşlemleri tamamladıktan sonra onu almaya gittik. İkiye katlanmış bir çocuktu.Omuzlar düşük, kafası öndeydi. Onu ilk kez ultrasında görmüş gibiydik. Çok mahcuptu. O an ağlayasım gelmişti. Şimdi onun eğik olan başını kaldırmaya ve kendi ayakları üzerinde durması için çalışıyoruz” diyor.

#Anne
#Kalp
7 yıl önce