O güne kadar AA ile irtibatı olmayan Sayıştay “uzmanları”, nedense 2012 yılında denetim kapsamında olmayan AA’nın da Sayıştay denetimine girmesi gerektiğini dillendirmeye başladılar. Bu yönde AA’ya gelen resmi yazıyı, ‘Kurulduğu günden beri Sayıştay denetiminde olmayan kurumun, Sayıştay tarafından denetlenmesi kanunen mümkün değildir’ diyerek reddettik.
Bunun üzerine aynı uzmanlar, bu kez AA’nın en büyük hissedarı Hazine’ye giderek onlara, AA’nın denetime alınması için baskı yapmaya başladı. Hazine’yi denetlerken, nedense AA hakkında da hukuken bir geçerliliği olmayan, taslak bir rapor hazırlayıp üstlerine sundular. Raporda, AA’nın hisse yapısındaki değişiklikte sorun olduğunu ve AA’nın denetlenmesi gerektiğini yazdılar.
Hazine, hisse yapısındaki değişikliğin bilgileri dahilinde, kanuni zorunluluktan dolayı olduğunu, kaldı ki hisselerdeki kullanım hakkının kendi uhdesine verildiğini söyleyerek taslak rapora itiraz etti. Gizli statüsündeki taslak rapor, Sayıştay’daki üst kurullarda kabul edilmedi ve geçersiz kaldı.
Sayıştay uzmanları bununla da kalmadı, bu kez kanun gereği AA’nın bütçe hareketlerini düzenleyen Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nü (BYEGM) baskı altına aldı. Denetim esnasında AA’ya kanun gereği aktarılan bütçenin, diğer ajanslara aktarılan bütçeyle uyuşmadığı, bunun rekabet şartlarını bozduğunu ve hatalı işlem olduğunu söyleyerek, BYEGM Genel Müdür Yardımcısı ve AA Denetçisi Erkan Durdu’ya 100 milyon TL zimmet çıkarmaya kalktılar. Bu akla zarar zimmet, son anda işlem değişikliği yapılarak önlendi.
Sayıştay Başkanı'yla yaptığım görüşmeler ve tüm çabalarımız bu uzmanların akla zarar baskılarını durduramayınca, TBMM’den AA’nın hukuki alt yapısı ve hisse durumunu düzenleyen yeni bir kanun çıkartmak zorunda kaldık. Bu kanun sayesinde Sayıştay’ın denetim baskısı da sona erdi.
Sayıştay’ın uzmanlarından kurtulduk ancak bu kez Cemaat medyasından gelen şikayetlerle uğraşmaya başladık. Zaman Gazetesi Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, AA’nın yeni çıkardığı özel haber ürününün paralı olmasına itiraz ederek bu ürünü almayı reddetti.
1 Nisan 2013 yılında AA’nın medya sponsoru olduğu finans zirvesine Cihan Haber Ajansı ve televizyonların alınmamasını bahane ederek eleştirel bir yazı yazdı. Dumanlı burada özellikle kamu kaynağını kullanmamız ve rekabet şartlarının adil olmamasını eleştirdi. Bu, AA ve şahsımı eleştiren Cemaat medyasında çıkan ilk yazıydı. 8 Nisan 2013 tarihinde Dumanlı, gönderdiğimiz tekzibe kısmen yer veren ama daha sert ifadelerin olduğu ikinci bir yazı kalem aldı ve yine aynı şeyleri eleştirdi.
Öte yandan tüm bakanlıklara birden AA hakkında şikayetler gitmeye başladı. Neredeyse 30 yıldır, Bakanlar bazen sadece TRT ve AA’yı çağırarak bir açıklama yapar, bu açıklama AA aracılığı ile tüm medyaya servis edilir. Bu uygulamayı herkes bilir ve itiraz da etmez. Cemaat medyası (başta Cihan Haber Ajansı) nedense birden bunun adil olmadığını söyleyerek, bakanlıklara baskı yaptı, hatta Rekabet Kurulu'na şikayet bile etti.
Dumanlı, 3 Haziran 2013 yılında bir yazı daha kaleme aldı ve bu kez açıktan ajansı hedef haline getirerek, abonelik sözleşmelerini tek taraflı iptal ettiklerini duyurdu. Yazısında BYEGM üzerinden aktarılan bütçeden, yine rekabet şartları ve özel haber ürününden bahsederek ajansı çok sert dille eleştirdi ve bu nedenle aboneliklerini iptal ettiklerini söyledi.
Yazıda, birçok kişinin gözünden kaçan bir şey daha söyledi Dumanlı: “Kaldı ki her fırsatta bir anonim şirket olduğunu dile getiren AA’nın ortaklık yapısını ve son dönemde yapılan sermaye artışlarındaki hisse paylaşımını gündeme getirmedim bile...” O güne kadar hiçbir medyada yer almayan ve çok sınırlı sayıda kişinin bildiği bir konudan, yani Sayıştay uzmanlarının hazırladığı ve kabul edilmeyen o gizli taslak rapordaki bilgiden bahsetti. Dumanlı’nın yazılarındaki birçok cümle neredeyse Sayıştay raporundaki cümlelerle aynıydı.
Bu yazıdan sonra, Taraf, Sözcü, Aydınlık, Sol, Birgün, Bugün, Samanyolu, Bugün TV, Cemaatin irili ufaklı tüm internet ve sosyal medyası AA aleyhine yoğun yayın yapmaya başladı. Birçok abonemizle irtibat kurularak sözleşmelerini iptal etmeleri istendi, ancak hiç kimse buna uymadı. O güne kadar ajansla ilgili hiçbir sorun yaşamayan, Medya Derneği (Dumanlı başkan yardımcısı), Medya Etik Konseyi, Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti açıklamalar yaparak, AA ile Cemaat arasındaki tartışmaya müdahil oldu ve AA’nın tek başına bakanlıklara çağrılmasını kınadı. Birçok bakanlık bu yoğun baskı karşısında sadece TRT ve AA’yı çağırma uygulamasından vazgeçti ve diğer ajansları da davet ettiler. İlginç olan şey, tüm bu olaylar yaşanırken, Cemaat medyasından aracılar sürekli olarak sorunları çözeceklerini söyleyip, Haber Akademi’sine elemanlarını almamız konusunda taleplerini devam ettirdi.
Kemal Öztürk’ün bugünkü yazısında dikkat çektiği en önemli nokta ise AA hakkında 50’ye yakın soru önergelerini veren milletvekillerinin kimlikleri. Öztürk bu vekillerin Cemaat’le yakın ilişkili olduğunu kaydederek süreci şöyle anlattı: “Bu haberler, TBMM’de CHP ve MHP milletvekilleri tarafından soru önergelerine dönüştürülerek hükümete gönderildi. Bu kez soru önergeleri, ‘AA’daki tartışmalara Meclis el koydu’ denilerek Cemaat medyasında haberleştirildi. Sorulara verilen cevaplar da ayrıca haber yapıldı. Sayıları neredeyse 50’yi bulan bu soru önergeleri hep Cemaat'le yakın ilişkisi olan milletvekilleri tarafından verildi. “Bu arada Başbakanlığa, AA’nın vergi ödemeleri konusunda sorunları olduğuna dair isimi bilinmeyen kişiler tarafından şikayet mektupları gitti. Başbakanlık Teftiş Kurulu bu tuhaf ve tutarsız şikayetler için işlem yapmaya gerek görmedi. Hal böyleyken kimsenin bilmediği bu konu Cemaat medyasında ve Hürriyet Gazetesi’nde, ‘AA’ya Teftiş Kurulu soruşturma açtı’ diye haberler çıktı. Bu haberler yine soru önergesine dönüştü, yine haberleştirildi. Tüm bu haberlerin aynı zamanda İngilizce'ye çevrilip Today’s Zaman’da, medya sitelerinde, Twitter ve diğer paylaşım sitelerinde de yaygınlaştırıldığını unutmayın.
Cemaat, 17 Aralık’tan sonra Tunus, Fas, Ürdün, Kuveyt, Dubai, Mısır başta olmak üzere bir çok Arap ülkesinde toplantılar düzenleyerek Zaman, Cihan ve Bugün’den gazetecileri konuşturdu. Tüm konuşmacılar hükümeti ve Türkiye’yi kötülerken, AA’yı da karalamayı unutmadılar. Üstüne bir de ilişkide oldukları bazı medya organlarında aleyhte haber yaptırdılar. Bu kez AA olarak biz de bu ülkelerde toplantılar yapıp, hem kurumu tanıttık hem de Türkiye hakkındaki asılsız iddiaları yalanladık. Cemaat gazetecilerinin bu aleyhte toplantıları Afrika ve Asya ülkelerinde de tekrarlandı.
Cemaat'in AA’yı hedef alan asıl operasyonları, 30 Mart 2014 Yerel Seçim öncesi yaşandı. AA’nın ilk defa Cihan’a alternatif olarak sandık sonuçlarını vereceğini açıklaması, o cephede büyük rahatsızlık yarattı. Seçimlere bir hafta kala Taraf Gazetesi sürmanşetten AA’nın seçim sonuçlarını manipüle edeceği haberi yaptı. Neredeyse bir hafta boyunca bu tür yalan haberleri sürmanşetten verdi. Bu haberler her zamanki gibi yine Zaman ve diğer Cemaat gazetelerinde alıntılandı, sonra milletvekillerinde soru önergesi oldu, tekrar haber oldu bu döngü böyle devam etti.
Seçim gecesi ise başka bir kabus yaşadık. RedHack isimli (güya komünist) siber korsan, seçim gecesi dünyadaki tüm hacker gruplarına AA’ya saldırması için çağrıda bulundu. AA yerel seçim gecesi hayatında görmediği bir siber saldırı ile karşı karşıya kaldı. Önceden aldığımız önlemler yüzünden sistemimiz çökmedi ama iki saat yavaşlatıldı.
Taraf ve Zaman gazetelerinin yalan haberleri mahkeme tarafından tespit edildi ve tekzip yayınlamak zorunda kaldılar. Ancak hiçbir zaman AA aleyhine haber yapmaktan vazgeçmediler. Şimdi meydanlarda, uluslararası basında gazetecilik yaptıkları için baskı gördüklerini söyleyen Cemaat medyasına ilgi gösteren yabancı basın bakalım bu yazdıklarıma ilgi gösterecek mi? Tabii ki göstermeyecek. Şimdi Ekrem Dumanlı’ya diyorum ki (Yıldıray Oğur’un harika cümlesinden esinlenerek), elindeki o Montblanc kalemi yavaşça cebine koy ve sakın bir daha gazetecilik yaptığını kimseye söyleme.