Bozkır insanlarının ülkesi Kazakistan’ın dünyaca ünlü halk çalgıları topluluğu “Sazgen Sazy Folklor ve Etnografya Topluluğu”, Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin 25’inci yılına ithafen üç ayrı salonda “Tangodan türküye, operadan küye” temalı konser verdi. Kazak çalgılarının özgün tınısı ve son derece renkli repertuarı ile sanatseverlere eşsiz bir müzik dinleme deneyimi yaşatan topluluk kulağa hitap etmenin yanı sıra gösterişli kostümleri ve sahne estetikleri ile de göz doldurdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı öğretim üyesi Doç. Cihan Yurtçu’da kavalıyla eşlik etti. 5 bine yakın eseri repertuarında bulunduran ‘Sazgen Sazy’ İTÜ Maçka Yerleşkesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı BİSED Salonu’nda verdikleri konser öncesi provalarına konuk olduk. Türkiye’de Kazak çalgıları ve müziğine ilginin her geçen gün arttığını belirten orkestranın genel sanat yönetmeni Bağdat Tilegenov, “Bunda telli bir çalgı olmasına rağmen Türkiye'de şarkı olan dombıra etkili oldu. Dombırayla sesimizi dünyaya Türkiye duyurdu” diyor.
Müzik eğitimimden sonra Çimkent’te bir süre çalıştıktan sonra 1991 yılında Sazgen Sazy’e kobız çalan bir müzisyen olarak katıldım. Zaman geçtikçe gruba daha çok bağlandım ve farklı fikirler oluşmaya başladı. Bir sene sonra da sanat yönetmenliğini yapmaya başladım.
Konservatuar mezunu şartı arıyoruz ama bu yeterli değil. Orkestrayla beraber adayı dinliyoruz. Profesyonellik derecesini ortaya çıkartıyoruz. Müzikal bilgilerini denetliyoruz. Hepimiz aynı anda ortak bir karar veriyoruz. Teknik olarak karar veriyorum ama uyumlu olup olmayacağına müzisyenler karar vermeli.
Sazgen Sazy, 1981 yılında Kazak Milli Halk Çalgıları Müzesi idaresinde Kazak halk çalgılarının ve müziğinin ülke ve dünya çapında tanıtılması için kuruldu. Başlangıçta 6-7 kişiyken şimdi 20 kişiyiz. Ağırlıklı olarak gençlerden oluşuyoruz. En gencimiz 19, en yaşlımız ise 55 yaşında.Halk çalgılarımızla birçok farklı müzik türünü ortaya koyuyoruz. Bizim için gelenekselden kopmadan zamana ayak uyduran bir ekip demek doğru olur.
Müzisyenlerimiz eğitimlerine başlarken halk müziğinin yanı sıra modern müzik türlerinin de eğitimi öğreniyor. Müzik tüm dünyada evrensel bir dil ve biz dünyaya hitap eden bir orkestra olduğumuz için gittiğimiz ülke insanı, müziklerimizde kendilerinden bir parça bulmaları gerekiyor. Bunu yapmanın tek yolu modern müzik aletlerini kullanmak değil. Biz geleneksel çalgılarımızın da varlığını korumasını istiyoruz. Kullandığımız tüm enstrümanlar sadece Kazakistan’da kullanılıyor. 30'a yakın enstrüman var ama biz bunlardan 20 tanesini kullanıyoruz. Halk çalgıları ile farklı müzik türlerinin icra edilemez diye bir şey yok. Aslında çok güzel bir kültürel zenginlik oluşturuyor.
Kuruluşunu bilemiyorum ama benim başladığım zamanlar pek engellendiğimizi hissetmedik. Çünkü Sovyetler Birliği dağılmak üzereydi. Coğrafya açısından sadece 15 halkın arasında iletişim kurmak bir engeldi. Bağımsızlıktan sonra Avrupa ve diğer ülkelerle rahat bir şekilde iletişim kurmaya başladık. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Kazak müziğini dünyaya daha rahat duyurmaya başladık.
Biz orkestra olarak Türk müziği ve kültürünü çok seviyoruz. Ritmik ve melodik olarak Kazak ve Türk müziği birbirine çok yakışıyor. Repartuarmızda Türk halk müziğinden örnekler var. Bunu daha da genişletmeye çalışıyoruz. Cihan Yurtçu ile tanıştıktan sonra arkadaşlığımızı güçlü bir şekilde gelişti. Sazgen Sazy olarak Cihan hocanın çaldığı kavalı ilerde aramızda görmek istiyoruz.
İstanbul’a artık çok sık geliyoruz. Yılda ortalama üç dört defa geliyoruz. 20 senede 30’dan fazla gelmişizdir.
Kazak çalgıları ve müziğine ilgi her geçen gün arttıyor. Dombıra telli bir çalgı ama Türkiye’de şarkı halini aldı. Kazak müziğinin duyulmasında dombıra etkili oldu. Dombırayı da dünyaya Türkiye duyurdu. İlgi her geçen gün artarak devam ediyor. Bu olay Kazakistan ile Türkiye arasındaki arkadaşlığı daha da güçlendirdi. Dombıra şarkısının etkisini konserlerimizde de hissettik. Ayrıca Kazak enstrümanları ile Türk müzikleri arasındaki uyum anlaşıldı.
Türk halk müziği ve Türk sanat müziğinden eserleri seslendiriyourz. Burada 10 kadarını seslendirdik. Bunlardan bazıları; Üsküdar’a giderken, Muhabbet bağına girdim bu gece, Hekimoğlu türküsü, Gemiciler kalkalım...
Orkestramız Kazak halk kostümleriyle konsere çıkıyor ve bu kostümler tarihi bilgilere dayanarak dizayn ediliyor. 9 ve 10'uncu yüzyıllara ait olan kostümlerle beraber 12 ve 14’üncü yüzyılların kostümleri de var. Tarihi kostümlerin dışında seslendirdiğimiz müzik türlerine göre de modern kostümler kullanıyoruz. Yaklaşık 10 takım kostümümüz var.
Evet. Bu Rusya’da, ABD’da, Meksika gibi birçok ülkede oldu. Hatta Arizona’da yerlilerle beraber konser verdik. Bu Türkiye’de nedense daha çok sık oluyor. Sazgen Sazy, dünya çapında faaliyet gösteren bir orkestra. Bu yüzden gittiğimiz her yerin müziklerini oranın sanatçılarıyla söylemek daha hoş oluyor.
Rusya Federasyonuna bağlı Başkurtistan’ın başkenti Ufa’da 2014 yılında düzenlenen bir etkinlikte Sazgen Sazy ile tanıştım. Oradaki bir yarışmanın jürüliğine davet edilmiştim. Yarışmaya Rusya’nın içerisinden çok çeşitli orkestralarda gelmişti. Rus orkestreları arasında bu ekip öne çıkarak Grand-Pri ödülünü aldı. O gün itibariyle aramızda sıcak ilişkiler başladı ve bugünlere geldi.
Repartuarlarımıza karşılıklı katkılarımız oluyor. Bu akşam konservatuarımızın öğretim elemanları ve mezunlarıyla bir Kazak eserini seslendireceğiz. Bu grup Kazakların Gasırlar Sazı festivali yarışmasına katılarak ödül almıştı. Bugün de Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin 25. Yılına ithafen onlar buradalar. İlişkilerimizin koparmadan geliştirmeye devam ediyoruz.
Bu gerçekten çok önemli bir konu. Etkinliğin en büyük amaçlarından da biri. Bu tür etkinlikleri hem akademisyenlerin hem de müzik insanlarının yakınına getirerek halk çalgılarının nasıl başarılı olabildiğini ve her türlü müziği icra edebildiğini götermek istedik. Sazgen Sazy bunu dünyada en iyi gösteren bir orkestra. Biz bu modeli Türkiye’de kendi çalgılarımızla uygulayabiliriz.
Böyle denebilir ama aslında tam da öyle değil. Kavimler Göçü’yle birlikte çalgılar Anadolu’daki çevre kültürlerden etkilenerek yeniden şekillenip bugünkü haline almış. Rengi, tınısı, şekli değişmiş. Bizim çalgılarımız farklı kültürle daha da bir tat almış diyebiliriz.