|

"FETÖ Suriyelilere okutulan kitaplara da mı nüfuz etti?"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Mehmet Acet köşesinde 'Suriyelilere verilen eğitimde büyük tuzaktan nasıl dönüldü?' sorusuna yanıt verdi. Özlem Albayrak, Kemal Öztürk, Taha Kılınç ve Fatma Barbarosoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:53 - 12/07/2017 Çarşamba
Güncelleme: 09:04 - 12/07/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Taha Kılınç, Fatma Barbarosoğlu, Özlem Albayrak, Kemal Öztürk, Mehmet Acet.
Taha Kılınç, Fatma Barbarosoğlu, Özlem Albayrak, Kemal Öztürk, Mehmet Acet.

Mehmet Acet, Özlem Albayrak, Kemal Öztürk, Taha Kılınç ve Fatma Barbarosoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

15 Temmuz gecesinden…

Kısa adı AFAD olan Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı stratejik değeri yüksek bir kurumdur.Ülkenin herhangi bir yerinde, hatta sınır dışında herhangi bir bacadan duman çıkmaya başladığı zaman, alarm zilleri önce bu kurumda çalmaya başlıyor. Depremde, yangında, savaş halinde, mülteci akımında, sel felaketinde, maden kazasında, kısacası her türlü afet ve olağan üstü hal durumunda bu böyle oluyor. Haliyle FETÖ’nün zamanında yatırım yaptığı, nüfuz edip el altından yönetmeye çalıştığı yapılardan birisi de burası olmuş. Bunu nereden mi biliyoruz? 15 Temmuz gecesinden… Kalkışmayı yapanlar, AFAD’ın başına Kıdemli Albay Murat Karakuş isimli bir darbeciyi getirmeyi planladılar.

Katilleri doğrudan suça azmettirme şekli

Suriyeli, mülteci, 20 yaşında ve 9 aylık hamile bir kadın, önce 2 kişi tarafından tecavüze uğradı, ardından 11 aylık oğluyla birlikte öldürüldü. Adı Emani’ydi, yabancıydı, yoksuldu.  Vatanını kaybetmiş ama yeni bir vatan da bulamamış, kendini hiçbir yere ait hissedememiş tüm mülteciler gibi garibandı. Tıpkı diğerleri gibi, bu ülkeye emanetti.Emani, iki sapığın saldırısına uğramadan önce ise sosyal medyada; “Suriyeliler nargile fokurdatıp, plajlarda kadınlarımıza bakarken, Türk askeri Suriye’de savaşıyor” gibi nefret dolu, ırkçı, kışkırtıcı mesajlar yayınlanıyordu. Suriyelilere yönelik nefret söylemi o kadar yaygındı ki, bu ülkede siyaset yapmaya soyunmuş adı sanı bilinen insanlar bile hiç çekinmeden bu ve benzeri cümleleri sosyal medyada paylaşıyor, üstüne üstlük binlerce de beğeni alıyordu. Öylesine gözü dönmüşlükle ve kendine inanmışlıkla yapılıyordu ki bu, Emani’nin başına gelenler medyaya ilk düştüğünde, “20 yaşındaki kadının biri 11 aylık diğeri karnında 9 aylık 2 çocuğu nasıl olur, çok hızlı çoğalıyor bunlar” diyebilen nasipsizler oldu, neden sonra vahşetin detayları ortaya çıkmaya başladıkça, kör nefretin şehvetinden kurtulmaya ve ayılmaya başladılar da, en azından susmaları gerektiğini akıl edebildiler.

İtirafçıları bile takiyye yaptı

Örgütün yaptığı eylemler, darbe girişimi ve cinayetler ürkütücü boyutta ama ben bu örgütün yapılanması ve insanı robotlaştıran sisteminin daha korkunç olduğunu düşünüyorum (örgütün bu yönüyle ne kadar ürkütücü boyutta olduğunu anlattığım 27.07.2016 yazımı mutlaka okuyunuz).Düşünsenize, gözlerini kırpmadan insanlarımızı öldürdüler, Meclisimizi bombaladılar, halkı tankla ezdiler ve bunları yapanlar yakalanmasına rağmen şu anda pişman değil. Hatta, nerede hata yaptıklarını analiz edip, ellerine fırsat geçtiğinde daha kötüsünü yapmayı planlıyorlar eminim. Bu eylemin kendisinden daha korkunç bir şey. Nedense buraya çok odaklanmadık. ÖRGÜTÜN ALGORİTMASI ÇÖZÜLEMEDİ Şu ana kadar yargı mensupları haricinde örgütten ne kadar ciddi itirafçı çıktı, örgüt üyeleri ne kadar devletle ciddi iş birliği yaptı ortada. Örgütün yurt içindeki, hapislerdeki üyelerini çözecek, çökertecek ve sistemlerini dağıtacak ciddi itirafların gelmediği söyleniyor. İtirafçıları bile takiyye yaptı.

Sayısız çarpıcı hikâye var

"Korkunç günlerdi. Elektrik ve su yoktu. Kış aylarındaydık ve bombardıman da her gün devam ediyordu. Ölüler ve yaralılarla doluydu her yer. Annesi doğurur doğurmaz onu terk edince, hastane çalışanları olarak biz ona sahip çıktık; ismini de Alen koyduk. Evim hastanenin hemen karşısında olduğu için, onu zaman zaman eve de götürüyordum. Alen nihayet yedi aylık olduğunda, Kızılhaç onu bizden almak istedi. Ben ve ailemse Alen’e öyle alışmıştık ki, bırakmaya gönlümüz razı olmadı. Ve onu evlat edindik.”Bosna Savaşı’nın en şiddetli günlerini Gorajde kentinde yaşayan Muharrem Muhic, müstahdem olarak çalıştığı hastanede 1993 yılının şubat ayında Müslüman bir anneden doğan Alen’le tanışmasını böyle anlatıyor. Alen Muhic, savaş sırasında Sırpların tecavüzü sonucu dünyaya gelen binlerce çocuktan biri. Onun farkı ise, diğerlerinin aksine bu gerçekle açıktan yüzleşmesi ve suçluların adalet önüne çıkarılması için başlatılan kampanyalarda aktif şekilde yer alması. Alen’in -mahkemelerde şahitlik yaptığı için güvenlik gerekçesiyle ismi gizli tutulan- annesi, savaşa kadar Bosna’nın doğusundaki Miljeniva kasabasında yaşamış. 

Daha düne kadar Türkiye...

Nerden nereye gittiğimizi anlamanın en iyi yolu içinde yaşadığımız dönemi bir başka dönem ile mukayese etmektir.Üçüncü sayfa haberlerinin artmasının ve artan haberlerin hırsızlık ve dolandırıcılık haberleri değil de, özellikle eski eşi tarafından öldürülen kadın, tecavüze uğrayan kadın haberleri olmasının üzerinde dikkatle durmamız gerekiyor. Feministlerin “erkek şiddeti” olarak kavramlaştırdıkları durum sadece Türkiye’ye mahsus değil. Türkiye’nin diğer ülkelerden farkı, “erkek şiddeti”nin seçici algı olarak haber bültenlerinde, internet sitelerinde daha çok yer tutuyor olması. Haberlerden ne kadar ve nasıl haberdar olacağız sorunu ciddi bir sorun.

#Mehmet Acet
#Özlem Albayrak
#Kemal Öztürk
#Taha Kılınç
#Fatma Barbarosoğlu
7 yıl önce