Kemal Öztürk, Erdal Tanas Karagöl, Hayrettin Karaman, Mehmet Acet ve Serdar Tuncer'in yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Ya da Fırat’ın batısında ittifak kurduğumuz ülke
Suriye savaşı, sanırım son yüz yılın en karmaşık, en trajik ve en utanç verici savaşı olarak tarihe geçecek. Burada yaşananlar İslam dünyası açısından Kerbela’dan sonra yaşanmış en acı, en utanç verici bir trajedi olmuştur. Müslümanlar hiçbir dönemde birbirini bu nedenli vahşice ve zevk alarak öldürmemiştir.
Çok önemli bir artış ve değişim
Sosyal politika kavramı Türkiye için son 15 yılda AK Parti ile ete kemiğe bürünen bir kavram aslında. 2000’li yıllarda en fazla gelişme gösteren, ilerlenen bir alan oldu. AK Parti’nin 15 yılda girdiği her seçimden birinci parti olarak çıkmasında da etkili olan uygulamaların başında geldi.
Allah aşkına söyleyin
Bu konuda ısrar ediyorum ve konuyu gündeme taşımamın önemli bir sebebi var: Eğer bir dinde, bir inanç sisteminde “din adamları sınıfı” varsa, bu sınıfa mensup olanlar kılık kıyafetten aile hayatına, günah ve hatadan uzak olmaya kadar diğer insanlardan farklı özellikler taşıyorlarsa, bu sınıfa mensup olanların kutsallığına inanılıyorsa bu adamlar, cahil halkı peşlerine takarak haçlı seferleri de düzenlerler, 15 Temmuz darbe teşebbüsünde de bulunurlar.
“Gürültü” olacak
Her şeyin kurala bağlı olduğu, monotonluğun zirve yaptığı, paranın su gibi aktığı bir şehirden kalkıp, insanların sokakta bir kiloluk sarımsak poşetini yere serip satarak o gün için karnını doyurma telaşına düştüğü bir başka şehre geliyorsunuz.Bizi buralara getiren Başbakan Binali Yıldırım, Singapur’da “Buraya terlemek için geldik, terlemeden iş olmuyor, ama burada iş yapmadan da terliyorsunuz” demişti.Hanoi’ye indiğinizde ise, uçaktan dışarıya adımınızı attığınız anda sıcak ve nemden gözlüğünüz buharlaşıyor. O biçim yani. Ama bir şey diyeyim mi? Burayı daha çok sevdim. Benim gözümde şehir dediğin yerde ‘kaos’ olacak. “Gürültü” olacak. ‘Karmaşa’ fabrika ayarlarınızı bozacak biraz. Sürekli dikkatinizi çeken yeni şeyler göreceksiniz bir şehirde.
Hüsrev Hatemi değilsin ki kardeşim!
Dünyada ve ülkede o hafta yaşanan onlarca meseleden en önemli olanını tespit edip o konuya dair fikrinizi ifade edeceksiniz. Zor iş. Üstelik o en önemli mevzu sizin yazı gününüzden beş gün önce yaşanmışsa, sizden evvel onlarca kişinin üzerinde kalem oynatarak eskittiği bir konuda yeni bir şeyler söyleyeceksiniz. Bu daha zor. Hele bir de Türkiye’de yaşıyorsanız, yandı gülüm keten helva.Yirmi yıldır Bodrum’u mesken tutmuş İsveçli ihtiyar bir çifte muhabir mikrofonu uzatıyor: “Neden Türkiye’de yaşıyorsunuz, burada hoşunuza giden nedir?” Cevap net: “Bizim ülkemizde beş sene sonrasında neler olabileceğini öngörebilirsiniz ama burada beş dakika sonra ne olacağı belli değil. Sürprizlerle yaşamak hoşumuza gidiyor.”Anlatabiliyor muyum ne demek istediğimi? Hiç durmadan değişen bir gündemi var güzel yurdumun. Siz de yazıya başlarken bilgisayar başında oturup düşünüyorsunuz ondan sonra; racondan mı bahsetsem, tek tip atletten mi, kahvaltıdaki tulumlu fotoğraftan mı?