|

İstanbul ve Venedik paranın iki yüzü gibi

İngiliz yazar Jason Goodwin altı ay boyu yürüyerek Doğu Avrupa’yı gezmiş ve İstanbul’a hayran kalmış. Bu yolculukları yaparken gittiği ülkelerin tarihiyle ilgili de araştırmalar yapan Goodwin, “Venedik ve İstanbul paranın iki yüzü gibidir. Tarihleri birbirine çok benzer" diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/08/2016 Sunday
Güncelleme: 19:23 - 13/08/2016 Saturday
Yeni Şafak

Son yıllarda at başı ilerleyen tarih ve polisiye ilgisi dizi-film sektöründe de kendini gösterdi. Yükselen bu ilginin edebiyat alanındaki yansımaları yerli ve yabancı yazarların ülkemizde çokça okunmasını sağladı. Bunlardan biri de Bizans Tarihi'nden etkilenerek İstanbul hayranı olan İngiliz yazar ve tarihçi Jason Goodwin. Yazar, Pegasus Yayınları'ndan çıkan “Yeniçeri Ağacı” adlı kitabında 19. yüzyıl Osmanlısı'nda geçen bir polisiye macerayı işliyor. Bizans hakkında aldığı derslerin sonucu “Venedik ve İstanbul paranın iki yüzü gibi” derken Viyana Kuşatması'nın ardından doğan ve tüm yarış atlarının atası olan Azorax'ı hatırlatıyor. Goodwin ile tarih ve edebiyatın harmanlandığı bir sohbet gerçekleştirdik.



İstanbul'a olan merakınız nasıl başladı?


1989 yılında Sovyetler Birliği dağıldı ve Avrupa'nın Doğu ülkeleri merak etmeye başladık. Gençliğin verdiği enerji ve heyecanla bir maceraya atıldık. Polonya'dan başladığımız yolculuk, İstanbul'da son bulacaktı. Cambridge'te Bizans Tarihi okuyordum. Bu sayede İstanbul hakkında bilgi almaya başladım. Büyüleyici anlatımlar sonucu fantastik fikirlerim oluşmaya başladı. Bu şehir bölgenin merkezi, başkenti gibiydi. İstanbul boğaz akıntısı gibi yukardan güneye , aşağıdan kuzeye doğru farklı kültürler hakim. Burada, başka yerlerde olmayan insan kesişimleri var.



ZAMANIMI İNSANLARA AYIRIYORUM


Yolculuk nasıl geçti? Hayalinizdeki İstanbul'u nasıl buldunuz?


Altı ay boyunca yürüdük. İstanbul yemek bakımından bir cennet gibi. Buraya geleceğimizi duyanlar arasında “Kalaşnikofunuz nerede” diye soranlar olmuştu. Aksine çok renkli ve misafirperver bir dünyayla karşılaştık. Avrupa'nın diğer ülkelerine göre olanaklar daha iyiydi.





Peki neden yürümeyi seçtiniz?


İlk nedeni çok insanla karşılaşmak. İkincisi de arabayla gelseydik bu şekilde karşılanmayabilirdik. Yani sadece çantamız vardı ve kabul edilmemiz daha yüksekti, seyyah havasındaydık, kapısını çaldığımız herkes bizi içeri aldı. Hem ayrıca yürümek için benzin gerekmiyor.



İlk geldiğiniz zamanlardan bu zamana kadar nasıl bir değişim gözlemlediniz?


Mekan mı değişti ben mi değiştim bilemiyorum. Yıllar geçtikçe neyin değiştiğini anlayamadım. Son iki yıldır tarihi mekanları gidip görmüyorum. İnsan tanımaya başladım. İstanbul'un tarihi mekanlarını gezme kısmı benim için tamamlandı, tarihine hakimim. Artık tüm zamanımı insanlara ayırıyorum.



İstanbul'da geçen bir hikaye yazma fikri nasıl oluştu?


İnsan yazacaksa bildiği şeyi yazmalı. Ben gezi yazarıyım. Gittiğim gördüğüm yerleri yazabilecek yeteneğim var. İstanbul benim bildiğim bir yer. Ondan dolayı da seçimim bu yönde oldu. Tarihine de hakimim, özellikle 19. yy İstanbulu'nu tasvir etmem benim için zor değildi. Bu dönemi en iyi polisiye ile anlatabileceğimi düşündüm.



İstanbul'un en çok hangi özelliğini kitabınızda ön plana çıkardınız?


İnsanların eğilimleri genelde, tarihi bir kutuya koymak ve fikirler üretmektir. Ben bunu tercih etmiyorum. Tarihin bir kısmını şu an yaşanıyormuş gibi yansıtmak benim tercihim. Ayrıca İstanbul'un özellikle o dönem sahip olduğu farklı dinden, kültürden insanların bir arada yaşadığı zengin atmosfer var. Birbiriyle bağlantısı olmasa bile bu insanların birbirini tehdit olarak görmemesi benim için önemli bir şeydi. Keşke bu romana 30 yıl önce başlasaydım.





PADİŞAH KİMSEYE GÜVENMİYORDU


Yeniçeri Ağacı'nda baş karakteriniz bir hadım. Daha güçlü biri yerine neden bu tercihi yaptınız?


Padişah, asker içerisinde kimseye güvenemiyor. Sevdiği cariye ve komutan öldürülüyor. Modernleşme karşıtlarıyla olan bir çekişme var. Bu paranoya ortamında tek güvendiği isim harem ağası. Sarayın her yerinde gezebiliyor ve güçsüz olduğu için tehdit olarak düşünülmüyor.



Zaman içinde polisiye konulara bakışınızda bir değişim oldu mu?


Umberto Eco'nun bir söz var: “Bazen kitap, yazarından daha zekidir.” Yani kitap kendi zekasını oluşturur ve bazen yazara ihtiyaç duymaz. Zaman zihne bir şey katıyor ve o doğrultu da bir şeyler çıkıyor. Yazarlıkta keskin hatlar yoktur. Yaşanılan dönem seni bir yere götürür. İlk kitap olan “Yeniçeri Ağacı”nda değişim yanlısı ve değişime karşı olan, modernite taraftarları ve karşıtları arasındaki çatışmayı yazdım. Diğer kitap “Baklava Kulübü”nde ise idealizm ve onun yaratabileceği yıkımı kaleme aldım. Seride 6 kitap var, çeşitli değişimler kendini hissettirecektir.



Altı kitabın hepsi İstanbul'da mı geçiyor?


Üçüncü kitapta Venedik'i de anlatıyorum. Venedik ve İstanbul paranın iki yüzü gibidir. Tarihleri birbirine çok benzer. Hatta 1204 yılında Bizanslıları yenen ilk güç Venedikliler. Oraya gidip baktığınızda bir sürü Bizans eseri vardır. Bizans o zamanlar daha güçsüz. Venedik'i gördüklerinde İstanbul'a çok benzediği için buraya yerleşmeyi düşünmüşler. Venedik Bizans'ın devamı gibi. Bellini'nin gelip Fatih Sultan Mehmet'in portresini çizmesi bir tesadüf değil. Bellini'nin babası da Bizans kralının resmini yapmış. Yani Fatih Sultan Mehmet eski Bizans geleneğini bir şekilde sürdürmüş. Başarılı olmasının sebeplerinden biri de bu geleneklere saygılı oluşu.



YARIŞ ATLARININ OSMANLI ATASI


Kitabı dizi veya film olarak izleyebilecek miyiz?


Şu an Londra'dan teklif var. Kesin değil ama görüşmeler sürüyor. Oyuncu seçimi Türkiye'den olacak, çekimler de tabii ki burada yapılacaktır.



Türk yapımlarından takip ettikleriniz var mı?


Filinta ile Diriliş Ertuğrul dizileri var.



En çok etkilendiğiniz padişah hangisi?


En çok Fatih Sultan Mehmet dikkatimi çekti. Çünkü iyi bir eğitim almış. Birçok dil konuşuyor. Entelektüel. Erken yaşta padişah oluyor. Başarısız girişimden sonra insanlar yenilebiliriz dese de yine de vazgeçmiyor. Cesaretli biri. Liderliği çok kuvvetli.



İstanbul'a yerleşmeyi düşünüyor musunuz? Gelecek planlarınız neler?


Kesin olmasa da yerleşmeyi isterim. Şu an bir film üzerine çalışıyoruz. Viyana Kuşatması'nın başarısız olmasının ardından Osmanlı İmparatorluğu'ndan İngiltere'ye bir at gidiyor. Bu at şu an bütün yarış atlarının atası olan Azorax. Bunun hikayesini için çalışıyorum.


#Venedik
#İstanbul
#Jason Goodwin
8 years ago