Bir film veya tiyatro oyunu bittiğinde etkisi kalıcı oluyorsa bunda en büyük pay oyuncularındır. Hayat verdikleri karakter bazen gaddar katil bazense babacan bir polis olabiliyor. Roller arasındaki bu uçurumsa oyuncunun büyüdüğü yer, sosyal geçmişi, sanat kültürü ve eğitimiyle orantılı olarak değişiyor. 2005 yılında sahneyle tanışan Mehmet Emin Kadıhan tiyatronun yanı sıra En Uzun Yüzyıl, Kurt Kanunu, Seddülbahir 32 Saat dizilerinde de rol aldı. Onu şimdilerde Sevda Kuşun Kanadında isimli dizide izliyoruz. Burada eylemlere katılan 70'li yılların sosyalist öğrencisi Parkalı karakterini canlandıran Kadıhan, tiyatro sahnesinde ise dergâh ziyaretçilerine iyilik yapan Yunus Hoca karakterini oynuyor. İki zıt hayatı seyirciyle buluşturan Kadıhan ile rollere hazırlanış sürecini, yaşadığı zorlukları ve hedeflerini konuştuk.
Meslek lisesini bitirdim. Çok küçük yaşlarda çalışmaya başladım. Marangoz, İnşaat işçisi, tornacı olarak çalıştım. 6 sene de pazarcılık yaptım. Semt pazarına gittiğinizde farklı yörelerden gelen farklı geçmişe sahip insanlarla tanışıyorsunuz. Alışveriş sırasında insanlar en doğal hallerinde oluyorlar, bu benim için avantajdı. Oyunculuktaki birikimim buradan geliyor. Eğitim sayesinde her role girebilirsiniz ancak karakterin iç dünyasındaki iyi ve kötüyü pazarda öğrendim. 2005 yılında ilk kez sahneye çıktım. Daha sonra tiyatroyla beraber dizilerde oynamaya başladım. Figüranlık, bölüm oyunculuğu, yan roller derken Sevda Kuşun Kanadında'ya kadar geldim.
Biri iman hakikatlerini anlatmaya çalışırken diğeri sosyalist görüşe sahip bir aktivist öğrenci. Benim için keskin bir geçiş oldu. Dünyaya zerre kadar önem vermeyen bir ilim insanını oynarken bir anda vaktinin tamamı eylemde, polis karşısında geçen birini oynamaya başladım. 2 aylık hazırlık sürecini iyi geçirdiğime inanıyorum.
Evet, ilk başlarda zorlandım fakat eğitimim ve çalışmalarım sayesinde konsantre olup keyif almaya başladım.
Film ve diziler en çabuk iletişim araçlarından biri. İnsanlara etkiniz büyük ve direkt oluyor. Bunun bilinciyle oynayacağım rollere hazırlanıyorum. Dilim döndüğünce doğruları anlatabilmek gibi bir çabam var. Solcular kötüdür diyemeyiz. Benim rolüm bunu gerektiriyor. Role hazırlanırken o dönemi anlatan belgeselleri izledim. Cezaevine giren, nezarette kalan kişilerle konuştum, anılarını dinledim. Ayrıca ailemde, o dönemi yaşamış farklı görüşteki insanlardan yaşadıklarını dinledim. Yeni oluşturulacak karakteri oynamak kolaydır. Ancak yaşamış, daha önce canlandırılmış bir karakteri oynamak çok zor. Çünkü herkesin aklında hazır bir görüntü oluyor ve bunu değiştirmek asıl başarımız.
Bir arkadaşımızın babasını ziyarete gitmiştik. Rol gereği bir önceki gün yayınlanan bölümde bir kadına şiddet uyguluyordum. Arkadaşımın babası beni gördü ve 'Sen nasıl o kadını döversin' diyerek boğazımı sıkmıştı. Yakın çevreden böyle bir tepki görmek beni çok şaşırttı tabii ama tecrübeli abilerimizin başına daha kötüleri gelmiş. İstiklal caddesinde kovalanan, kafasına çanta yiyip bayılan... Biz rolden çıksak da seyirci çıkamıyor. Bir de dizi ekibi olarak “Halep'e Yol Açın" videosu çekmiştik ve twitter'dan bir arkadaşımızın annesi 'Oğlum ona inanmayın, o kötü biri' demiş.
Takip edildiğimizi anlıyoruz. Birçok özel kanal ve dizi olduğu için artık mecburen izlenmiyoruz, bilinçli bir kitle var. Seyirci devamlılık hatası olduğunda bunu bildirebiliyor. Her türlü geri dönüşten kendimize pay çıkartıyoruz.
Hayat durur ama perde kapanmaz diye bir görüş var. Babası hastaneye kaldırılan birinin sahneye çıkıp oyun oynamasını doğru bulmuyorum. Tiyatro kutsaldır gibi bir görüşe sahip değilim. Bir kişi için en önemli şeyler inancı ve ailesidir. Sanatı insan için yapıyoruz. İyi bir sanatçı olmak için inançlarından sıyrılan veya annesi vefat ettiği gün sahneye çıkan birini ciddiye alıp takdir edemem.
Eğitime önem veriyorum. Oyunculuk yapmak isteyen kişi, ajanslara değil okula yazılmalı. Bu işte olmak, hayatta olmamakla aynı. Kendimizi eğitmeyi sonuna kadar sürdürmeliyiz. Sadece kendimiz için değil seyirci için de düşünmeliyiz. Malın olduğu gibi bilginin ve sanatın da zekatı var. İlk olarak okulu bitirip yönetmenlik ve oyun yazarlığı alanında kendimi geliştirmek istiyorum.
Necip Fazıl'ın “Bir Adam Yaratmak" oyunundaki Hüsrev karakterini canlandırmak isterim. Bu mesleği yapmak istememdeki bütün sebepleri açıklayan bir karakter. Tabii bunun için biraz daha yaş almam gerekiyor. Ayrıca tiyatroda veya televizyonda Malcolm X'i oynamak isterim. Onun hayatını tiyatro sahnesine taşınmalı.