|

Konfüçyüs bizi görse kıskanır

Anadolu’nun en güzel köylerinde, kasabalarında çocukluk hayallerini gerçekleştiren kitap kurtları, kendi imkanlarıyla kurdukları kütüphanelerinden herkesin faydalanmasını sağlıyor. Ahırı, bakkalı, çay evini kitapla dolduran yurdum insanının kütüphanesi “Tanrım bana çiçek dolu bir bahçe ve kitap dolu bir ev ver” sözünü söyleyen Konfüçyüs’ü bile kıskandıracak nitelikte.

Fatma Çelik
04:00 - 26/03/2017 Pazar
Güncelleme: 13:55 - 6/03/2019 Çarşamba
Yeni Şafak
Konfüçyüs bizi görse kıskanır
Konfüçyüs bizi görse kıskanır
Kitap kurtlarının kendi kütüphanesini kurmak gibi vazgeçilmez hayalleri vardır. Gerçek bir kütüphane oluşturanların sayısı ise bu hayali kuranlardan daha az. Çünkü kütüphanesindeki her kitapta parmak izi olan bu okuma tutkunları, en sevdiği yazarın ilk basım kitabına da öğrencilik yıllarında cebindeki son harçlığıyla aldığı kitaba da aynı kıymeti verir. Yeni kitapları alma sevdası hiçbir zaman bitip tükenmek bilmediği için yaş geçtikçe kitap sayısıda alıp başını gider. Evin bir duvarı, odası derken özel bir kat kitaplara tahsis edilir. Her yıl farklı kütüphanelerin öğrencilere ziyaret ettirilmesiyle kutlanan 'Kütüphane Haftası'nı dolayısıyla biz de birgün yolunuz düşer umuduyla Türkiye'nin dört bir yanında evini, bakkalını, ahırını kütüphaneye çeviren ve herkes faydalansın diye cami ve çay evine kütüphane kuran kitap sevdalıları ile konuştuk. Etraflarındaki insanlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için kütüphanelerinin kapılarını açan bu güzel yürekli insanlar akıllara ünlü filozof Konfüçyüs'ün “Tanrım bana çiçek dolu bir bahçe ve kitap dolu bir ev ver” sözünü getiriyor.

Kitaplar çocuğum oldu

Hatay'ın Erzin ilçesinde Başlamış mahallesinde yaşayan 75 yaşındaki Abdulkadir Doğan, ortaokuldayken maddi sıkıntılar yüzünden eğitimini yarım bırakmış. Köy yerinde tarla işleriyle uğraşarak geçimini sağlayan Doğan, okuldan ayrılsa da kitap okuma alışkanlığını bırakamamış. Bunda Türkçe öğretemeni Şükriye Erşani'nin payı olduğunu belirten Doğan, “Öğretmenimiz bizlere 'Sürekli elinize ne geçerse okuyun' diyerek kitap okutuyordu. Okulu bırakınca arkadaşlarımın kitaplarını okurdum. Bir kağıt parçası bile bulsam okumadan bırakmazdım. Zamanla kendi kitaplarımı almaya başladım. Bir bakmışım evim kitaplarla dolmuş. Abimin bakkal dükkanını devralmıştım. 4 yıldır kadar işlettikten sonra emekli olmuştum. Kitaplarımı koyacak yer olmadığı için bakkala yerleştirdim. Bin 443 kitap ile kütüphanemi kurmuşken şimdi şehir dışından gelen bağışlarla 3 bine yakın kitap oldu. Şimdi gençlerin çocukların okuma alışkanlığı kazanması için hergün kütüphaneyi açıyorum. İsteyenlere ödünç veriyorum. Benim çocuğum olmadı ama kitaplar bu boşluğu doldurdu. Kahvede oturmak yerine burada hem kendime hem de gençlere faydalı oluyorum. En çok Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Necati Cumalı, Refik Halit Karay'ı okumayı çok seviyorum. Günde 200 sayfa okusam kâr bana. Şimdi de Refik Halit Karay'ın 'Çete' romanını okuyorum bitirmek üzere” diyor.

Enerjilerini doğru yerde kullansınlar


Sakarya'nın Ferizli ilçesi Kusca mahallesinin Merkez Camii'ne kurduğu kütüphane ile çocukların kitap okuma alışkanlığı kazanması için uğraşan 48 yaşındaki muhtar Fethi Tokaç, “Muhtarlığımıza çocuklar geliyordu ödevlerini internet üzerinden araştırmak için. Ben Bolu'da okurken araştırmalarım için il halk kütüphanesine giderdim. Mahalle çocuklarının da kolayca ulaşabileceği bir kütüphaneleri olsun, internete bağımlı kalmasın istedim. Ödevlerini kendileri uğraşarak yapsınlar ve kitap okuma alışkanlığı kazansınlar diye camimizin alt katını kütüphaneye çevirdik. Çeşitli sivil toplum kuruluşları ile üniversitelerden kitap talebinde bulunduk. Kendi kütüphanemden kitaplar getirdim. Vatandaş destek oldu. Şu an 3 bin 500 kitabımız var. Kütüphaneyle beraber bir de masa tenisi kurduk. Çocuklar kötü alışkanlıklar edinmek yerine enerjilerini burada atsın diye. Yakın bir zamanda satrançta alacağız” şeklinde konuşuyor.



Halde çalışmasam bu kadar kitap alamazdım

Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu olmasına rağmen 36 yıl boyunca ata mesleği olan kabzımallık yapan 61 yaşındaki Naci Elmalı, 4 kuşaktır Erzurum'da aynı işi yapan tek aile oldukları için bu işe yöneldiğini açıklıyor. Çalışma hayatında bedenin halde aklının her zaman kitaplarda olduğunu söyleyen Elmalı, 12 binden fazla kitap ve bir o kadar da dergiden oluşan bir kütüphaneye sahip. Edindiği her kitabı okumadan rafa kaldırmadığının altını çizen Elmalı, kitaplarının çoğunu halde çalışırken edindiğini söylerek ekliyor: “Sebze halinde çalışmasam belki bu kadar kitap alamazdım. Elimdeki kitaplarla evimin üst katını tamamen kütüphaneye çevirdim. Tez çalışmaları için araştırma yapmaya gelenler oluyor. Ben de 'Erzurumlu Ketencizade Mehmet Rüştü Efendi' isimli bir kitap yayımladım. Atatürk Üniversitesi tarafından hazırlanan “Erzurum'un Yüzleri” serisine katkı sağladım. Tüm bu çalışmalarım ve kitap sevgimde Orhan Okay ve çevresinin çok büyük etkisi oldu. Onlarla birlikte kültür sohbetleri gerçekleştirdik. Şimdi de üç ayda bir yayınlanan Beyazşehir Palandöken dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapıyorum” diyor.



4 ev dolusu kitap ve müze

Kırşehir'de yaşayan 78 yaşındaki İbrahim Özdemir, yaklaşık 50 yılda biriktirdiği 30 bini aşkın kitabı, kendisinin ve 4 çocuğunun evinde oluşturduğu kütüphanelerde muhafaza ediyor. Binlerce kitabın bir kısmını müze haline getirdiği evinin üst katında saklayan Özdemir, farklı şehirlere giderek kitap almaya devam ediyor. Özdemir, el yazması eserler de yazıyor. Son olarak “20. Yüzyıl Kırşehir Evliyaları” ismini verdiği 17'nci kitabı üzerine çalışıyor. Günün 3-4 saatini kütüphanesinde geçiren Özdemir, üniversite öğrencilerinin araştırma için kütüphanesinden faydalandığını söylüyüyor.



Okuma alışkanlığı yoksa kazandırmalıyız

Yaklaşık bir yıl önce kaybettiği annesinden kalan kitaplarla evinin altındaki ahırı kütüphaneye çeviren lise son sınıf öğrencisi Hüseyin Ege Kök, Osmaniye'nin Düziçi ilçesinde Karaçarlı köyünde yaşıyor. Kuzenleriyle bir akşam Türkiye'deki okuma alışkanlıkları üzerine yaptığı tartışma sonrası traktöre yükledikleri kitaplarla gezici kütüphanecilik yapmışlar. Çevre köylerdeki çocuklara ve köylülere kitap götüren Kök ve arkadaşları, kitap bağışları sonucunda tüm kitapları gezdirmek yerine kütüphane kurmuşlar. Elbirliğiyle temizleyip mobilyalardan raf yaptıkları kütüphaneye annesinin ismini vermiş Kök. Yüksel'in Kütüphanesi. Çünkü bu işe başladığında elinde olan ilk 150 kitap annesininmiş. Şu an 8 bini aşkın kitapla köylülere kütüphane hizmeti vermeye devam eden Kök, Hukuk Fakültesi'nde okumak istiyor. Okuma isteği olmayan bir nesil olarak adlandırılmalarına karşı gelen Kök, “Biz bir mum yaktık ve inanıyoruz ki mumumuzun ateşi insanlara aydınlığı gösterecek. İnsanların ellerinin altında kolayca ulaşabilecekleri bir kitap hazinesi kurmuş olmamız bizi daha da memnun ediyor” diyor.

Sinekli Bakkal'ın rafları kitap dolu

İsmini Halide Edip Adıvar'ın ünlü romanı 'Sinekli Bakkal'dan alan Mardin'deki bir bakkal dükkanı hem kütüphane hem de mahalle bakkalı olarak hizmet veriyor. 40 yıllık bir bakkal dükkanı olan Sinekli Bakkal, Kent Müze Müdürü Nihat Erdoğan'ın fikriyle bir yıldır kütüphane hizmeti vermeye başlamış. Dükkanın başında ise 37 yaşındaki Murat Basut var. Müze sokağının arkasındaki sanat sokağında yer alan bakkalı kütüphane yapma fikri karşısında Basut şaşırsa da reddetmemiş. Küçük yaşta çalışmak zorunda olduğu için okuyamayan Basut, mahalledeki çocukların okuyabilmesi için projeyi kabul etmiş. 200 kitap ile yola başlayan bakkal dükkanında şimdilerde bini aşkın eser yer alıyor. Makarna, yağ, şeker ile kitaplar aynı rafta yan yana duruyor. Zaman zaman kendiside kitap okuyan Basut, “Kütüphane ile ilgilenmek çok iyi geliyor. Gençler gelip ödünç kitap alıyor, ben de onların takibini yapıyorum. Bazı müşteriler ekmek yumurta isterken diğer yandan kitaplarla ilgileniyor. Umarım mahallemizin gençleri okur” ifadelerini kullanıyor.


Edebiyat öğrencisi romanın ne olduğunu bilmiyor

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden emekli olan 77 yaşındaki Prof. Dr. Mustafa Özbalcı, üniversitenin hemen karşısında yer alan 3 katlı evinin alt katını öğrenciler, araştırmacılar ve okumayı seven insanlar için kütüphane ve misafirhane olarak düzenledi. '60 yıllık birikimim' dediği kütüphanesinde 15 binden fazla kitapla öğrencilerine hala izmet vermeye devam eden Özbalcı'nın kapısı herkese açık. “Yahya Kemal'in Duygu ve Düşünce Dünyası”, “Ahmet Kutsi Tecer ve Şiirlerinde İncelemeler”, “Kültür Köprüsü”, “Emin Recep Bey” gibi yayınlanmış 10 kitabı ile 200'ün üzerinde makale ve yazısı bulunan Özbalcı, 45 yıllık meslek hayatının son günlerinde ders anlatma konusunda bir hayli zorluk yaşadığını söylerek anlatıyor: “Birinci sınıflara ilk ders her zaman öğütler verirdim. Birgün konuşmam bitince arka sıralardan bir öğrenci parmak kaldırdı. 'Hocam roman okuyun dediniz. Roman ne ki?' diye sordu. Ben hayatım kırılma noktasını o zaman yaşadım. Bunu diyen çocuk liseyi bitirmiş, üniversite sınavını kazanıp edebiyat bölümüne gelmiş. Ben de emekli olmadan evimin alt katını kütüphaneye çevirdim. Öğrencilerim rahatlıkla kitaba ulaşabilmesin istedim. Onlara yardımcı olabilmek için elimden geleni yapmaya devam edeceğim.”


Maarifin millileşmesi lazım

1983 yılında Bolu Orman Bölge Müdürlüğü'nde çalışırken sıkı yönetim ilan edilmesiyle Düzce'nin Akçakoca ilçesine yerleşen Ali Selim Genç, kendine bir çay evi açarak hayatını sürdürmeye başlamış. Çay evinin kahvehane gibi işlemesini istemeyen Genç, kütüphane yerleştirerek müşterilerinin kitap okuyarak faydalı vakit geçirmesini sağlıyor. Zamanın kaymakamı rahmetli Recep Yazıcıoğlu'nun takdirini alarak ilçedeki tüm kahvehanelerde kütüphane geleneğinin başlamasına ön ayak olan Genç, günümüzde ilçede bunu devam ettiren tek kişi. 2000'li yıllara kadar çay evinin medrese gibi işlediğini belirten Genç, artık insanların kitapları ödünç alıp evlerinde okuduğunu söylüyor. Kütüphanenin 33 yıl boyunca 7 kere dolup boşaldığını belirten Genç, gençlerin kitap okuma alışkanlığı edinebilmesi için marifin millileşmesi gerektiğini vurguluyor.

#Konfüçyüs
#Anadolu
7 yıl önce