Özlem Albayrak, Hayrettin Karaman, Hasan Öztürk, Kemal Öztürk ve Faruk Beşer'in yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Özlem Albayrak: Zarrab davasının 10 maddelik özeti
New York’ta görülen Rıza Zarrab Davası, gazete köşelerinden, ekranlardan, sosyal medyadan görüldüğüne göre, Türkiye’deki muhaliflerin bazılarını çok sevindirmişe benziyor. Twitterdaki timeline’a övgüler düzecek kadar kendinden geçmişlerden tutun, ABD’deki davanın “ambargo”dan ne zaman ve nasıl “rüşvet”e evrildiğini sorgulamadan, duygusallık pozlarında asgari ücretlileri düşünüyormuş gibi yapanlara dek, skala geniş. Farkındalar mı bilmem, ama kabak gibi açıktalar.
Hayrettin Karaman: Çin zulmü altında Uygur Müslümanları
Kökenleri Oğuzlara dayanan Uygurların İslam’la tanışması miladî dokuzuncu asrın ilk yarısında olmuştur. Rivayete göre 932 yılında Karahanlılar döneminde, Karahanlılar devletinin prenslerinden ve Karahanlı hükümdarının üvey oğlu Satuk Buğra bir gece rüyasında Peygamberimizi görür; Peygamber Efendimiz (s.a.) kendisini İslama davet eder, sabah uyandığında de Müslüman olur. Abdülkerim ismini alan Satuk Buğra, Kaşgar’da bulunan 300 Budist tapınağını camiye çevirir. Daha sonra Tarım bölgesindeki Uygur şehirlerine seferler düzenler ve bu bölgelerin de Müslüman olmasını sağlar. Bu dönemde Türkistan’daki Türk kavimlerinin büyük bir kısmı İslam dinini kabul ederek “İslam Medeniyeti” içerisinde bütünleşmişlerdir. Bununla beraber Uygur Medeniyeti, İslam Medeniyeti ile birleşerek “Uygur İslam Medeniyeti” adı verilen tarihi gelişme süreci başlamıştır. Bu dönemde Kaşgar şehri Karahanlı sülalesinin dini, siyasi ve kültürel merkezi olarak tarihe geçmiştir. Gel zaman git zaman komünist Çin işgaline maruz kalan Doğu Türkistan’ın imdadına yetişecek bir devlet ve kurum mevcut değildir; çünkü BM teşkilatının hal-i pür melali malumdur; dünya beşten büyük olmasına rağmen Güvenlik Konseyi de beş iri devletin elinde zulüm merkezi haline gelmiştir. Bütün dünyada zulme, Allah rızası için karşı çıkacak tek topluluk İslam ümmetidir, ama ne yazık ki o da ümmet olmaktan çıkmış, ulus devletlere bölünmüş, ulusal egoizmi veya zaruretleri dinin emirlerinin önüne geçirmiştir.
Hasan Öztürk: Acaba Erdoğan “yaltaklansa”ydı Zarrab’a ihtiyaç duyacaklar mıydı
"Sorumluluğu kabul etmek ve cezaevinden çıkmak için en hızlı yol Amerika ile iş birliği yapmaktı.”Bu cümle New York’tan uzun zamandır buralara kadar ulaşan pis kokular arasından duyuldu. Rıza Zarrab’ın cümlesi bu ana kadar eksikleriyle birlikte “doğruluk payı” olan tek cümle.
Kemal Öztürk: Kılıçdaroğlu’na tuzak mı kuruldu?
Acaba ben mi abarttım, yoksa onlar mı anlamadı diye düşünüyorum. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu öyle az-buz değil, bildiğiniz deprem yaratacak bir hamle yaptı.Hesap uzmanı olduğunu her fırsatta söylüyor ya, elinde dekontlar, belgeler, kağıtlar hepimizi şaşırtan açıklamaları art arda yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesinin yurt dışına para kaçırdığını iddia ediyordu Kılıçdaroğlu. Doğal olarak herkes şoka girdi.
Şimdi bu iddia, kırk yılda bir yapılacak, yapıldığında da sonucu istifa ile bitecek açıklamadır. Cumhurbaşkanı, ‘yurt dışına para kaçırdığımı ispatla istifa edeceğim’ dedi bu yüzden. Kılıçdaroğlu da bu belgeleri açıkladı.Lakin açıklamanın şokunu üzerimizden atamadan, iddialarda adı geçen tüm isimlerin avukatı Ahmet Özel net, sert ve tereddütsüz bir şekilde bu belgelerin sahte, iddiaların da yalan olduğunu söyledi. O yetmedi, bu belgeleri savcılığa ve medyaya vermesini istedi. Yetmedi bir de tazminat davası açtılar. Üstüne bir de Cumhurbaşkanı aynı şeyleri söyledi. Bunlar da yetmedi, akşama doğru tüm isimler, tazminat miktarını attırdılar, bir de ceza davası için başvurdular.
Faruk Beşer: Olumlu ve olumsuz yönleriyle sivil ders halkaları
Bizim gençlik yıllarımızda evlerde ya da bazen derneklerde yapılan sivil derslerin kahir ekseriyeti Risale-i nur dersleri idi. Risaleleri bilen, bazen de bilmeyen birisi mesela Lemalar’dan ya da Sözler’den cümle cümle okur, dinleyenlere anlatırdı. Başka da bir meclis veya kaynak olmadığı için dinleyenler huşu içinde dinler, anladıklarıyla yetinirlerdi. O zamanlar Kuranıkerim’i, ya da Sünneti anlamaya yönelik okumalar yapılamazdı. Bazı gruplarca bunun mümkün olamayacağı empoze edilirdi.