İsmail Kılıçarslan, Hasan Öztürk, Kemal Öztürk, Abdullah Muradoğlu, Hatice Karahan'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
İsmail Kılıçarslan: Sahih mi?
Meseleyi konuşmaya neresinden başlasam bilemedim. En iyisi şurası: Dini ilimler konusunda zayıfın zayıfı, yetersizin yetersizi bir bilgi sahibiyim. Dolayısıyla birazdan yazacaklarımı dini ilimler penceresinden değil, sosyoloji penceresinden okursanız sevinirim. O halde ilk cümleyi şuraya bırakayım: Efendimiz(sav)’den bize nakil eden her türlü söz ve davranışın yeri doğal olarak başımızın tam üzeridir. O(sav) öyle yaptı diye yemeğe tuzla başlarız, öyle yaptı diye çocuğumuz olunca kurban keseriz, öyle yaptı diye bir yere girerken sağ ayakla girmeye dikkat ederiz.
Hasan Öztürk: İstanbul fiziken ve ruhen çökmeden önce
Ufaktan dillendiriliyor ama bir devlet politikası haline dönüşmüyor. Bakıyorsunuz neredeyse herkes şikayetçi ama bir türlü önlenmesi için gerekli çalışma yapılmıyor.Konumuz yine İstanbul ve elbette şehir kültürü.
Önce şunları bir kez daha hatırlayalım. İstanbul’u hep birlikte tükettik. Taşı toprağı altın olan şehrin ne taşını ne toprağını bıraktık. Yetinmedik, etrafında ne varsa İstanbul’a dahil edip, oraları da tükettik. Şimdi karşımızda ucube binalarla dolmuş semtler… Şişe ağızına dönüşmüş kavşaklar… Ve en nihayetinde çekilmez trafik, insan tabiatına aykırı yaşam alanları ve gerim gerim gerilmiş İstanbullular var!En son Cumhurbaşkanımız Erdoğan da söyledi: Hep birlikte bu şehre ihanet ettik! Zaten fiziki olarak çok sıkıntılı bir coğrafyada İstanbul. Kuzeyinde ve güneyinde deniz var. Tam ortasından geçen Boğaz ile de ikiye ayrılıyor. Hal böyleyken, İstanbul’a gelmek özendiriliyor. İstanbul’da mülk sahibi olmak özendiriliyor. İstanbul’da yaşamak özendiriliyor.
Kemal Öztürk: Bilge Krallara özlem
Heyetten ayrılmaya ve tek başıma kuşatma altındaki Saraybosna’ya girmeye karar verdim. ‘Büyük tehlike var’ diye beni ikna etmeye çalışmaları boşuna oldu.İgman dağlarından, gizli bir yoldan havalimanına ulaşıp, sonra gizli tünelden Saraybosna’ya girilebiliyordu. Ne dil biliyordum, ne yol. Travnik’te Türk mücahitler vardı. ‘Onlar zaman zaman gidiyor’ dediler. Gidip buldum. Ertesi günü hafif çatlak iki gençle, külüstür bir arabayla birlikte İgman dağlarına tırmanıyorduk.
Abdullah Muradoğlu: Komplo teorisyenleri perşembeyi bekliyor!
Amerikan yerleşik nizamı “Beyaz, Anglo-Sakson, Protestan(WASP)”olarak nitelenen bileşim tarafından kontrol ediliyordu. Katolik İrlanda kökenli bir aileye mensup olan John F. Kennedy bu çemberi kıran ilk isim oldu. Yerleşik nizam, “Soğuk Savaş” döneminin en hararetli döneminde Başkan seçilen Kennedy’i içine sindiremedi. Birçok konuda yerleşik nizamı kontrol eden güçlerle çatışan Kennedy 22 Kasım 1963’te Teksas’ta öldürüldü.
Perde arkası aydınlatılmayan suîkâst etrafında çok sayıda komplo teorisi üretildi. Suikaste ABD, Küba veya Sovyet istihbaratlarının yer aldığına dair birçok iddia öne sürüldü. Aradan 54 yıl geçmesine rağmen komplo teorilerinin devam etmesinin sebebi suikâstle ilgili belgelere getirilen yayın yasağıydı. 1992’de getirilen 25 yıllık yayın yasağı 26 Ekim’de son buluyor.Resmî iddiaya göre katil zanlısı Lee Harvey Oswald Küba’nın komünist lideri Fidel Castro’nın bir hayranıydı ve suîkâsti de tek başına gerçekleştirmişti. Oswald mahkemeye götürülürken Jack Rubytarafından öldürüldü. Gece kulübü işleten ve poliste suç kaydı olan Ruby’nin Yahudi olması ayrı bir tartışma konusuydu. Kennedy’nin öldürülmesinden duyduğu büyük üzüntü sebebiyle Oswald’ı vurduğunu iddia eden Ruby idam cezasına mâhkum edildi.
Hatice Karahan: Büyümeden söz açılmışken
Uluslararası kuruluşlar, Türkiye ekonomisine dair 2017 büyüme tahminlerini birer birer yukarı yönlü revize ediyor.Neticede nasıl derler? “Put two and two together…”
Doneleri bir araya getirince, Türkiye’nin bu yılı %5-6 bandında bir büyüme hızıyla noktalayacağı nicedir ortada…İlk yarı verileri elde var %5,1 var derken, geride bıraktığımız 3. çeyrek için de (baz etkisinin de pek tabii katkılarıyla) epey alımlı bir veriyle karşılaşacağımızı söylemek mümkün. Ve içinde ilerlemekte olduğumuz son çeyrekte de beklenen makul bir performans neticesinde, büyüme anlamında dünyayı solladığımız bir yılı geride bırakmış olacağız.