|

15 Temmuz: Batı ülkelerinde ilkesizliğe devam

İnsan hakları, demokrasiyi, temel özgürlükleri, evrensel değerleri, milli iradeyi... kısacası hangi inançtan olursa olsun, kutsal adına ne varsa hepsine aykırı olan, kendi milletini bombalayan vahşi bir darbe girişimine karşı Türkiye içerisinde yer aldığı ittifaklardaki “dostları” tarafından büyük oranda yalnız bırakılmıştır.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/07/2017 Salı
Güncelleme: 09:06 - 18/07/2017 Salı
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Prof. Dr. Kudret Bülbül • ANKARA YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ

15 Temmuz 2016, milletimizin kendisine biçilmek istenen kefeni yırtıp attığı, bir destan yazarak, demokrasinin, özgürlüklerin, milli iradenin nasıl korunabileceğini tüm dünyaya gösterdiği, böylelikle dik durabilen, hayır diyebilen milletlere örnek olduğu günün adıdır.

O gün FETÖ terör örgütü, on yıllardır hazırlandığı darbeyi, arkasındaki küresel şer odakları ile birlikte gerçekleştirmeye kalkışmıştır. Ama artık Türkiye eski Türkiye değildi. Höd denilince teslim olan, şapkasını alıp giden değil, sonuna kadar direnen bir siyasal liderlik vardı. Atatürk’ün “cebren ve hile ile devletin bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhid etmiş olabilirler” dediği gibi bir ortamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı ile, milletimiz, tanklara, uçaklara, bombalara karşı bütün alanları doldurmuş, tüm dünyaya karıncayı bile incitmeden bir darbenin nasıl geri püskürtüleceğinin dersini vermiştir. Tiananmen Meydanı'nda Çin tanklarını durduran onurlu bir genci dünya medyası hafızalarımıza nakşetmişti. 15 Temmuz’da, kendi halkını alçakça bombalayan darbecilere karşı bizim insanımız, Çin’den farklı olarak, üstüne yürüyen tankın altına yatmıştır. Dünya medyası görmek istemese de, bu onur, bu kahramanlık bu milletin bütün evlatlarına yeter ve artar.

TÜRKİYE DIŞ
DÜNYADAN
YETERİNCE DESTEK ALABİLDİ Mİ?

İnsan hakları, demokrasiyi, temel özgürlükleri, evrensel değerleri, milli iradeyi… kısacası hangi inançtan olursa olsun, kutsal adına ne varsa hepsine aykırı olan, kendi milletini bombalayan vahşi bir darbe girişimine karşı Türkiye içerisinde yer aldığı ittifaklardaki “dostları” tarafından büyük oranda yalnız bırakılmıştır. Yalnız bırakılmanın ötesinde belirli kesimlerin FETÖye açık destek olarak algılanacak uygulamaları Milletimizde hayal kırıklığı ve dolayısı ile çok ciddi bir tepki yaratmıştır.

Tepkimizde ne kadar haklı olursak olalım, dış dünyadaki Türkiye karşıtlığının nedenlerini doğru değerlendirip, farklı tepkilere farklı çözümler üretmek durumundayız. Bu tepkilerin nedenleri şu şekilde sınıflandırılabilir:

Dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen küresel şer odaklarının FETÖ’ye açık desteği: Yakın dönemde Avrupa’nın ve Amerika’nın geleceğinin daha belirsizleştiği, dış politikalarının daha öngörülemez hale geldiği söylenebilir. FETÖ terör örgütü açısından, örgütün bu ülkelerdeki belirli merkezlerle ilişkili olduğu yaygın bir kabuldür.

Washington’a iki saat uzaklıktaki Pensilvanya’daki terör malikanesi olduğu gibi devam ediyor. Türkiye’nin bütün çabalarına rağmen, teröristbaşının iade, tutuklanma veya sınırdışı edilme süreci başlamış değil. Bu durum ABD’deki belirli kesimlerin FETÖ’nün arkasında olduğuna dair kesin inancı oldukça güçlendiriyor. Ladin’i köşe bucak arayan ve bulduğu yerde bombalayan ABD’nin kendi ülkesinde tarihin en sinsi ve gizli terör örgütü liderini barındırıyor olması, Teröristbaşı’nın medya üzerinden hala gerçekleri çarpıtmaya devam edebiliyor olması Milletimizi ABD’deki bu kesimlere karşı haklı olarak öfkelendiriyor.

Çok benzer şekilde Almanya, PKK, DHKPC’lilerle birlikte FETÖ’cülere de sığınma veriyor. Almanya hala FETÖ’yü bir terör örgütü olarak tanımış değil.

Bu ülkelerdeki belirli kesimlerin FETÖ’nün arkasında olduğuna açık bir dille ifade etmek gerekiyor. Bazı ülkelerdeki belirli kesimlerin FETÖ terör örgütünün arkasında olması bu ülkelerin tamamen FETÖ’nün arkasında oluğu anlamına gelmiyor. Çünkü bu ülkeler bu kesimlerden ibaret değil. Bu ülkelerdeki farklı görüşler arasındaki çekişmeler, seçim süreçleri belirsizlikleri artırıyor. Devlet düzeyinde FETÖ terör örgütü ile birlikte politika yürütmeye hem ilkesel hem de rasyonalite gereği karşı çıkan çevreler var. Bu çevrelerle birlikte FETÖ’yü destekleyen kesimlere karşı, siyasal, diplomatik, ekonomik, stratejik, medyatik … çok yönlü çalışmalar yürütülmelidir. Kaldı ki, bu ülkelerdeki demokrat, özgürlükçü, çoğulcu kesimlerin, toplumların siyasal tercihlerine saygı gösteren geniş toplum kesimlerinin vahşi ve kanlı bir terör örgütünü desteklemeleri düşünülemez. Bu küresel şer odaklarına karşı aktif mücadele daha çok kamu kurumlarına düşmektedir.

İslamofobi, Türkofobi, Erdoğanofobi nedeniyle Türkiye’nin yanında yeterince yer almayanlar: Batılı ülkelerde yakın dönemde gittikçe içe kapanmanın bir sonucu olarak göçmenlere, Türklere, Müslümanlara yönelik artan bir tepkisellik söz konusudur. Ciddi bir liderlik sorunu ile karşı karşıyadırlar. Bütün seçimlerin konusunun neredeyse Türkiye olması, Batılı siyasal liderlerin ne kadar içe kapandıklarını, ne kadar vizyonsuz olduklarını gösterir. Oysa Türkiye Bölge ve AB’nin istikrarının garantisidir. Bizde artık seçimler hiçbir ülke karşıtlığı üzerinden yürütülmüyor. Bu durum Türkiye’nin korkularını aşması, kendisi, tarihi ve coğrafyası ile barışması açısından hayati derecede değerli bir kazanım. Batı’da, ülkemizle ilgili gelişmeler bu “fobi” ler ekseninde değerlendiriliyor. Bu korkuları görmeden, ülkemize yönelik pozisyon alışları FETÖ’ye destek olarak yorumlamak doğru olmaz. Asıl kaynağın bu fobiler olduğu gözden kaçırılmadan, buna uygun mücadele yöntemleri geliştirilmelidir. Bu mücadelede, dış temsilciliklerimiz kadar, aydınlarımız, akademisyenlerimiz, medyamız, sivil toplum örgütlerimiz hep birlikte aktif rol oynamalıdır.

İslam ve demokrasi ile barışık bir hükümetin başarısını tehdit olarak gören bazı Körfez monarşileri:

Türkiye’nin İslam ve demokrasi ile barışık bir biçimde özgürlükler çıtasını yükseltmesi, kişi başına gelirini 2 bin dolarlardan on bin dolarlara çıkarması bazı Körfez monarşileri tarafından tehdit olarak algılanıyor. Bu ülkeler, Türkiye’de bir darbe girişimine destek verebiliyorlar. Kendi toplumları ile barışık olmayan bu baskıcı rejimler, demokratik, özgür, çoğulcu, kalkınmış ve Müslüman bir Türkiye’nin Ortadoğu halkları üzerindeki artan etkisinden huzursuzluk duyuyorlar. Bunu bir Körfez ülkesinin şeyhi açıkça ifade etmişti: “Türkiye’de demokrasinin kazanması bizim için tehdittir”

Türkiye hiçbir zaman bir rejim ihraç etme çabasında olmamıştır. Bütün ülkelerin yönetimlerine saygılıdır. Ama baskıcı yönetimler rahatsız olacak diye, İslami anlayışından ve demokrasiden vazgeçecek değildir. Kendi halkları tarafından, yönetimleri artık eskisi kadar “mübarek” görülmüyorsa, bunun nedeni Türkiye değil, baskıcı uygulamalarıdır.

ULUSLARARASI
TOPLUMDA OLUŞTURULAN
TÜRKİYE ALGISI

Türkiye’nin bölgesel etkisi arttıkça uluslararası toplumda da Türkiye karşıtlığına yönelik algı çalışmaları artmaktadır. FETÖ’ye destek gibi görülen unsurların belirli bir kısmı bu negatif algı çalışmalarının ürünüdür. Kamuoyu üzerinden yürütülen bu çabalara karşı hükümet organları ile değil daha çok hükümet dışı organlar üzerinden mücadele edilmelidir. Akademisyenler, aydınlar, STKlar, medya, yurtdışı muadillerini yakından bilgilendirmelidir. Bu konuda ciddi bir boşluk var. Bu algıya karşı kamu kurumları üzerinden yapılacak çalışmalar inandırıcı olmayacağı gibi ters de tepebilir.

TÜRKİYE’DEN
ULUSLARARASI
TOPLUMA
YETERSİZ KATKI

FETÖ, PKK ve Türkiye karşıtı çevreler cirit atarken, ilgili ülkelerde ve uluslararası toplumda Türkiye dostu çevrelerin elini güçlendirecek yazılar, sunumlar, konuşmalar, bilgilendirmeler yetersiz kalmaktadır. Uluslararası toplumdaki Türkiye dostlarının elini güçlendirecek çok yönlü çalışmalar ihmal edilmemelidir.

Küresel şer odakları ve bu odakların maşası FETÖ dünyadaki örgütlü toplulukları manipüle etseler bile örgütsüz dünya toplumunun, insanlık aleminin bir yanlışta ittifak etmesi, bütün bir insanlığın algı operasyonlarıyla aldatılabilmesi düşünülemez. Churcil’in dediği gibi “herkesi bazen, bazılarını her zaman kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandıramazsınız”. İnsanlığın maşeri vicdanı vardır. Acı ile gözyaşı ile, yüzlerce şehitler vererek, çok büyük bedeller ödeyerek Türkiye’nin elde ettiği farkındalık ve aydınlık, dalga dalga tüm dünyaya yayılacak; FETÖ terör örgütü er ya da geç yok edilecektir.

#15 Temmuz
#Batı
#İnsan hakları
#FETÖ
7 yıl önce