|

Adaleti aramanın bir bedeli vardır

Bilimkurgunun en büyük ödüllerini toplayan Adalet romanı , garsonluk gibi farklı işlerle uğraşmış kurgu yetenekli bir zeka olan Ann Leckie’nin ilk romanı. İthaki Yayınları arasında Türk okuyucusuna sunulan kitap adaleti ve bazı temel kavramları bilim kurgu dünyasında yeniden sorguluyor.

Yeni Şafak
04:00 - 7/11/2015 Cumartesi
Güncelleme: 19:52 - 6/11/2015 Cuma
Yeni Şafak
ESMA ÜRKMEZ TANKOÇ


“Siz Radchaailar nasıl diyorsunuz? Adalet, münasiplik ve menfaat, değil mi? Her hareketin adaletli, münasip ve menfaatine olsun.”


“Evet, İlahi kişilik.”


“Adil olan ne?” Sesi bir anlığına titredi ve ağlamak üzere olduğunu fark edebiliyordum. “Münasip olan ne?”


“Bilmiyorum, İlahi Kişilik.”


“Daha da önemlisi bundan kim menfaat sağladı?”…..



Radch'ın Efendisi'nin emriyle bir tapınakta öldürülen kişilerin ardından öldürenle seyretmek zorunda kalan arasında geçer bu konuşma. Toren'in Adaleti, galakside iki bin yılı görmüş bir gemidir. Romana adını veren “Adalet gemisi” denilen şeyin nasıl büyük bir sistem olduğunu ise roman boyunca yavaş yavaş ayırt ederiz. Ondan daha küçük ve hızlı Kudretler ve Merhametler isimli birimler de vardır ama asıl yönetimi koruyanlar, çıkarma gemileri Adaletlerdir.



SHİS'URNA GEZEGENİNDE BİR HAYAT


Kitabın evrenini temsil eden Shis'urna'nın uzayda yaşayan halkları evreni üçe ayırırlar: Ortada insanın doğal ortamı –uzay istasyonları, gemiler, inşa edilmiş yaşam alanları- vardır. Bunların dışı karanlık yani cennettir, yani Tanrı'nın ve kutsal olan her şeyin mekanıdır. Tüm gezegenlerin yerçekimi kuyusunda kalan alanlar ise Cehennem, insanlığın şeytani etkilerinden kurtulmak için terk etmek zorunda kaldığı ölüler diyarıdır.



Adalet, sayfa sayfa bizi içine çeken bir bulmacadır. Her sayfada kim bunlar, diye düşündüğümüz ve kitabın sistemindeki yerine oturan yeni bir grubu, eşyayı, duyguyu, felsefeyi keşfederiz. Galaktik sistemde kurulan Adalet gemilerinden birinin eski teğmeninin (Seivarden) karlar içinde mahvolmuş halde, başka bir gemi tarafından bulunmasıyla başlar kitabın serüveni. Teğmen çoktan ölmüş olması gereken bir kişidir. Gemi ise yaklaşık iki bin yıldır yaşamaktadır. Artık onu ilgilendirmeyen, sorumluluğunda olmayan, hatta uzunca bir süre kendi özel planını uygulamasını yavaşlatacağını bildiği teğmeni, deyim yerindeyse “yol ortasında bırakmayacak” ve tedavi için kurtaracaktır.



EFENDİ VE BAĞILLARI


Eş zamanlı olmayan, Toren'in adaletinin anlattığı birkaç olayın birbirini örmesiyle sürükleniriz romanın sayfalarında. Tüm bu sistemin kurucusunu tanırız. Teğmenler, on üç bölgedeki vilayet konaklarının güvenliğini ve yönetimini Anaander Mianaai, yani Rach'ın Efendisi adına korumakta ve düzeni sağlamaktadır. Her yeni yeri ele geçirme, “topraklara katma” ismini veren bir süreç olarak işlemektedir. Düzene karşı çıkanların birçoğu önce öldürülerek dondurulmakta, zekâları yeniden düzenlenmekte ve yapay zekânın uzantısı olan bir beden haline getirilerek sisteme asker olarak yeniden kazandırılmaktadır. Gemiler yapay zekânın ve istenildiğinde dolaplardan çıkartılarak bağıl yapılacak binlerce bedenin merkezleridir.



KİM KİMİ DENETLİYOR


Kahramanımız, Toren'in Adaleti'nin kalan tek mensubu Breq, Ors bölgesinde Esk bölükleri biçiminde görevde olan bir gemidir. Görev yerinde aynı anda yirmi bedenle yaşar ve yönetir. Zırhlı, dirençli, yüksek bilgiyi haiz ve insanla uzlaşabilecek kadar “duygulu”dur. Kendisine baktığı ve gözettiği teğmeni ise (Teğmen Awn) bir insandır. Teğmeninin tüm fizyolojik fonksiyonlarını otomatik kontrol edebilir, tüm düşüncelerini çıkarsayabilir, duygularını anlayabilir. Tüm ihtiyaçlarını kimse duymadan ona fısıldayabilir ve teğmene tavsiyeleriyle danışmanlık yapar. Teğmenin tüm kararlarını ve tartışmalarını raporlaması da görevidir aslında, ama burada tercihli bir davranış geliştirebilir. Yine de o da özgür değildir. Nihayetinde tüm verileri kontrol edilebilecek bir bağıldır, yapay zekânın bir uzantısıdır sadece. Özgürlük bağımlılıkla kurulmuştur bu sistemde. Teğmen üsttür ve özel bir konumdadır güya ama onu koruyan bağıllar her şeyini bilirler; bağıllar üstün teknolojiyle her yeri görebilen, duyabilen, aynı anda konuşup farklı alanlarda bulunabilen bir örümcek ağı gibidirler, ama hepsi kendi gemilerinin birer parçası olmaktan öteye geçemezler.



Şehirler topraklara katma süreci ile tamamen merkezi yönetime tâbi olmuşlardır. Topraklara katma süreci sert başlayan, yumuşayarak süren ve her an kontrol edilmenin geriliminin hiç bitmeyeceği bir özgürleştirme (!) faaliyetinin adıdır. Toplu kıyımlar bir gereklilik olarak çoktan kabul edilmişlerdir. Antik olan, başka bir deyişle kadim olan her şey, başkaldıran eskilere ait olduğu gerekçesiyle yok edilmiştir. Yapay zekânın bağılları tarafından askeri düzen sağlanırken insan teğmenler işin üstün insani özelliklerini üstlenmişlerdir, politik işleri onlar düzenlerler. Ama hepsi Rach'ın Efendisi'ne bağlılardır. Yüzlerce bedenle her vilayete istediği zaman gidebilen, ordunun başkomutanı, en yüksek başrahip ve tüm hanedanla ilişkili aileleri müşterisi haline getirmiş bir lider!



Bu galaktik sistemde insanlar yönetilen olmanın dışında korku duyguları tavan yapmış bir hayat yaşamaktadırlar. Bazen sefaletin dibini görseler de birçoğu insani özelliklerini geliştirmiştir. Memnun olmadıkları her uzuvlarını implantlarla değiştirebilir, yeni ve işlevsel kılabilirler. Yer araçları kadar sıradanlaşmış uçanlara binebilirler. İnsan ömrü yaklaşık iki yüzyıla dayanmıştır. Herkesin eşit olduğu ve adaletin merkez tarafından sağlandığı bu yönetimde, elbette zenginler yönetimle olan bağlantıları sayesinde daha eşit fakirler daha az eşittirler. Halkın yerel özellikleri, kıyafetleri ve tapınakları gibi, bir yere kadar korunur ve dokunulmaz. Medenileşme şiir dersleri almaktan, özel müzik yapılanmalarına kadar üst sınıfı ifade eden sanatsallıkla bezenmiştir.



Adalet, hem ütopik hem de distopik bir dünyanın romanı olarak tasarlanmış gibi görünse de bundan da fazlası. Geniş bakışlı bir dini sorgulamayı, temel ahlaki değerleri içeren göndermeleri ustalıkla işleyen bir macera. Kahramanı içselleştiremeyeceğimiz kadar mekanik, aynı zamanda dışa atamayacağımız kadar tanıdık ve içten.



Adalet, adaletsizliği fark etmeyle başlayan bir serüven. Kendini sistemin dışına atmadan kurtaramayanların hikâyesi. İdeallerini görevlerinin çok üstünde bir bakışla yeniden düzenlemekten başka çaresi kalmamış kalbi kırıkların kurtuluş hikayesi.



Adalet, Mississipi nehriyle çevrili St.Louis'te yaşayan, hayatın garsonluk, resepsiyonistlik gibi çehrelerini görmüş, kurgu yetenekli bir zeka olan Ann Leckie'nin ilk romanı. Hugo, Locus, Nebula, BSFA ve Arthur C. Clarke gibi birçok yarışmada en iyi roman ödülüne layık görülmüş, modern insanı anlatan nefis bir bilimkurgu yazarı. Serinin devamı niteliğindeki Kudret ve Merhamet kitaplarının da çevrileceği müjdesiyle kitabı yayınlayan İthaki Yayınları'na tek bir eleştiri yapılabilir; lütfen baskı heyecanından aceleye gelen onlarca tashih hatasını yeni baskıda düzeltiniz.





Adalet


Ann Leckie


Çeviri:


Yaprak Onur


İthaki Yayınları


2015


399 sayfa




#Bilimkurgu
#Mississipi
#Adalet
8 yıl önce