|

Akademiye tavsiye: Lo Practico'yu anlamak

Latin Amerika konusunda çalışacak olanların, romantik, kültürel ve ütopya merkezli eski sol jargonu tamamıyla terk etmesi gerekir. Bu şekilde bir söylem ve analiz tarzının kıtada hiçbir karşılığı yok.

Yeni Şafak
03:00 - 25/04/2016 Pazartesi
Güncelleme: 23:34 - 24/04/2016 Pazar
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
-DOÇ. DR. MEHMET ÖZKAN

LATİN AMERİKA GÜNLÜĞÜ

KOLOMBİYA


Son dönemde Türkiye'de Latin Amerika'ya yönelik ilginin arttığını sevinçle görüyorum. TİKA'nın kıtada aktif olarak iki bölgesel ofis açması, AA'nın kıtaya yönelik yeni bir strateji içinde olması ve nihayet THY'nin Brezilya'dan sonra Mayıs ayında Kolombiya-Panama hattına doğrudan uçuş başlatacak olması son dönemde Türkiye'nin kıtaya ilgisini arttırdığının işaretleri.




GENELLEYİCİ YAKLAŞIMDAN UZAK DURMAK

Tüm bu gelişmelerle beraber Akil Adamlar grubundan bazı insanların da dahil olduğu bir grubun uluslararası bir program çerçevesinde Kolombiya'daki barış sürecini yakından anlamak ve anlamlandırmak için Bogota'ya Nisan ayı içinde yaptıkları ziyaret, kıtadaki tecrübeyle doğrudan bir biyolojik ilişkiye girme konusunda ciddi bir niyetin olduğunu gösteriyor. Peki tüm bunlar olurken Türkiye'deki akademisyenler kıtaya ne kadar ilgili? Son dönemde özellikle gençler arasında Latin Amerika'ya yönelik bir ilginin olduğunu söylemek mümkün ama “Latin Amerika Türkiye için neyi ifade ediyor” sorusu çok ciddi bir şekilde sorulmadığından, Latin Amerika çalışanların çoğunluğu kıtayı batı üzerinden okuma ve anlamlandırma çabasında. Yazılan yazılara bakılınca da aslında kıtayla epistemolojik ve tecrübi anlamda biyolojik bir ilişkiye girmekten ziyade, daha çok seçmeci ve ilgi çeken alanlara yönelme eğilimi var. Bu trend başlangıç olarak iyi olsa bile sürdürülmesi ve kalıcılığı konusunda çok ciddi şüphelerim var. Kıtaya yaklaşan bir Türk akademisyeni öncelikle kıtanın çok karmaşık, girift ve farklı tecrübeler bütününün toplamı olduğunu idrak ederek, bunun üzerine genelleyici ve tek tek olayların ötesine geçen genel yaklaşımlar geliştirme çabasına girmelidir. Bu çıkarım ve kavramsal yaklaşımların yerel kontekstini iyice anlayıp, kendi dünyamıza ne tür bir katkı sağlayabileceği sorusunu sormadan kıtayla alakalı literatüre anlamlı bir katkı yapamaz. Dolayısıyla özellikle Latin Amerika çalışan genç arkadaşlara, bazıları sorduğu için, acizane bazı önerilerde bulunmak istiyorum.



SOL ROMANTİZMDEN
KURTULMAK

İlk olarak günümüzde bir bölge ya da ülke çalışmak isteyen bir akademisyen artık dünyada bölge uzmanlığının kavramsal, anlamsal ve içerik olarak çok ciddi bir değişim dönüşüme uğradığını kabul etmesi gerekir. Dünyadaki genel siyasal, ekonomik ve sosyal trendleri kabaca anlamadan artık bir ülke ya da bölge uzmanlığı bir kuyuya taş atmaktan öte bir şey değil. Dünyadaki genel trendlerden kastım artık ikili değil çok boyutlu ve çok taraflı bir ilişkiler ağı çerçevesinde bir bölgenin dış politika ve uluslararası ilişkilerinin çalışılması gerektiğidir. Türkiye'de bölge çalışanların bunu özellikle dikkate alması lazım. Çoğu akademisyen bunu dikkate almadığı için çok iyi bildiği bir bölge ya da ülkeyle alakalı bile sağlıklı analiz yapmakta zorlanmaktadır. Karşılaştırmalı yaklaşım, çok boyutlu okuma ve en önemlisi üst perdeden bakabilme Türkiye'de akademisyen olmak isteyen bütün herkesin temel şiarı olmak zorundadır.



İkincisi, kıtayı anlamak isteyenler Latin Amerika konusunda romantik, kültürel ve ütopya merkezli eski sol jargonu tamamıyla terk etmesi gerekir. Bu şekilde bir söylem ve analiz tarzının kıtada hiçbir karşılığı yok. Hatta kıtadaki solcular arasında bile o eski romantik analizin hiçbir gerçekliliği yok. Latin Amerika siyasetin özü “lo practico” denilen pratik tecrübedir. Bugün Küba'nın Amerika ile yakınlaşmasından sol iktidarların dönüşümüne kadar kıtadaki birçok şey ancak bu pratik tecrübenin kıtadaki insanların zihin dünyasını nasıl şekillendirdiklerini anlamadan açıklanamaz.



ARAZİDEN KITAYI ANLAMAK

Üçüncüsü, genç akademisyenlere özellikle tavsiyem kıtayı batı üzerinden okumamalarıdır. Mümkünse araziye gitmeleri, yerel insanlarla tanışmaları ve onların dünyalarını ve ufuklarına nüfuz edebilmeleri son derece önemli. Burada batı üzerinden okumamak demek batılı yazarları okumamak değil, aksine batılı olmayan fakat bir batılıdan daha fazla kendi toplumuna yabancı birçok çalışma mevcut. Burada asıl vurgulamak istediğim yerel kontekste olayları anlamlandırmak ve sonrasında küresel boyuta taşıyarak bilgiyi yorumlamak. Bir akademisyen ancak bunu yapabilirse bilginin yorumlanması konusunda nesne değil, özne olur. Özne olamayan bir akademisyen de asla ne özgün olur ne de yaratıcı.



Dördüncü kilit nokta, Latin Amerika çalışanların kendi ülkesinin gerçekliklerinden kopmamalarıdır. Kendi ülkesine dair anlamlı bir bakış açısı geliştiremeyen bir akademisyen, hiçbir ülke ya da bölgeye dair sağlıklı bir yaklaşım getiremez. Bir akademisyenin başka bir bölgeyi anlama çabası aslında kendi gerçekliğine başka bir dünya üzerinden ayna tutmasıdır. Bu şekilde hem kendi anlam dünyasının da desteğiyle kavramsallaştırma yapmaya çalışır hem de başka tecrübelerden kendi dünyasına dair yeni bakış açıları geliştirmeye çalışır.



Eğer Latin Amerika çalışan bir akademisyen kendi dünyasından kopuk bir şekilde bu kıtaya bakmak istiyorsa, onun gelebileceği maksimum anlama noktası buzdağının görünen yüzünü görmekten ibarettir. Bu tür akademisyenler çok çekici bir şekilde olayları anlatabilir, ama asla ne bir önceki ne de bir sonraki adımı hesaplayabilirler.


#Latin Amerika
#THY
#TİKA
8 yıl önce