|

Amerikan emperyalizminin ölümcül harcamaları

Yeni Şafak ve
04:00 - 28/12/2016 Çarşamba
Güncelleme: 00:38 - 28/12/2016 Çarşamba
Yeni Şafak
Jeffrey D. Sachs
- Ekonomist


Yaklaşık yarım yüzyıl boyunca Küba, Kongo, Gana, Endonezya, Vietnam, Laos, Kamboçya, El Salvador, Nikaragua, İran, Namibya, Mozambik, Şili, Afganistan, Lübnan ve hatta diğerleri arasında ufacık kalan Granada, ABD stratejistleri tarafından Sovyet imparatorluğu ile savaş alanı olarak yorumlandı. Çoğu zaman, çok daha yalın çıkarlar ortaya kondu. United Fruit International ve ITT gibi özel şirketler, yüksek mertebelerdeki ahbaplarını (en ünlüsü Dulles kardeşler, Dışişleri Bakanı John Foster ve CIA direktörü Allen Dulles) toprak reformlarının ve şirket varlıklarını kamulaştırma yönündeki tehditlerin ABD çıkarları için korkunç tehditler olduğuna ve bu nedenle de ABD liderliğindeki rejim değişikliğine ihtiyaç olduğuna ikna etti. Orta Doğu'daki petrol çıkarları, 1920'lerden itibaren İngiliz İmparatorluğu için olduğu gibi tekrar edilen bir savaş nedeni haline geldi.



Bu savaşlar, siyaseti Amerika'nın lehinde sabit kılmaktan ziyade katılan ülkeleri istikrarsızlaştırdı ve fakirleştirdi. Rejim değişikliği savaşları, birkaç istisna dışında, dış politikada başarısızlığa yol açan bir teraneyle sonuçlandı. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nin kendisi için olağanüstü maliyetli oldu. Elbette Vietnam Savaşı en büyük başarısızlıktı ve o kadar maliyetli, kanlı ve tartışmalıydı ki Lyndon Johnson'ın diğer, çok daha önemli ve gelecek vaat eden savaşı olan Yoksullukla Savaşı'na ABD'de mahal bırakmadı.



EMPERYALİST KÜSTAHLIK VE SÜREKLİ SAVAŞ


1991'de Soğuk Savaş'ın sona ermesi, ABD'nin “ya silah ya gıda” politikasını temel bir yeniden yönlendirme fırsatı olmalıydı. Bu fırsat ABD'ye ve dünyaya, dünyayı ve ABD ekonomisini savaşın temelinden sürdürülebilir bir kalkınmaya yönlendirmek için bir "barış temettüsü" sundu. Nitekim, 1992'deki Rio Zirvesi, küresel işbirliğinin merkezinde yer alan sürdürülebilir kalkınmayı kurdu ya da öyle görünüyordu.



Ne yazık ki, Amerikan emperyal düşüncesinin büyük başarıları ve küstahlığı ABD'nin yeni bir barış dönemine oturmasına engel oldu. Soğuk Savaş sona yaklaştıkça, Amerika Ortadoğu'da yeni bir savaş dönemi başlatıyordu. Bu kez ABD Ortadoğu'daki Sovyet destekli rejimleri ortadan kaldırıp rakipsiz bir ABD siyasi egemenliği kuracaktı. Ya da en azından planı buydu.



Bu nedenle, Ortadoğu'da bölgesel istikrarı bozan, kaynakları yoğun bir şekilde sivil ihtiyaçlardan orduya doğru yönelten ve kitlesel bütçe açıkları yaratmaya ve kamu borcunu artırmaya yarayan ABD'nin sürekli savaşı 1991'den bu yana süren çeyrek yüzyıllık döneme damgasını vurdu. Emperyal düşünce, dört başkanlık boyunca - George H.W. Bush, Bill Clinton, George W. Bush ve Barack Obama- Afganistan, Irak, Libya, Yemen, Somali ve Suriye'de rejim değişikliğine yol açtı. Aynı düşünce, NATO'nun sözde amacı olan ve artık var olmayan bir düşmana (Sovyetler Birliği) karşı savunmak olmasına rağmen, ABD'yi NATO'yu Rusya'nın sınırlarına genişletmesi konusunda ikna etti. Eski Sovyet Cumhurbaşkanı Mikhail Gorbaçov Doğu-Batı güvenliğinin geleceği ile ilgili olarak, NATO'nun doğuya doğru genişlemesinin, “1990'da verilen deklarasyonların ve güvencelerin kesinlikle bir ihlali” olduğunu vurgulamıştır.



ÇİN ABD'Yİ AŞTI


Bununla birlikte, şimdi ve 1991 arasında büyük, ama şimdi ve 1950 arasında daha büyük bir ekonomik farklılık var. 1950'de Soğuk Savaş'ın başladığında, ABD küresel hasılanın yaklaşık yüzde 27'sini üretti. Dick Cheney ve Paul Wolfowitz'in ABD egemenliğinin hayallerini kurduğu 1991 yılı itibariyle ABD, küresel hasılanın yaklaşık yüzde 22'sini oluşturuyordu. Şimdiye kadar, IMF tahminlerine göre, ABD'nin payı yüzde 16 iken, Çin yüzde 18 civarında bir oranla ABD'yi aştı. Uluslararası Para Fonu'nun tahminlerine göre 2021 yılına gelindiğinde ABD, Çin'in yüzde 20'sine kıyasla küresel hasılanın kabaca yüzde 15'ini üretecek. ABD, işlevsiz, militarize ve pahalı bir dış politika sürdürmek için devasa bir kamu borcuna giriyor ve ülkedeki acil kamu yatırımlarını durduruyor.



Böylece temel bir tercih ortaya çıkıyor. Ortadoğu'da yaşanan son başarısızlıklar ve Amerika'nın azalan ekonomik üstünlüğü bu imparatorluk vizyonunun nihai başarısızlığını garanti altına alsa bile, ABD tek kutuplu egemenliğin Yeni Muhafazakar projesine meydan okuyarak devam edebilir. Bazı Yeni Muhafazakarların desteklediği gibi, ABD şimdi Çin ile bir silahlanma yarışına girerse, on ya da yirmi yılda ya da daha kısa bir süre sonra çekilmek zorunda kalacağı kesin. Ortadoğu'daki yüksek maliyetli savaşlar eğitim, işgücü eğitimi, altyapı, bilim ve teknoloji ve çevre gibi konulardaki federal yatırımlarda yeni bir dönemin gerçekçi umutlarını kolaylıkla sona erdirebilir.



İMPARATORLUK İDDİASI SINIRLANDIRILMALI


Çok daha akıllıca bir yaklaşım, Amerika'nın savunma yeteneklerini korumak, ancak imparatorluk iddiasını sona erdirmek olacaktır. Uygulamada, bu, uzak askeri üsler ağını azaltma, rejim değişikliği savaşlarını sona erdirme, yeni bir silahlanma yarışından kaçınma (özellikle yeni nesil nükleer silahlarda), Çin, Hindistan, Rusya ve diğer bölgesel güçleri Birleşmiş Milletler aracılığıyla ve özellikle Birleşmiş Milletler'in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri üzerine paylaşılan eylemler aracılığıyla, iklim değişikliği, hastalık kontrolü ve küresel eğitim gibi konularda, ileri diplomasi gücüne dahil etme anlamına gelir.



Pek çok Amerikalı muhafazakâr, ABD'nin manevra alanının Birleşmiş Milletler tarafından en düşük seviyede tutulması gerektiği düşüncesinden öfkeleniyor. Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Irak, Libya ve Suriye'deki rejim değişiklikleri konusundaki akıllıca muhalefetine kulak verseydi, bugün Amerika Birleşik Devletleri'nin ne kadar iyi bir durumda olacağını bir düşünün. Pek çok muhafazakâr, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in NATO'nun Baltık'taki genişlemesi ve 2008'de NATO'ya katılmak üzere Ukrayna'ya davet edilmesinin Putin'in tepkisinin başlıca tetikleyicisi olduğunu kabul etmeksizin, Rusya ile yürütülen diplomasinin faydasız olduğunun kanıtı olarak Kırım'da yaptıkları eylemlere değiniyor.



Sonunda, Sovyetler Birliği, 1979'da Afganistan'ı işgali ve orduya aşırı miktarda yatırım yapması gibi yüksek maliyetli yabancı maceralarla kendisini batırdı. Bugün ABD de benzer şekilde orduya aşırı yatırım yapmakta. Eğer Ortadoğu'daki savaşlara devam ederse ve Çin ile bir silah yarışı başlatırsa, benzer bir şekilde düşüş eğilimi gösterebilir. Şimdi, imparatorluk rüyalarını, yüklerini ve kendi kendini aldatmalarını bırakmanın ve yurt içinde sürdürülebilir bir kalkınmaya ve dünyanın geri kalanıyla da ortaklığa yatırım yapmanın tam zamanı.



* 30 Ekim 2016 tarihli Boston Globe gazetesinden alınmıştır.



** Bu yazının birinci bölümü 20 Aralık 2016 tarihli Yeni Şafak gazetesinde yayınlanmıştır.



#Jeffrey D. Sachs
#Emperyalizm
#Ortadoğu
7 yıl önce