|

Asırlar aşan Halidilik

Hâlidi Bağdadî’nin önderliğinde kurulan Hâlidîlik tarikatı, klasik tarikat anlayışının dışına çıkarak toplumu dönüştüren bir aktör haline gelmişti. Akademisyen yazar Abdulcebbar Kavak, Ortadoğu gündemini büyük ölçüde etkileyen tarikatın doğduğu ortam ve yayılma sürecini siyasî, sosyal, tasavvufî açıdan inceliyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/10/2016 Çarşamba
Güncelleme: 19:37 - 11/10/2016 Salı
Yeni Şafak
ARİF AKBAŞ


Mevlana Halid gibi yaşadığı çağda sadece tasavvuf alanında değil, siyasi, toplumsal ve kültürel alanlarda da önemli etkileri olmuş âlim bir şahsiyet hakkında gerçekçi ve tutarlı bir değerlendirmenin yapılabilmesi için her şeyden önce onun ilmi ve tasavvufi hayatıyla düşünce dünyasının aydınlatılması gerekmekteydi. Bu konuda hazırlanmış en kapsamlı çalışmalardan biri de Abdulcebbar Kavak'ın Nizamiye Akademisi Yayınları'ndan çıkan 'Mevlana Halid-i Nakşibendi ve Halidilik' isimli kitabıdır. Mevlana Halid'in kendi eserleri ile hakkında yapılan çalışmalar ve Osmanlı devlet arşivlerinde bulunan vesikalar, onun hayatı hakkında oldukça önemli bilgiler sunmaktadır. Kavak, kitabı hazırlarken önemli ölçüde bu arşiv malzemesini kullanmasıyla da ön plana çıkıyor. Dolayısıyla tüm bu çalışma, belge ve bilgileri bir bütünlük içerisinde irdeleyip değerlendirdiğinden, onun hayatı, şahsiyeti ve eserleri ile adını taşıyan tarikatı hakkında daha doğru tespitler yapılmasını mümkün hale getiriyor.



BUHRANLARA ÇARE ARAYIŞI


Abdulcebbar Kavak'a göre Mevlana Halid ve onun takipçileri olan Halidiler, XIX. asrın ilk çeyreğinden itibaren Ortadoğu'nun birçok bölgesinde yaşanan toplumsal sorunlara getirdikleri çözüm önerileriyle halkın beğenisini kazanmışlardı. Temsil ettikleri tasavvufi geleneği ihmal etmeden yaşanan, toplumsal buhranlara çare üretmede öncü rol oynayan Halidiler, bir süre sonra bulundukları bölgelerin dini ve idari açıdan doğal liderleri olmuşlardı. Bu anlayış özellikle tüm Osmanlı coğrafyasında oldukça etkili olmuştu.


Bu hareketi önemli kılan başka bir özellik ise ilim ve tasavvufu aynı çatı altında bir arada götürmek suretiyle zülcenaheyn şahsiyetler yetiştirmeyi hedeflemesidir. Böylece Halidiler kendi anlayışlarına uygun olarak medrese tekke uygulamasını başlatmışlardı. Bir diğer özelliği ise İslam birliğini sağlayacak bir liderin etrafında toplanılması gerektiğini savunmalarıdır. Nitekim Mevlana Halid'in Müslümanların halifesi sıfatıyla Osmanlı padişahlarına verdiği desteğin temelinde bu düşüncenin yattığı mektuplardan anlaşılmaktadır. Kavak, eserinde bu konuyu belgelerle ortaya çıkarmıştır.



OSMANLI'YA KATILAN DİNAMİZM


Giriş kısmından da anlaşıldığı üzere; tarikatlar, sadece tasavvuf alanında değil, farklı toplumsal alanlarda da hizmet vermiş fonksiyonel kurumlardır. Osmanlı'ya kuruluşundan itibaren farklı bir anlayış ve dinamizm kazandırmışlardı. 'Bu açıdan bakıldığında Nakşibendi-Müceddidiliğin, İslam âleminde siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda bir hareketlilik meydana getirdiği bilinmektedir. XVII. ve XVIII. asırlarda Hindistan sınırlarını aşarak Anadolu başta olmak üzere Ortadoğu'nun bazı bölgelerinde etkili olmaya başlayan Müceddidiliğin önde gelen simalarında biri olan Mevlana Halid-i Bağdadi, mensup olduğu bu tasavvufi geleneği yetiştirdiği halifeleriyle XIX. asra taşımayı başarmıştı. Hatta günümüzde dahi bu Sünni ve Nakşi geleneğe yaslanan anlayış hâlâ akislerini devam ettirmektedir.







• • •


Mevlânâ Hâlid-İ Nalşibendî Ve Hâlidîlik


Abdulcebbar Kavak


Nizamiye Akademi Yayınları


2016


528 sayfa




#Hâlidi Bağdadî
#Abdulcebbar Kavak
#Ortadoğu
8 yıl önce