|

Asırlar geçsin çeşmenin suyu bitmesin

Yüzyıllardır suyun yolculuğuna ortak olan çeşmeler İstanbul’un çeşitli semtlerinde ayakta kalmaya çalışıyor. İstanbul Büyükeşhir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından hazırlanan “İstanbul’un 100 Hanım Çeşmesi” kitabında Osmanlı hanımlarına ait çeşmeler anlatılıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 2/07/2017 Pazar
Güncelleme: 08:15 - 2/07/2017 Pazar
Yeni Şafak
Asırlar geçsin çeşmenin suyu bitmesin
Asırlar geçsin çeşmenin suyu bitmesin

İstanbul, tarihi kayıtlarda en çok çeşmesi bulunan şehir. Sarnıçları, kuyuları, çeşmeleri, sebilleri, bentleri, kemerleri, hamamları, şadırvanları, havuzları ve su terazileriyle bir su medeniyeti olan İstanbul’daki hanım eli değmiş çeşmeler, “İstanbul’un 100 Hanım Çeşmesi” adlı çalışmada toplandı. İstanbul Büyükeşhir Belediyesi Kültür A.Ş. yayını olan çalışmada Osmanlı hanımlarının yaptırdığı çeşmelerin hikayeleri yer alıyor. En dikkat çekeni ise Saliha Sultan Çeşmesi’nin hikayesi. IV. Mehmed’in eşi Rabia Gülnuş Valide Sultan tesadüf eseri bir kızı ağlarken görür. Testisi kırıldığı için gözyaşı döken yetim Saliha’nın saraya gelin olarak gelip sultan olması ve ağladığı yere dönüp şöyle demesiyle çeşme yapılır: “Testimin kırıldığı bu yere öyle bir çeşme yapılsın ki, asırlar geçsin, ama çeşmenin suyu bitmesin, sanatı gözden düşmesin. Testisini kıran kızlar bir daha dolduramam diye gözyaşı dökmesin. Suyu bol aksın.”

ÇOĞU TAHRİP EDİLMİŞ

Kitap mimarlık ve tarih meraklılarına kaynak olma özelliği taşımasının yanısıra, hayırseverlikte yarışarak İstanbul’a muhteşem abideler kazandıran Osmanlı hanımlarının daha iyi tanınmasını da amaçlıyor. Hazne, ayna taşı, lüle, kitabe, kurna, kemer, saçak, testi seti ve tas yuvası bölümleri hakkında kitapta açıklayıcı bilgiler var. Eser seçimi yapılırken yapım yılları, mimari özellikleri, günümüzdeki durumu ve bir kitabeyi barındırması temel alınmış. Çeşmeler şadırvan, sütun, cephe, meydan ve iskele olmak üzere dört türde yapılmış. Diğer mimari yapılara göre de maddi açıdan yapımı daha uygun.

Kitapta yer alan çeşmeler Fatih, Beykoz, Sarıyer, Üsküdar, Beşiktaş, Eyüp gibi İstanbul’un iki yakasına “birer inci tanesi gibi serpiştirilmiş”. Esma Sultan’dan Bezmialem Valide Sultan’a, Mihrişah Sultan’dan Mahpeyker Kösem Valide Sultan’a, Safiye Sultan’dan Nurbanu Sultan’a hayırda yarışan Osmanlı hanımlarına ait eserlerin yapılış nedenleri anlatılırken günümüzdeki halleri de gözler önüne seriliyor. Nilay Köse ve Mesut Meyveci’nin kaleme aldığı çalışmada çeşmelerden kimisi sokak aralarında kalmış kimiyse hâlen meydanları süslüyor. “İstanbul’un 100 Hanım Çeşmesi”ndeki eserlerin bazılarında çatlaklar bulunuyor. Bazılarının rozet, alınlık, kitabe ve işlemelerinde eksikler var. Çeşitli nedenlerle tahribata uğrayan çeşmelerde yakın dönemde sprey boyayla yapılmış yazı ve çizimler de bulunuyor. Umarız bu çalışmayı yapan Kültür A.Ş. birkaç sene sonra restore edilen çeşmelerin yepyeni hallerinin yer aldığı bir kitap hazırlar.


Hem sevap hem sanat

Suya önem veren Osmanlı, gittiği yerlere çeşme yaptırırdı. Hatta İstanbul İslam beldesi olmadan önce Fatih Sultan Mehmed tarafından Rumeli Hisarı çevresine çeşmeler yapılmaya başlanmış. Çeşmeler hanımlar için birer sadaka-i cariye, banisinin amel defterine sevap getiren daimi bir hayır kaynağı olarak görülürdü. Batı’nın etkisiyle 17. yüzyılda değişmeye başlayan çeşmeler Sultan III. Ahmet döneminde müstakil yapılar haline gelmiş. Lale Devri’ne gelindiğinde ise çeşmeler bu kez abidevi meydan çeşmeleri olarak karşımıza çıkıyor. Kitaptaki en eski çeşme ise Cerrahpaşa’da bulunan Davut Paşa Çeşmesi. Günlük hayatımızın vazgeçilmezi olan su,

taş ve mermerle sayesinde abidevi sanat eserlerine vesile olmuş.


#İstanbul Büyükeşhir Belediyesi
#Çeşme
7 yıl önce