|

Bilinçsizliğin neden olduğu tutsaklıklar

Emperyalist evrensellikle, İslami evrensellik arasında sürüp giden kültürel bir Soğuk Savaş var. İslam dünyası toplumlarında, Türkiye'de de yaşandığı üzere, büyük sayıların iktidarları, emperyalist evrensellik tarafından sürdürülen kültürel Soğuk Savaş'lar karşısında bir savunmasızlık durumu yaşıyor.

Yeni Şafak
04:00 - 27/07/2015 Pazartesi
Güncelleme: 22:42 - 26/07/2015 Pazar
Diğer
Atasoy Müftüoğlu


Medyatikleştirilmiş bir dünyada, medya imparatorlukları, ahlaki endişelere, kaygılara, hassasiyetlere geçit vermeyen, şeyleştirilmiş bir pozitivizm aracılığıyla insanlığın dünyasını yozlaştırarak şekillendiriyor. Modern-seküler zamanlarda akıl bütünlüğünü kaybettiği için, hepimiz somuta hitap eden akıllarla hayatlarımızı sürdürüyoruz. İslami bütünlüğe yabancılaştığımız için, somuta ve soyuta birlikte hitap eden akla çok itibar etmiyoruz. Bütün toplumlarda sloganların, düşünceler üzerindeki tahakkümü devam ediyor, kişisel çıkarlarımıza zarar vermediği sürece bütün yozlaşma patolojilerine kayıtsız kalabiliyoruz, katlanabiliyoruz.


Sıradan düşünme alışkanlıkları, yeni fikirlere, yeni kavramlara izin vermiyor. Çıkarcılıkların, bencilliklerin, oportünizmlerin kol gezdiği zalim bir dünyada, edep'ten yoksun hayat/düşünce tarzlarıyla bütünleşebiliyoruz. Maddi dünyanın, maddi başarıların büyüsüne kapıldığımız için, ruhlarımızın çürüdüğünü hissetmiyoruz. Medeniyet ve kültür değerlerinin yok edildiği, toplumsal disiplinlerin işlevsiz kılındığı, herkesin pragmatik akla ihtiyaç duyduğu bir toplumda ya da kültürde, büyük bilincin, büyük samimiyetin, büyük tanıklıkların, büyük sorumlulukların, büyük hesaplaşmaların ifadesi olan büyük duruşlar/tavırlar sergilenemediği gibi, derinliği olan eserler de üretilemiyor.


ENTELEKTÜEL NİTELİK EKSİKLİĞİ

İslam dünyası toplumlarında politik kadrolar/iktidarlar kimi durumlarda ütopik romantizmin nesnesi olarak, politik etkinlikler gerçekleştirirken, kimi durumlarda pragmatik tercihleri yüceltiyor, kimi durumlarda duygusal özdeşlemelere başvuruyor. Toplumlarımıza hakim olan popülist yaklaşımların, eğilimlerin, karizmatik bir liderle özdeşleşmek gibi bir geleneği temsil ettiğini biliyoruz. Bu gelenek sebebiyle, karizmatik liderliklere ahlaki anlamda da, entelektüel anlamda da müdahale edilemiyor, eleştiri yapılamıyor. İslam dünyası toplumlarında sosyopolitik haraketlerin entelektüel nitelikleri-yoğunlukları-temelleri yoktur. Kimi hareketler emperyal amaçlarla, emperyal baskı biçimleriyle kolaylıkla manipüle edilebiliyor. Önemlilerin dünyası olarak tanımlanan emperyal/küresel dünya, istediği zaman önemsizlerin/ötekilerin dünyasını istikrarsızlaştırabiliyor. İslam dünyası toplumlarında siyaset kendilerine tanınan/ayrılan düşük statüyü/konumu aşma iradesi gösteremiyor. Toplumlarımızda sosyopolitik hareketleri özgün/güçlü/etkili fikirleri olmayan, ancak, güçlü duyguları olan kadrolar yönetiyor.


Müslümanlar olarak, içerisinde yaşadığımız toplumlarda, yakın geçmişe kadar sesi duyulmayanların, görünmez olanların, dışlananların, madunların “demokratik” yöntemlerle görünür hale geldiklerini, gelebildiklerini görüyor, biliyoruz. Ancak, bu görünürlüğün sınırları üzerinde, düşünsel/kültürel/entelektüel/felsefi değeri üzerinde bütünlüklü değerlendirmeler yapmıyoruz. “Demokratik” yöntemlerle kendilerini görünür hale getiren topluluklar, seküler yöntemlerle, ırkçı yöntemlerle, faşist yöntemlerle yok sayılabiliyor. Ne kadar güçlü sayılara sahip olursak olalım, bir biçimde hepimiz, her yerde, her zaman partizan ideolojik çerçeveler aracılığıyla kontrol altında tutulabiliyoruz. Her ırkçılık, her faşizm ahlaki yoksulluklara, ahlaki kuraklıklara yol açıyor. Her ırkçılık, her faşizm gerektiğinde ölümcül acımasızlıklar sergileyebiliyor.


KÜLTÜREL SOĞUK SAVAŞ SÜRÜYOR

Kolonyalist dil/düşünce bütün insanlığa, ideolojik ve ırkçı temelde, tek yoruma/tek modele dayalı bir evrenselliği dayatıyor. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz emperyalist evrensellik, farklı toplumların, kültürlerin değer tercihlerini dikkate alan, bu değer tercihlerine saygı duyan İslami evrensellikten apayrı bir şeydir. Emperyalist evrensellikle, İslami evrensellik arasında sürüp giden kültürel bir Soğuk Savaş var. İslam dünyası toplumlarında, Türkiye'de de yaşandığı üzere, büyük sayıların iktidarları, emperyalist evrensellik tarafından sürdürülen kültürel Soğuk Savaş'lar karşısında bir savunmasızlık durumu yaşıyor. İslami evrenselliğin dilini/içeriğini/ufkunu/birikimini/vizyonunu/anlam ve amaçlarını gerektiği gibi somutlaştıramıyor, toplumsallaştıramıyor, siyasallaştıramıyor, kurumsallaştıramıyoruz. Bu dile meşruiyet kazandırmak üzere kapsamlı bir bilinç mücadelesi vermiyoruz, veremiyoruz. Politik kadrolar, tutarlı ve güçlü olmayan, muğlak-istikrarsız entelektüel perspektiflere sahipler. Geçmişle bir antikacı yaklaşımı içerisinde ilgileniyoruz. Politik pragmatizm adına geçmişi araçsallaştırıyoruz. Geçmiş koleksiyonculuğuna benzer şeyler yapıyoruz. Etnik asabiyet, mezhep asabiyeti, çıkar asabiyeti etrafında sürdürülen mücadelelerin hiç bir ahlaki değeri olmayacağını düşünmek istemiyoruz.


Her tür bağımlılık, görme, anlama, algılama ve hareket yeteneğimizi kötürümleştiriyor. Pratik somut tezahürleri olmayan, söylemsel-metinsel ilgiler/tartışmalar/kavgalar/rekabetlerle kendi kendimizi tüketiyoruz, bilinçsizliğin tutsaklığına mahkum oluyoruz. Ne pahasına olursa olsun, ahlakın ve hakkaniyetin yolunda yürümek gerekiyor. Düşünceye, kültüre, zihinsel etkinliklere değer vermeyen, bu tür etkinliklere ihtiyaç duymayan sosyopolitik hareketlerle hiç bir iyi şey, kalıcı şey, dönüştürücü şey gerçekleştirilemez. Toplumların bilincini yükselterek, onlara hayati sorumluluklar kazandırmak yerine, toplumları hamasetle-popülizmlerle biçimlendirmeye çalışmak, toplumları aptallaştırmakla sonuçlanabilir.


#Emperyalist
#İslam
#sosyopolitik
9 yıl önce