|

Bozuk düzeni silkeleyen kitap: Yobazlıklar

Dava adamı Roger Garaudy, dört bölümden oluşan kitabı “Yobazlıklar”da Doğu ve Batı aydınlarının çok tartıştığı bu kavramı sorun olarak inceliyor. Cemal Aydın’ın Türkçeleştirdiği eserde Garaudy, yobazlığı hem tanımlıyor hem de kültürel diyalogu çözüm olarak sunuyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 19:45 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak
BELKIS İBRAHİMHAKKIOĞLU


Hakikatin özü çıplak gerek... Yıllar önce Bahtiyar Vahapzade'den işittiğim bu cümle Garaudy'nin eserlerini her okuduğumda yeniden zihnimde dolaşır. İster doğudan ister batıdan gelsin, vicdanın sesi aynı özden terennüm ediyor; insanın özünden. Cemal Aydın'ın dilimize “Yobazlıklar” ismiyle tercüme ettiği eserinde Garaudy, insanın özündeki hakikati karartan sistemlerin, ideolojilerin, inanışların çıkmazlarını ve tuzaklarını tarihsel seyriyle değerlendiriyor. Roger Garaudy, insana yakışır, insanca bir düzen için hayatı boyunca ideallerinin mücadelesini vermiş ve arkasında durmuş bir düşünür, bir dava adamı. Aynı zamanda meseleleri dikey şekilde tahlil edebilme derinliğine sahip bir estet. O yüzden sözünün kıymeti her dem taze ve bütün zamanlar için yön gösterici.



ÇIKMAZDAN KURTULUŞ ÇARELERİ



Kitabı okurken; dişlerinden ciğerlerini parçaladığı insanlığın kanı damlayan kapitalizmin vahşi naraları, acısı Aylan bebekte tecessüm eden on binlerce göçmenin iniltileri, bombaların tehdit ettiği insanların çaresiz haykırışları, çıkmazdaki ülke ekonomilerinin kemiklerinin çatırtısı, işgal altındaki Filistin'in ağlayışı, dinin ahlâk temeliyle bağını koparmış bağnazlığın homurtusu, velhasıl ışıklı bir tebessümü çoktan unutmuş dünyamızın maruz kaldığı şiddetin, dehşetin, zulmün, maddi-manevi her türlü sefaletin çığlıkları damarlarımızda dolaşıyor.



Dört bölümden oluşan kitabın giriş bölümünde müellif yobazlığın tarifini yapıyor, “Yobazlık, dinî veya siyasî bir inancı, o inancın tarihinin önceki bir döneminde bürünebildiği kültürel ve kurumsal şekliyle özdeşleştirmektir. Dolayısıyla da kendisinin mutlak bir hakikate sahip olduğuna ve onu herkese zorla kabul ettirmek gerektiğine inanmaktır.” Bu yobazlıkların artarak baskın hale gelmesinin “Bütün insan topluluklarının bağnaz cemaatler hâlinde kendi içlerine kapanmalarına ve de kendilerini çatışmaya adamalarına” yol açacağını belirtiyor. Duçar olduğumuz musibetlerin tahlili için anahtar cümle niteliğindeki bu tespitle birlikte, gafletin insanı karanlığa nasıl sürüklediğini somut hadiseler üzerinden örnekliyor. Garaudy geleceğin falına bakan bir kahin değil. Öngörülerindeki isabet hayatın ebediyetle ilişkisini kurabilen irfan sahibi bir düşünür olmasından ileri geliyor. Kaynağındaki anlamı yitiren inanışların insanlığı nasıl esarete mahkûm eden yobazlıklara dönüştüğü ve bu yobazlıkların çağımızın en büyük tehlikesi olduğu hususundaki sarsıcı uyarılarının yanı sıra, çıkmazdan kurtuluşun çözümüne de çareler arıyor. Kültürlerarası diyaloğun yobazlıklardan kurtulmanın önemli bir adımı olduğunu belirttikten sonra, “Ancak, efendi ile köle arasında diyalog olmaz” diyor. Çünkü “temel meseleler halledilmeden kurulacak diyalog, tam bir sahtekârlık olacaktır.” Bir vakitler ülkemizde sergilenen diyalog oyunları ile bu oyunlara fırsat tanıyan ya da gözü bağlı alkış tutanların varlığında biz böylesi sahtekârlığa yakinen şahit olduk.



VATİKAN YOBAZLIĞI



Kitabın birinci bölümü, “Batı'daki Yobazlıklar” ana başlığı altında Bilimci Yobazlık, Stalinci Yobazlık, Vatikan Yobazlığı üzerinde duruyor. Garaudy, Batı'da Saint Simon gibi teorisyenlerin bilimi dogma haline getirerek yeni bir din ihdas ettiklerini belirttikten sonra, metafizik çağı devre dışı bırakan yeni düzenin temel ilkesinin, “bilim” olduğunu söyler. Sömürgeciliği mübahlaştıran tanımlamalar da bilimi kutsallaştıran “pozitif çağ”ın dilinde artık yeni kelimelere bürünür, “Sömürgecilik, bir zamanlar olduğu gibi İsa'nın öğretisini yaymakla değil de, artık “teolojik” dönemde kalmış “ilkel” halklara laik ve bilimsel bir medeniyet sunuyor olmakla kendini haklı gösteriyordu”. Pozitivizmi kutsayan düşünürlerden Jules Ferry, sömürgecilik siyasetinin gerekliliğini; iktisadi, siyasi ve insani temellere dayandırır ve insani gerekliliği, “biz medeniyet götürüyoruz” diye izah eder. Kitapta Batı dünyasının vicdanlarını körelten arsızlıklarına “bu kadar da olmaz” dedirten pek çok çarpıcı örnekler verilmiş. Garaudy insanlığın gelişimine set çeken bu körlük için, “geçmişe taparcasına bağlı ve ölü bir bilim anlayışına dayanan bilimcilik, bir tür batıl inanış hâlini almış, daha doğrusu totaliter bir yobazlığa dönüşmüştür. Çünkü bu “bilimcilik” anlayışı, “bilim” bütün problemleri çözebilir şeklindeki bir ön kabule dayanır. Bilimin çözemediği, deneyemediği ve önceden kestiremediği şey veya şeylerse, yok hükmündedir, mevcut değillerdir… Gerici olan bu bilimci yobazlık, Batı kültürünün, teknokratik bir zihniyeti besleyen, o çürüme ve çözülüşünün hem belirtilerinden biri, hem de (asıl sebep ve) etkenlerinden biridir” açıklamasını getiriyor. Karl Marks'ın ortaya koyduğu fikirlerden sapmış bir Marksizmde de bu lekeyi görmenin mümkün olduğunun altını çiziyor.



İSLÂMÎ YOBAZLIKLARIN ORTAK ÖZELLİĞİ



Kitabın bizim açımızdan en dikkate değer yönü, yazarın İslâmcı yobazlıkları tespit ve tahlil ettiği bölümlerdir. Çünkü dünyada yaşanan olaylar üzerinden Batı'nın yanlışlarını kolaylıkla kavrayabiliyoruz da, kendi körlüğümüzü ve hatalarımızı teşhiste zorlanıyoruz. Garaudy Cezayir, İran, Ortadoğu, Suudi Arabistan ve Müslüman Kardeşler örneklerinden hareketle İslâm ülkelerindeki perişanlığın sebebini Kur'an'ın ruhundan uzaklaşan siyasetlere bağlıyor ve fıkıhla şeriatın birbirine karıştırılmasını İslâmî yobazlıkların en önemli ortak özelliği olarak niteliyor, “Kur'ân dînî bir çağrı ve ahlâkî bir davettir; bir kanunlar kitabı değildir! Öyle olsaydı, topluluğun anayasal yapısından ekonomik düzenine kadar sosyal hayatın tamamıyla ilgili kanunlar belirlerdi”. Pratikteki yanlış yönelişleri yine bizzat Kurân âyetleriyle çürüten Garaudy, geçmişteki uygulamalara sıklıkla yer veriyor ve, “Sözde ulema ve fukuhânın soyut ve zamana bağlı olmayan delillendirmelerinin öğrettiğinin aksine, her dindar Müslüman şu veya bu âyeti tarihî bağlamından ve Kur'ân'ın bütününden ayırarak “lafzî/harfiyen”(yani sadece dış anlamına bakarak) okumanın insanı ancak, büyük günaha değilse bile, saçmalıklara sürükleyebileceğini anlayabilir” diyor. Kur'ândaki her âyeti somut bir soruna verilen ilâhî bir cevap olarak nitelediğinden Allah'ın razı olacağı hayatın da, ne şekilciliğe, ne de ruhsuz ibadetlere dayandırılamayacağını söylüyor.



Yobazlıklarla nasıl mücadele edileceği görüşlerinin yer aldığı son bölümde önce yapılmaması gerekenler sıralanıyor; tavizler, saptırmalar ve baskı. Kitap, aklıselim her insanın ortak düşüncesini ifade eden şu cümlelerle sona eriyor, “İnsanda tam anlamıyla insancıl olan şeyin bilincine varmamıza yardım etmeyen her eğitim, her sanat, her siyaset bizleri dünya çapında bir intihara götürür”. “Yobazlıklar” peygamberî ahlâkın geçmişte kalmış bir değer hükmünü taşıdığı günümüzde her kesimden, her insanın kendisiyle ve dünyayla yüzleşmek için döne döne okuması gereken baş ucu kitaplarından.







• • •


Yobazlıklar


Roger Garaudy


Çev.: Cemal Aydın


Türk Edebiyat Vakfı Yayınları


2016


192 sayfa


#Roger Garaudy
#Yobazlıklar
#Cemal Aydın
7 yıl önce