|

Bu dava hepimizin

Geçen hafta 15 Temmuz darbe girişimleri Harp Akademileri davalarını takip etmek üzere Silivri'deydik. Sosyal medyada darbe karşıtı paylaşım yapanların duruşma salonlarında olmayışı yüreklerimizi burkarken darbe girişiminde bulunanların küstahlıkları öfkemizi taşırdı.

Yeni Şafak
04:00 - 9/07/2017 Pazar
Güncelleme: 14:31 - 13/07/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Bu dava hepimizin ​
Bu dava hepimizin ​

250 şehit ve 2 bin 500’den fazla gazimizin olduğu 15 Temmuz yıl dönümü için sayılı günler var. Silivri’de ise 15 Temmuz davaları tüm hızıyla devam ediyor. Önceki duruşmaları takip ettiğimiz gibi bu kez de Silivri’ye Harp Akademileri Davası için gittik. İlk duruşmalar Ramazan ayının ilk günlerinde yapılmıştı. Hava oldukça sıcaktı. Uzun bir otobüs yolculuğunun ardından Silivri’ye varmıştık. Çoğu oruçlu onlarca kişi belki de hayatlarında ilk defa bir duruşmayı izlemek için toplanmıştı. Bu kalabalığı bir araya getiren bir gün önce şehidimiz Mustafa Canbaz’ın oğlu Alparslan Canbaz’ın kendi sosyal medya hesabından yaptığı haklı sitemdi. FETÖ Ana Davası’na birkaç şehit yakını dışında ilgi göstermeyenlere “Aylardır 15 Temmuz edebiyatı yapanlar en gerekli günde davalarını sahipsiz bıraktı. Yazıklar olsun” diyordu. İşte bu iki otobüs dolusu gazi, şehit yakını ve vatandaş bu satırlarla titreyip kendine gelmişti.

SİLİNMEYEN KARELER

Biz de davayı takip etmek için geldik. Emanet bölümüne cep telefonlarını bırakıp giriş kartını aldık. Çantaları x-ray cihazından geçirip diğer tarafa geçtik. Robokoplara benzeyen askerler arasından geçip gazete sayfalarında çizimlerle anlatılan o salona girmiştik. Aklımıza ilk gelen bir döneme damga vuran Ergenekon Davalarının bu salonlarda yapıldığı oldu. İçerde kalabalık çoğalmaya başladı. İzleyici bölümüne geçip bekledik. 15 Temmuz’un hafızalardan silinmeyen görüntüleri gözümüzün önünden geçerken askerler arasında sanıklar alınmaya başlandı. O gece darbe girişiminin beyin takımı olan “Yurtta Sulh Konseyi” ete kemiğe bürünmüş olarak karşımızdaydı.

SANIK AİLELERİ KÜSTAH

Geçtiğimiz hafta ikinci kez Silivri’deyken o ilk duruşmaları hatırladık. Salona vardığımızda ise bu defa bir tuhaflık vardı. Salon ikiye ayrılmış bir tarafta sanık aileleri, diğer tarafta mağdurlar oturuyordu. Sanık ailelerinin çokluğu dikkat çekiciydi. Sanık avukatlarının mağdur avukatlardan fazlalığı da. 116 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasıydı. Sanıklar gruplar halinde alınmaya başlandı. O kadar çoklardı ki gelişleri epey zaman aldı. Mahkeme başkanı kimlik tespiti yapmaya başladı. Dev ekranlarda sanıkların yüzleri sırayla geçti. Yine yüzlerde anlam arama çabalarım devredeydi. Bu seferki sanıkların çoğunun daha genç ve küstah olduklarını anlamak için müneccim olmaya gerek yoktu. Aynı şekilde aileleri de sert ve küstahtı. Henüz orta yaşa yeni gelmiş ya da genç diyebileceğimiz ihraç edilen subaylar Anadolu'nun bambaşka yerlerinden gelmişti. Böyle bir örgütle yolları nerede kesişti? Nasıl yaptıklarının doğruluğundan bu kadar eminler? Ve neye güvenerek böyle davranıyorlar? diye düşünen sadece biz değildik.

O gün yine kendi hesabından bir paylaşım yapan Avukat Rıza Saka “Daha önce katıldığım darbe davalarında farklı olarak şehit yakınları ve gazilere karşı pervasız bir duruşları var” diyordu. Saka “Darbe davalarına yönelik siyasi ya da medyatik saikli genel bir ilgisizlik var. İnşallah bu ilgisizlik FETÖcüleri sevindirmez, ümitlendirmez” yazmıştı. O gün duruşma salonundaki havayı anlatan bu tespitler özellikle sosyal medyada büyük yankı buldu. Rt’ler favlar havada uçtu. İkinci duruşma için Silivri’ye vardığımızda hayal kırıklığına uğradık. Davaya sosyal medyada sahip çıkanların yarısı gelse bambaşka bir manzara olurdu demeden edemedik.


Sanıklar
gazilere
dil çıkardı

Sanıkların ve ailelerinin küstahlık dereceleri bu ilgisizlikle birlikte artıyordu. Duruşma bittiğinde bir sanığın gazilerin olduğu bölüme dönüp dil çıkarması bardağı taşırdı. Yaşanan arbedeyi askerler ve polisler zor önledi. Bir sanığın savunmasını yaptıktan sonra yine mağdurların olduğu kısma dönüp “Bu da size kapak olsun” demesi yine gerginliği arttırdı. Vatanları için canlarından geçen insanlarımıza yapılan bu muamele kabul edilir değildi. 15 Temmuz’da sokağa akan, direnen ve kanlarıyla canlarıyla vatanlarına sahip çıkanların mahkeme salonlarında yalnız bırakılması ise bambaşka bir üzüntü kaynağıydı.

Şehit yakınları ve gazilerin davalarla ilgili basına söyledikleri en temel şeylerden biri “Takım elbiseleriyle duruşma salonlarına gelip cici görünüyorlar. Bu adamlar canımıza kastetti. Bu durum çok zorumuza gidiyor” oldu. Sanıklara tek tip kıyafet giydirilmesini isteyen mağdurlar davaların uzamadan bir an önce sonuca bağlanmasını da istiyor. Eşlerinin, çocuklarının, anne babalarının katillerinin en ağır cezayı almasını talep eden mağdurları anlamak kolay. 15 Temmuz gecesi yaşananlardan sonra bu davalara olan ilgisizliği anlamak oldukça zor. Duruşmalara gelip görüntü verdikten sonra ortadan kaybolan siyasiler, yazarlar ve ünlü simalar ise bambaşka bir yazı konusu.

Velhasıl, 15 Temmuz meydanlarda her kesimden vatandaşımızın iradesiyle kazanılan ama mahkeme salonlarında terkedilen bir vaka olarak karşımızda. Ve bütün bu duruşma süreçlerinden sonra zihnime çengelle asılan soru “Bu dava kimin davası?”


BİZ KARDEŞ DEĞİLİZ

Duruşmaya yoğun katılım sağlayan sanık yakınları bu durumu bir güç gösterisine çevirmeye çalıştılar. Tehditvari bakışlarla sık sık mağdur ve müşteki tarafına bakarak gerginlik çıkarmaya çalışan bu kişiler, sanki askeri yemin töreninine gelmiş kadar gururluydular. TBMM Avukatı Rıza Saka’nın darbe gecesi evinde uyuduğunu ifade eden sanığa “Ülkesinde darbe olan bir Türk subayı evinde nasıl rahat uyur?” sorusu üzerine sanık “Batman’da askerler teröristlerle çatışırken Türk avukatı nasıl uyur?” dedi ve bu sırada sanık yakınları büyük bir alkış kopardı. Sanık ve sanık yakınları duruşma boyu herşeyi şova çevirme gayretindeydi. Hatta avukatın ‘kardeşim’ ifadesine karşılık sanık ‘Biz kardeş değiliz’ diyerek düşman dilini koruyordu.

Darbeyi bunlar değil siz yaptınız

Her fırsatta mahkeme heyetini suçlayan sanık avukatlarından biri ise yaşanan bir sözlü tartışma sırasında kolunu kaybetmiş bir gaziye dönerek “Buradaki tüm askerler benim gururum” dedi. Ortamın iyice kızıştığı bu dakikalarda avukat yine sanık yakınlarından büyük bir alkış aldı. İdeolojik kimliklerini gizlemeden sanıkları savunan avukatlar “Darbeyi bunlar değil, siz yaptınız, hükümet yaptı” diyecek kadar da cüretkârlardı.

#15 Temmuz
#Silivri
7 yıl önce