|

Cilt kanserinin ilacı bağışıklık sisteminiz olabilir

Geçmişte tedavi imkanları kısıtlı hastalıklar arasında görülen cilt kanserine karşı son yıllarda hastanın bağışıklık sistemini harekete geçiren ilaçlardan olumlu sonuçlar alınıyor. Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sedef Şahin, cilt kanserinin erken teşhis edildiğinde tedavi edilen fakat geç kalındığında ölüm riski olan bir kanser türü olduğunu söylüyor.

Yeni Şafak
12:06 - 6/04/2016 Çarşamba
Güncelleme: 09:06 - 6/04/2016 Çarşamba
AA

Uzmanlara göre, ultraviyole ışınlara maruziyet nedeniyle görülme sıklığı artan cilt kanserinin tedavisinde, bağışıklık sistemini harekete geçirerek tümörle savaşan ilaçlar sayesinde yüz güldürücü sonuçlar alınıyor. Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sedef Şahin,yaptığı açıklamada, cilt kanserinin (melanom), tüm dünyada artış gösteren, erken tanıda tedavi imkanı bulunan, geç kalındığında ölüm riski artan, cilt dokularından kaynaklanan bir kanser türü olduğunu söyledi.



Türkiye'de deri kanseri görülme sıklığının 100 binde 1,6 olduğunu belirten Prof. Dr. Şahin, bu oranın dünyada en çok cilt kanseri görülen Avusturalya ile kıyaslandığında (100 binde 40-45) düşük kaldığını ifade etti. Prof. Dr. Şahin, "Ülkemizdeki sıklık, Amerika ve Avrupa'ya göre de düşüktür ancak bu, riskin az olduğu anlamına gelmemektedir çünkü ultraviyolenin artan etkisi gibi çeşitli faktörler ülkemiz için de geçerlidir." dedi.



Cilt kanseri gelişiminde çeşitli faktörlerin etkili olduğunu bildiren Şahin, beyaz ırktan kişilerin ve erkeklerin daha fazla melanom riski taşıdığını söyledi. Prof. Dr. Şahin, "Açık ten ve göz rengine sahip olmak, melanom veya diğer deri kanserlerinin varlığı, ailede melanom öyküsü, atipik benler veya 50'den fazla sıradan ben veya doğumsal dev ben varlığı, bağışıklık sisteminin baskılanması, cilt kanseri gelişimi açısından önemli risk faktörleridir." diye konuştu.



Küresel ısınmanın cilt kanserine etkisi var


Prof. Dr. Şahin, küresel ısınmanın deri kanserinde ciddi bir risk olduğunu vurgulayarak, bunun ozon tabakasının delinmesinden kaynaklandığını söyledi. Prof. Dr. Şahin, şunları kaydetti:



"Ozon tabakasının delinmesi bizi ultraviyolenin zararlı etkilerinden koruyan tabakanın yok olması anlamına gelmektedir. Bu da özellikle ultraviyole ile ilişkili deri kanserlerinin artışı demektir. Bunlardan en önemlisi ve hayatı tehdit edici olanı ise cilt kanserleridir. Ultraviyole radyasyon, insan için karsinojenik olarak kabul edilmektedir. Gerek hayat boyu karşılaşılan ultraviyole miktarı, gerekse aralıklı ve şiddetli maruziyet de önemli risk artırıcı etkenlerdir."



Şahin, son yıllarda solaryum ve bronzlaşmak için kullanılan diğer cihazların deri kanseri riskini artırdığının kanıtlandığına dikkati çekerek, "Solaryum kullanımından kaçınılmalıdır. Bunların bazı ülkelerde özellikle 18 yaş altında kullanımları yasaklanmıştır. Ultraviyole ışınlarından korunmada sadece güneş kremi kullanmak çözüm değildir, maruziyeti azaltmak gerekir." uyarısını dile getirdi.






Bağışıklık sistemi uyarılarak tedavi ediliyor


Şahin, son yıllarda deri kanseri tanısında yeni yöntemler kullanılmaya başlandığını belirterek, "Bu alanda en çok katkı artıran yöntem dermatoskopidir." dedi.Bu yöntem ile derideki lezyonlara bakıldığında, çıplak gözün fark edemediği farklılıkların saptanarak tanı sürecinin hızlandığını anlatan Prof. Dr. Şahin, şöyle devam etti:



"Bu yöntemle çıplak gözle kanser sandıklarımızın aslında kanser olmadığı da anlaşılabilmektedir. Dermatoskopinin bilgisayarlı sistemleriyle ise benleri veya şüpheli bulunan oluşumları takibe alabiliyoruz ama sonunda deri kanserinin tanısındaki altın standart, benlerin patolojide incelenmesidir. İlerlemiş deri kanseri özellikle de metastaz yapmış melanom tedavisinde, son yıllarda kaydedilen en önemli gelişme ise bunlara kişinin bağışıklık sistemini aktive ederek kullanılan ilaçlardır. Yani tümör ile savaş, kişinin kendi bağışıklık sistemini yapay olarak ilaçla uyararak gerçekleşmektedir. Bu son birkaç yılda hızla ilerleyen bir gelişmedir ve neredeyse birkaç ayda bir yeni bir molekül keşfedilmektedir."



Şahin, deride darbe olmaksızın kanayan veya yara açılan bir oluşum varlığında, bir aydan fazla süren leke halinde mutlaka dermatoloğa başvurulması gerektiği uyarısında bulundu.



Benlerin renk ya da şeklinin bozuk ve sınırlarının düzensiz (keskin ve girintili çıkıntılı) olmasının ciddiye alınması gerektiğini vurgulayan Şahin, "Bende birden fazla renk bulunması (alacalı görünüm), çapının 5 milimetreden büyük olması önemli alarm verici işaretlerdir." diye konuştu.





#bağışıklık sistemi
#cilt kanseri
#Sedef Şahin
#TÜrk Dermataloji Derneği
8 yıl önce