|

Çocuklar için fazla gürültülü bir çocuk oyunu

'Kaya', 'Armageddon' ve 'Pearl Harbor' gibi gösterişli filmlerin yapımcı-yönetmeni Michael Bay, iki yıllık bir çalışmanın ardından devam bölümünü piyasaya sürdüğü “Dönüşücüler”de hem şiddetin hem de erotizmin dozunu iki kat artırarak, öyküsünün seslendiği yaş sınırını da ister istemez yukarılara çekiyor.

Ali Murat Güven
00:00 - 27/06/2009 Cumartesi
Güncelleme: 22:55 - 26/06/2009 Cuma
Yeni Şafak
Çocuklar için fazla gürültülü bir çocuk oyunu
Çocuklar için fazla gürültülü bir çocuk oyunu

East Coast Üniversitesi astronomi bölümünün meteliksiz öğrencisi Sam Witwicky'nin (Shia Lebouf) “Dönüşücüler”le ABD topraklarında ilk karşılaşması ve kötü niyetli robot kolonisinin lideri Megatron'u kıran kırana bir mücadele sonucunda yok etmesinin üzerinden bir kaç yıl geçmiştir. Kahramanımız, tarih kitaplarının sayfaları arasında yaptığı araştırmalarda, “Dönüşücüler”in dünya üzerindeki varlıklarının uzun ve gizemli geçmişi üzerine yepyeni bilgilere ulaşır. Bu konudaki en kilit bilgi ise Mısır'da, dünyaca ünlü Giza Piramitleri'nde bulunmaktadır.

Şeytanî karakterli robot topluluğu “Hilebazlar” (Decepticons), Sam'in tozlu arşivlerin derinliklerinde ulaşıp günışığına çıkardığı stratejik bilgilerden kısa süre sonra haberdar olur ve söz konusu bilgileri çalmak üzere onun peşine düşerler. Genç adam, başındaki bu büyük belayı atlatabilmek için bir kez daha eski dostlarına, iyi huylu “Otobotlar”ın yardımına başvuracaktır. Bu arada, yaşadığı soluk kesici kaçıp kovalamacalar sırasında, uzatmalı sevgilisi Mikaela (Megan Fox) cesur ve güzel bir yol arkadaşı olarak bir kez daha yanıbaşında yer almaktadır. Ancak, şimdiki mücadelede olayın tarafları iyiden iyiye kalabalıklaşmış ve işin içine -elindeki bütün vurucu güçle birlikte- Amerikan ordusu da katılmıştır.

“Dönüşçüler”in dünyamızı tarihin eski çağlarında ziyaret ettiklerine ve sahip oldukları teknolojik bilgiyi o çağın insanlarıyla paylaştıklarına dair ipuçlarıyla dolu olan piramitler, çağımızda, aynı metal ırkın kendi aralarında yaptıkları, tozu dumana katan yeni bir savaşa daha sahne olur. Çünkü, her iki robot topluluğunun da inatla aradığı “kayıp tapınak” bu bölgede bulunmaktadır.


Japonlar türetti, Amerikalılar geliştirdi

Öyküsünün arka planı 1970'lerde Japon tasarımcılarının türettikleri bir dizi popüler oyuncak figürüne dayanan “Dönüştürücüler”, ABD'de ilk kez 17 Eylül 1984 tarihinde 30'ar dakikalık bir çizgi dizi formatında yayımlanmaya başlandı ve ardarda dört sezon boyunca da toplam 98 bölüm olarak ekrana geldi.

Bu karakterleri ilk kez Japonlar piyasaya sürmekle birlikte, onlara geniş çaplı bir arka plan öyküsü kuran kişiler ise Amerikalı çizgi roman yazarları olacaktı. Başını Bob Budiansky'nin çektiği bu hayâl gücü yüksek topluluk sayesinde, mevcut karakterlere kalıcı birer kimlik oluşturulduğu gibi, ilerleyen yıllarda farklı ekipler tarafından da bir sürü yeni karakter türetildi.

“Dönüşücüler”i 1980'ler ve 90'ların teknolojisiyle gerçek film formatına uyarlamanın güçlüklerinin farkında olan yapımcılar, dünyanın dört bir köşesindeki sinemaseverlerin yoğun beklentilerine karşılık, o dönemi orta karar çizgi film uyarlamalarıyla atlatmayı yeğlediler. Hattâ, Kore kökenli Amerikalı animasyon ustası Nelson Shim, izleyicilerin bu konudaki histerik taleplerine cevap verebilmek amacıyla, 1986 yılında 85 dakikalık bir geniş perde animasyonu bile çekecekti. “Dönüşücüler”ün bu ilk uzun metrajlı sinema serüveni de gösterime çıktığı ülkelerde en az reel bir film kadar ilgi gördü ve zamanında oldukça tatminkâr bir izlenme rakamı elde etti.

Yeni “Dönüşücüler” serüveninde öncekine göre en dikkat çekici farklılıklardan biri de özellikle ilkokul çağındaki çocukların algı kapasitelerini fazlasıyla zorlayabilecek yoğunluktaki görsel ve işitsel efektler… Diğer dünya ülkeleriyle aynı anda izleyiciyle buluşabilmesi için -alışılmışın dışında bir işletmecilik uygulamasıyla- geçen cuma değil de çarşamba günü gösterime giren bu yapıtın, içerdiği çocuksu fantazilere paralel olarak gişedeki öncelikli hedefinin de 7-15 yaş grubu olması beklenirdi. Ancak, şimdiki serüven, gerek oyunculuktaki bütün numarası fiziksel albenisinden ibaret olan Megan Fox'un teşhirciliğine fazla çanak tutması, gerekse zaman zaman bunaltıcı düzeylere tırmanan aksiyon ve şiddet boyutuyla, daha ziyade büyüklere dönük bir yapım görünümüne bürünmüş. Perdeye ve kolonlara yansıyan bunca görsel-işitsel şamata karşısında, küçük izleyicilerin “algı dumuru”na uğramadan salonları terk etmeleri pek de kolay gözükmüyor.

Çoluk-çocukla birlikte izlemek pek doğru bir tercih gibi gözükmüyor.



DÖNÜŞÜCÜLER-2: YENİLENLERİN İNTİKAMI / Transformers-2: Revenge of the Fallen)

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, ABD yapımı

Türü ve Süresi: Bilim-Kurgu / 150 dakika

Gösterim Dili: Türkçe altyazılı,

Yönetmen: Michael Bay

Senaristler: Ehren Kruger, Roberto Orci, Alex Kurtzman

Görüntü Yönetmeni: Ben Seresin

Özgün Müzik Bestecisi: Steve Jablonsky

Oyuncular: Shia LaBeouf (Sam Witwicky), Megan Fox (Mikaela Banes), Isabel Lucas (Alice), Josh Duhamel (Yüzbaşı Lennox), John Turturro (Ajan Simmons), Rainn Wilson (Profesör Colan), America Olivo (Frizbici kız), Samantha Smith (Sarah Lennox), Hugo Weaving (Orijinalde / Megatron'un sesi), Peter Cullen (Orijinalde / Optimus Prime'ın sesi),

İçerik Uyarıları: 15 yaşından küçükler için uygun bir film değildir.

Yıldız Puanı: * * 1/2



PEK YAKINDA/Coming Soon

'Perdeyi kana bulama' sırası şimdi de Taylandlı sinemacılarda


Yapım Yılı ve Ülkesi: 2008, Tayland yapımı

Türü ve Süresi: Korku-gerilim / 95 dakika (Kesintisiz versiyonu)

Gösterim Dili: Orijinal seslendirmesi Tai dilinde olan bu film, ülkemiz sinemalarında Türkçe altyazılı kopyalarla gösterime sunulmuştur.

Yönetmen: Sopon Sukdapisit

Senarist: Sopon Sukdapisit

Oyuncular: Chantavit Dhanasevi ve Worakarn Rojanawatchra

İçerik Uyarıları: Yoğun korku-gerilim öğeleri içerdiğinden, 18 yaşından küçükler ve bu tür temalardan hoşlanmayanlar için uygun değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: comingsoonmovie-th.com

Yıldız Puanı: * 1/2

Bol kanlı korku-gerilim filmlerine meraklı olan Taylandlı genç bir üniversite öğrencisi, sinema salonunda izlediği bu türdeki ürkünç bir yapımdan sonra özel hayatında normal ötesi deneyimler yaşamaya başlar. Çevresindeki insanlar ardı ardına ve birbirinden vahşi yöntemlerle katledilmeye başlanmıştır. Kahramanımız kız arkadaşıyla birlikte olayın aslını astarını araştırdığında, cinayetlerin failinin, yakın zamanda izlediği o yapımdaki gizli bir kahraman, yani “filmin hayaleti” olduğunun farkına varır. Beyazperdeden dışarıya taşan bu büyük beladan kurtulmak ise ancak o hayaleti ortadan kaldırmakla mümkün olacaktır.

“Pek Yakında”, korku-gerilim türünün meraklıları arasında kendi çapında ses getirmiş iki yakın tarihli film, 2004 yapımı “Gölgeler” (Shutter) ve 2007 yapımı “Tek Başına”ya (Alone) senarist olarak imza atan genç kuşak Taylandlı sinemacı Sopon Sukdapisit'in ilk yönetmenlik denemesi…

Ki Sukdapisit'in yazdığı senaryolardan ilki olan “Gölgeler”, orijinalinin içerdiği vahşet gösterileri yeterli gelmezmiş gibi, bundan topu topu dört yıl sonra bir kez de Japon yönetmen Masayuki Ochiai tarafından çekilen başka bir filme kaynaklık etmişti. Adamımızın Asyalı “gore” (kan gölü) sineması fanları tarafından pek beğenilmiş diğer senaryosu “Tek Başına” da muhtemelen bir-iki yıla kalmadan ikinci sınıf bir Hollywood şirketi tarafından satın alınıp, sadizmde orijinaliyle yarışan bir formatta yeniden çekilecektir.

'Sukdapisit'e önce böylesine irkiltici bir film yapmayı başardığı için törenle “40 altın” takdim edilmeli… Ardından da bu düzeyde bir insanî bilince eriştikten sonra hâlâ genç kuşakların kalpleri ve belleklerini umarsızca kirleten zararlı filmler yazıp yönetiyor olmasından dolayı falakaya yatırılıp kendisine törenle “40 değnek” vurulmalı!

Benim akıllı Taylandlı biraderim, madem ki pedagojinin gerçeklerinin bu kadar farkındasın ve madem ki çocukluğunda izlediğin korku-gerilim filmleri duygu dünyanda bu kadar travmatik etkilere yol açmış; çocukların ruhsal yapılarının büyüklerinkine göre kat be kat daha hassas olduğunu bizzat kendi hayatında tecrübe ederek öğrenmişsin… O hâlde sinema kariyerinin henüz başlarında olduğun şu dönemde, ulusal sinema endüstrindeki varlık mücadeleni neden bu denli zararlı bir akım üzerine kurarsın ki be meczup adam?

Yedinci sanatın tarihçesine bir virgül bile eklemeyeceği ve kısa süre içinde de unutulup gideceği âşikâr olan bu gibi suflî yapımlarla her ne zaman karşı karşıya gelsem, dünyanın dört bir köşesindeki nedensiz okul baskınlarını, faillerini gençlerin oluşturduğu sadistik cinayetleri hatırlayıveriyorum. Bir de son zamanlarda, kafası testereyle kesilip çöp kutusuna atılan rahmetli Münevver Karabulut geliyor aklıma…


15 yıl önce