|

Çözüm sürecinde PKK'nın Rojava kartı

33 kişinin hayatını kaybettiği ve IŞİD'in gerçekleştirdiği belirtilen Suruç saldırısını devletle ilişkilendiren PKK, 22 Temmuz'da Şanlıurfa'da 2 polisin şehit olduğu saldırısıyla ateşkesi bozarken, 2,5 yıldır devam eden çözüm sürecinin de askıya alınmasına neden oldu.

Yeni Şafak
04:00 - 26/09/2015 Cumartesi
Güncelleme: 23:25 - 25/09/2015 Cuma
Yeni Şafak
Bekir Aydoğan - Araştırmacı/yazar / Mehmet Alaca - Gazeteci


Çözüm süreci devam ederken PKK'nın örgüt üyelerinin dağdan inmesi sözünü tutmadığı, çatışmasızlık ortamından yararlanarak ülkenin doğusuna silah yığdığı, süreç devam ederken gençlik yapılanması YDG-H'yi kurduğu, devlete ait hizmet araçlarını yakarak baraj, yol ve kalekol yapılmasını 'savaş sebebi' saydığı ve ülkede devam eden koalisyon görüşmeleri ve erken seçim arasındaki 'hükümetsiz' dönemden yararlanarak kendisine alan açmak için 'devrimci halk savaşı' başlatma talimatı verdiği devlet çevrelerinde sıkça dile getiriliyor. Çözüm sürecinin akamete uğramasında bunların dışında üzerinde en az durulan argüman; PKK'nın Suriye kolu PYD'nin Rojava olarak adlandırılan bölgede elde ettiği de facto statünün sürdürülmesini çözüm sürecine öncelemesi ve PYD'nin sekter politikasıyla Suriye sınırı boyunca 'devletleşme' çabasıyla genişlemesinin Türkiye'nin sınır güvenliği için kırmızı çizgisi olmasıdır.



SURİYE İÇ SAVAŞI VE KOBANİ


2011'de başlayan Suriye'deki iç savaşta PYD Suriye'nin kuzeyindeki örgütlü yapısı ve PKK'nın askeri ve lojistik desteğiyle, Esad yönetimi ve Suriye muhalefeti arasındaki savaşın dışında yer alarak üçüncü taraf olarak konumlanmış ve ülkenin kuzeyindeki yönetim boşluğundan yararlanarak bugünkü kantonların oluşum sürecine gitmişti. Türkiye'nin Suriye sınırı boyunca genişleyen PYD, ülkedeki iç savaşı kendisi için fırsata çevirerek Esad yönetimiyle çatışmasızlık anlaşması yapmış ve Rojava'daki diğer Kürt siyasi parti ve silahlı grupları baskıyla bölgeden uzak tutmuştur.



Eylül 2014'te IŞİD'in PYD hâkimiyetindeki Kobani kantonuna girmesi, 6-8 Ekim olaylarıyla Türkiye'deki çözüm sürecini direk olarak etkiledi. Türkiye'nin peşmergenin Rojava'ya gitmesine koridor açması ve insani yardım konusundaki hassasiyetine rağmen; PKK, devletin IŞİD'i desteklediği iddialarına Türkiye'nin peşmergenin geçişini geciktirdiği iddiasını da işleyerek Kobani'nin düşeceğine ilişkin yorumları Kürt kamuoyunda anti-devlet algısı oluşturmak için kullandı. YDG-H'nin öne çıktığı ve 50 kişinin hayatını kaybettiği 6-8 Ekim olaylarında çözüm sürecini Rojava'da elde ettiği de facto statüye tercih eden PKK aynı zamanda da süreçte bir kırılma yaşanmasına neden oldu. Suriye'deki iç savaş devam ederken bölgede kantonlaşma sürecini hızlandıran ve bir yandan da Türkiye'de çözüm süreciyle devletle görüşen PKK için Rojava'nın hakimiyetinin birincil nitelikte olduğu 6-8 Ekim olaylarında tescillenmişti. Zira PKK'nın güncel stratejisinin belirlendiği 2013 yılındaki Kongre Gel 9. Genel Kurulu'nda Siyasi Tutum Belgesi olarak açıklanan metinde; Rojava'nın statüsünün korunması ve özerkliğin sağlanması ile Türkiye'de ayaklanma ve şiddet eylemleri gerçekleştirmenin de yer aldığını biliyoruz.



TEL ABYAD VE GÜVENLİ BÖLGE


Geçtiğimiz Haziran'da ABD'nin havadan desteği ve Suriye muhalefetinden Fırat Volkanı'nın da karadan katkısıyla IŞİD işgalindeki Tel Abyad'ı ele geçiren ve Kobani ile Cezire kantonlarını birleştiren PYD, Türkiye'nin Suriye sınırındaki hakimiyetini genişletti. Türkiye, bölgenin demografisini değiştirdiği ve PKK ile ilişkisi nedeniyle PYD'yi eleştirirken; PYD'nin batıda Afrin ve Kobani arasındaki hatta yönelerek Suriye sınırı boyunca hakimiyet kurma isteğinin kendisi için kırmızı çizgi olduğunu belirtti. ABD liderliğindeki IŞİD ile mücadele eden koalisyona askeri üslerini açarak katılan Türkiye, Afrin ve Kobani kantonları arasında kalan Mare ve Cerablus arasındaki bölgede IŞİD'ten arındırılacak güvenli bir bölge kurmak istiyor.



Tel Abyad'ın alınmasıyla Suriye sınırı boyunca batıdaki Mare-Cerablus hattı dışında tüm bölgenin PYD kontrolünde olması ve ABD'nin PYD'yi IŞİD'le mücadelede "taktik müttefik" olarak görmesi, Türkiye'yi PYD'nin ABD desteğiyle batıdaki son parçaya da yayılmasını engellemeye sevk etti. PKK'nın baraj, yol ve kalekol bahanesiyle "devrimci halk savaşı" başlatma isteğinin arkasında, batıda 'meşruiyeti' olan PYD ile tarihlerinde ilk defa 'devletleşme' sürecine gidebilecekleri bir konjonktürde güvenli bölgeyle önlerinin kesiliyor olmasının ilişkisi de sorgulanmalı. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan'nın "Rojava'ya müdahale ederlerse biz de onlara müdahale ederiz; o zaman Türkiye'nin tümü bir savaş sahasına dönüşür. 6-8 Ekim'deki kalkışma unutulmamalı” sözleri, PKK'nın Rojava'daki statüsünü ve genişleme politikasını tehlikeye atacak bir gelişmede çözüm sürecini yok sayabileceğinin açık bir kanıtıdır.



PKK'NIN ROJAVA ÖNCELİKLİ POLİTİKASI


PKK'nın Rojava'yı çözüm sürecine önceleyen tutumunu, IKBY ve İran ile ilişkilerinde de görmek mümkündür. IŞİD kuşatmasıyla Rojava'daki statüsü tehlike altına giren PYD, Barzani'den geçici askeri yardım almış, bölgedeki siyasi partilerle gerilen ilişkilerini normalleştirmeye çalışmıştı. İlki Haziran 2012'de Erbil Anlaşması, ikincisi ise Ekim 2014'te Duhok Anlaşması ile Rojava'nın yönetimini diğer Kürt siyasi partilerle paylaşma sözü veren PYD, IŞİD kuşatması kalkınca söz konusu anlaşmalarda geri adım attı. PKK'nın yıllarca çatışma halinde olduğu İran'la 2011'de ateşkes imzaladığı, İran'daki siyasal-askeri faaliyetlerini durdurduğu ve Suriye'de Esad yönetimi ve İran'la sık sık görüştüğü biliniyor. Suriye'de İran'ın rejim üzerindeki ve sahadaki etkisini gören ve Rojava'da İran'dan destek alan PKK, Rojava'nın statüsünün sürdürülmesi için İran'la ateşkesin devam etmesini de önemsiyor.


Görülen o ki PKK, Rojava'daki statüsü için sadece Türkiye'de çözüm sürecini geri plana atmıyor; aynı zamanda Barzani'yi karşısına alıyor, Esad yönetimi ve İran ile uzlaşmacı bir politika benimsiyor. 6-8 Ekim'de Kobani'deki ateşi Türkiye'ye taşımak isteyen ve Türkiye'nin güvenli bölge çıkışını Rojava'daki de facto statüsüne ve genişleme politikasına tehdit olarak gören PKK'nın, ateşkesi bitirmesinde etkili olan motivasyonlardan biri de örgütün Rojava politikasıdır. Önümüzdeki günlerde güvenli bölge konusunda atılacak adımların, Türkiye ve PYD'yi karşı karşıya getirmesi halinde Türkiye'deki çatışmanın ileri bir seviyeye taşınması ihtimali mevcuttur. Sonuç olarak PKK'nın hem çatışma motivasyonunda hem de çözüm sürecinin önümüzdeki aşamalarında Rojava kartını daha sık kullanacağını söyleyebiliriz.






#Çözüm süreci
#iş savaş
#pkk
#ortadoğu
9 yıl önce