|

Duygusal teselliler–beklentiler

Muhafazakar toplumlarda, kültürlerde, Türkiye'de içerisinde yaşadığımız üzere, politik popülizm yaklaşımları/yöntemleri milliyetçiliklere; din'i popülizm yaklaşım ve yöntemleri de mezhepçiliklere taviz vererek kendilerini kurumsallaştırıyor, meşrulaştırıyor. Bu nedenle, her iki durumda da, toplum, maalesef, yerel-taşralı bir konformizmle uzlaşıyor, bütünleşiyor.

Yeni Şafak
04:00 - 14/09/2015 Pazartesi
Güncelleme: 23:31 - 13/09/2015 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

ATASOY MÜFTÜOĞLU-


Muhafazakar toplumlarda, kültürlerde, Türkiye'de içerisinde yaşadığımız üzere, politik popülizm yaklaşımları/yöntemleri milliyetçiliklere; din'i popülizm yaklaşım ve yöntemleri de mezhepçiliklere taviz vererek kendilerini kurumsallaştırıyor, meşrulaştırıyor. Bu nedenle, her iki durumda da, toplum, maalesef, yerel-taşralı bir konformizmle uzlaşıyor, bütünleşiyor. Yerel-taşralı konformizm vazgeçilemez, sorgulanamaz, tartışılamaz bir geleneğe dönüşüyor. Bu gelenek sebebiyle, biz Müslümanlar, zamana ve mekana yeni bir anlam kazandıramadığımız gibi, temel İslami ilkelere, ölçülere, dikkate ve ufka yabancılaşıyoruz.


Yerel-taşralı konformizmin dokunulamaz bir gelenek halini aldığı toplumlarda herkes, her eğilim, her akım, her hareket yalnızca günü kurtarmaya çalışıyor, uzun vadeli, dönüştürücü, yapısal/temel stratejiler üzerinde çalışmıyor. Politik ya da, din'i popülizmi, büyük sayılara, demokratik sayılara ulaşmak üzere bir yöntem olarak seçenler, popülist gündemin kendi kendini içeriden tahrip eden bir bünye oluşturduğunu görmüyor ve anlamıyor.



HAC FOLKLORE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR

Bizler, Müslümanlar olarak, İslami bilincimizden, kimlik ve kişiliğimizden feragat pahasına büyük sayılara ve büyük maddi imkanlara ulaşmak üzere olağanüstü çabalar harcarken, büyük nitelikler için, büyük değerler, büyük anlamlar, büyük düşünceler, büyük kültürler için hiç bir çaba harcamıyoruz. Büyük düşünceler, büyük kültürler inşa etmek üzere kurulmuş kuruluşlara sahip değiliz. Toplumlarımız politik ve din'i popülizmler tarafından açıkça kısıtlandıkları için, evrenselci/küresel bir düşünsel/kültürel/felsefi/ahlaki tavrı/duruşu temsil edemiyor, küresel stratejiler tasarlayamıyoruz. Küresel İslami bilinci, dayanışmayı, özeleştiriyi, vizyonu ve küresel etkileşimi somutlaştırmamız gereken Hacc'da bile, ucuz/bayağı popülizmler sebebiyle Hacc'a, maalesef sıradan bir folklore dönüştürülüyor. Hacc'ı bir şekilde, İslami varoluşu eksiksiz temsil eden bir meydan okumaya dönüştüremiyoruz.


İnsanların, Müslümanların da, ilgilerinin ufukları hızla değişiyor. Entelektüel zenginliğe, birikime, mücadeleye ihtiyaç duyan Müslüman topluluklar/kadrolar, hareketler yok. Toplumlarımız meczubin taifesine daha çok ilgi duyuyor. Bütün bu nedenlerledir ki, bugün, her tür kültürel terörizme, her tür kültürel katliama daha çok açık durumda bulunuyoruz. Dışarıdan gelen barbarlıklardan daha çok, içimizde yaşattığımız barbarlıklar sebebiyle, utanç verici, yıkıcı karşıtlıklar, düşmanlıklar, rekabetler sergileyebiliyoruz.



TERÖRİZE EDİLİYORUZ

Dini ve politik popülizmler bizleri ilkel bağlılıklara, ilkel uzlaşmalara sevkediyor. Sözünü ettiğimiz popülizmler sebebiyle, tek boyutlu tektipleşmelere mahkum ediliyoruz. Hayatın bütün boyutlarının ekonomi tarafından işgal ve istila edilmiş olması sebebiyle, niceliksel bir zaman yaklaşımının neden olduğu an'ı yaşama alışkanlıkları sebebiyle, niteliksel değerlerin, ölçülerin, çabaların, ilişki biçimlerinin kültüründen/dünyasından uzaklaşıyoruz. Niteliksel inşa'ların, yapıların, kaygıların, fedakarlıkların ahlakına sahip olmadığımız için, “uygarlaştırma misyonu”na dayalı hegemonik bir kültür çevresi, hepimizi, istediği zaman barbarca terörize etmeye cesaret edebiliyor.



Büyük sayılara, büyük paralara sahip olduğumuz halde, entelektüel niteliklere, yağunluklara, derinliklere ve ufuklara sahip olmadığımız için, Aydınlanma akılcığının tiranlığına, seküler mutlakıyetçiliğin dayatmalarına İslami cevaplar veremiyoruz.


İslami toplumların, nitelikli, derinlikli ve çok ufuklu eğitim alan toplumlar olarak temayüz ettikleri bilinen bir gerçektir. Bugün, toplumlarımız korkunç bir ufuk daralması ve ilişkisizlik içerisinde bulundukları için, farklı yorumlardan, farklı çözümlemelerden rahatsızlık duyar hale gelmişlerdir. Popülizmlerin toplumlarımız üzerindeki tahribatı ancak, niteliksel çabalarla aşılabilir. Zihinsel kültürel çözülme/bunalım içerisinde bulunan toplulukların farklı yorumlara tahammülleri yoktur. Her tür tahammülsüzlük, dargörüşlülükler, ufuksuzlukla çok yakından ilgilidir.



OYALANIYORUZ

Bugün, Müslümanlar olarak, seküler mutlakıyetçiliğin kontrolü ve baskısı altında bulunduğumuz için bilinçli hesaplaşmalardan, bilinçli/özgün toplum/tarih/siyaset tasavvurundan söz edemiyoruz. Şimdiye dair, şimdi üstlenilmesi gereken İslami sorumlulukları üstlenemiyoruz. Kültürel ve siyasal modernliğin gereği sayılan her tür ahlaksızlık, her tür hayasızlık, her tür sapıklık sınırsızca özgürleştirilebilirken, bizler, bireysel dindarlığın talepleri dışında kalan, hiç bir İslami özgürlük talebini gündemimize alamıyoruz.


Özgürlük retoriğinin modern-seküler-liberal hayat tarzı adına sınırsız ve ölçüsüz bir şekilde istismar edilebildiği bir dönemde İslami haklar ve özgürlükler dilini gereği gibi tanımlayabilmiş değiliz. İslami anlamda hak ve özgürlükler dilini tanımlayamadığımız, kuramadığımız için, burjuva bireyciliği temelinde, bu bireyin hak ve özgürlüklerini, ekonomik taleplerini tanımlayan kavramları, bu kavramların niteliklerini sorgulamaksızın içselleştirebiliyoruz.



İslami anlamda bütünlüklü bir düşünce sistemine, bilinçli bir hayat/dünya/tarih kavrayışına, bilinçli bir siyaset kavrayışına sahip olmadığımız için, hayatlarımızı daha çok ahlaki-duygusal-romantik tesellilerle – beklentilerle sürdürüyoruz. Bu tesellilerin, bu beklentilerin bir tür oyalanma olduğunu kesinlikle farketmiyoruz.










#İslam
#din
#muahafazakar
9 yıl önce