|

Evde kal ve hiç ayrılma

Avusturyalı yazar Arno Geiger, Avusturya’nın seçkin John Beer Literaturpreis edebiyat ödülüne layık görülen kitabı “Yaşlı Kralın Sürgünü”nde babasının hastalık sürecini konu ediniyor. Edebi bir metin olmaktan çok öte Alzheimer’ın adım adım bir insanın ve yakınlarının hayatını nasıl dönüştürdüğünü özetleyen anlatı, özellikle bu tecrübeyi yaşamaya başlayanlar için bir anlamda kılavuz kitap.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 19:15 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak
İPEK TANIR


Otuz, kırk yıl önce belli yaşın üstündeki büyüklerimizin yaşadığı unutkanlıklar, konsantrasyon bozukları, algı kaybı gibi durumları 'bunama' olarak adlandırır ve bunun yaşlılıktan kaynaklı bir durum olduğunu düşünürdük. Hatta çoğu kez bu haller normal karşılanırdı. Yakın zamanlarda artık tüm bu belirtiler Alzheimer ya da Demans denilen ve insanı fiziksel pek çok rahatsızlıktan daha çok eksilten bir hastalığa işaret etmeye başladı. Artık 'çağın hastalığı' denilebilecek sıklıkta karşımıza çıkmaya başlayan Alzheimer'a sinema ve özellikle edebiyatın da bigane kalması beklenemezdi.



Sinema için güçlü hikâyeler sunan bu alanda edebiyatçılar da gerek kurgu gerek hayatın ta kendisinden hareketle eserler veriyor bir süredir.



Avusturyalı yazar Arno Geiger, Avusturya'nın seçkin John Beer Literaturpreis edebiyat ödülüne layık görülen kitabı Yaşlı Kralın Sürgünü'nde babasının hastalık sürecini konu ediniyor. Edebi bir metin olmaktan çok öte Alzheimer'ın adım adım bir insanın ve yakınlarının hayatını nasıl dönüştürdüğünü özetleyen anlatı, özellikle bu tecrübeyi yaşamaya başlayanlar için bir anlamda kılavuz kitap. “Babam, hiç bilmediği bir dünyaya sürgün edilmiş bir kral kadar huzursuzdu.” diyen Arno Geiger diğer aile bireyleri ile birlikte bu gerçeği kabulleniş süreçlerini anlatırken okuru da II.Dünya Savaşı'nın acılı günlerine götürüyor. Babası August'un gencecik yaşında savaşta esir düşüp yaşadığı acı tecrübeler, annesiyle evliliği, bu sorunlu evliliğin nedenlerine dair hatırlamalar da anlatının fonunda yer buluyor kendine.



SÜRGÜN KRALIN EV HASRETİ



Babasının boyut değiştiren ve farklılaşan dünyası ile bağ kurmaya çalışan Geiger'in bu anlama çabası çoğu kez can acıtan cümlelere dönüşüyor: “İnsanın karşı koyamadığı düşmanca bir şey tarafından ele geçirilmiş olması ne kadar yürek yakan bir korkuydu.” diyor sözgelimi. Çünkü Alzheimer, sadece insanın hatıralarını, geçmişini elinden almakla kalmıyor, hayatla ilgili bütün denklemlerini, alışkanlıklarını, algılarını da tersyüz ediyor.



“Değişmişti, bezgin yüz ifadesinde artık umutsuzluğun ve unutkanlığın yerine, bütün dünyanın ona yabancı geldiği bir insanın derin ev özlemi okunuyordu. Bu evsizlik duygusunun basit bir yer değiştirmeyle bertaraf edilmesi için ikna yolu denendiğinde sık sık babamın günlerce kurtulamayacağı açmazlar ortaya çıkıyordu.” diyor Geiger babasındaki dönüşümü anlatırken... 'Ev özlemi' bu hastalıkla ilgili kilit ifadelerden biri. Zira, anneniz, babanız ve çok sevdiğiniz yakınınız günün birinde kendi evinin ve hayatının yabancısı olup çıkabiliyor. Gecenin bir yarısı evin içinde ilk kez gelmiş gibi şaşkın bakışlarla dolaşıp ezbere bildiği odaların evine ne kadar da benzediğini söyleyebilir mesela. İkna çabanız boşunadır. Zira artık o sizin dünyanızdan bakmıyordur artık hayata. Sizin ezberlerinizden vazgeçip oyunu onun kurallarına göre oynamanız gerekir. Geiger de babasıyla iletişim kurabilmek için bu yolu deniyor: “Onun gibi hastalar, hastalığın etkisiyle bulunduğu yeri algılayamıyorlar, aile fertlerine de bütün bunların arasında her gün ev hasretinin ne demek olduğunu gözlemlemek kalıyordu. Onun için son derece üzülüyor evde olduğu duygusunu tekrar hissetmesi için kendimizi paralıyorduk. Ancak bu bir şekilde kanser hastalarında görülebilen bir iyileşmenin Alzheimer hastalarında olmayacağı gerçeğiyle yüzleşmemiz anlamına geliyordu. Ancak iki yıl sonra önceden daha iyi olabilecekken kötüye giden durumlar değerlendirilip, tedbirler alınmış ve olumlu sonuçların ortaya çıkmasıyla biraz rahatlamıştık. /.../ Daha çok hastalığa ve unutkanlığa borçlu olduğumuz doğallıkla arkadaş olmuştuk. Burada bana hoş gelen unutmaktı. Yaşadığımız bütün anlaşmazlıklar geride kalmıştı. Onunla günlük temas artık sık sık hayal ürünü bir yaşama göre kuruluyordu. Her yeni hafıza kaybının ortaya çıkışında kendimizi onun zihninin anlaşılmaz şeylere ve halisünasyonlara karşı manen hazırladığı geçici çözümlere ve yanılsamalara göre ayarlıyorduk.”



YÜZYILIN HASTALIĞINDAN KONUŞMAK



Bir yakını Alzheimer olanlar durumu kabullenmek kadar bununla nasıl baş edebileceği meselesinde de büyük bir çaresizlik içine düşerler genellikle. Ancak tam bu noktada tecrübe aktarımı bu yükü biraz da olsa hafifletmeye yardımcı olur. Arno Geiger'in anlatısı bu bakımdan çok değerli. Gieger “Alzheimer hastalığı, biz sağlıklıların günlük aktivitelerimizi sağlıklı bir şekilde yerine getirmek için ihtiyaç duyulan becerilerin ne kadar karmaşık olduğu konusunda gözlerini açmış ve toplumumuzun gidişatı için de anlamlı bir işaret olmuştur. Alzheimer hastalığından konuşmak demek yüzyılın hastalığından konuşmak demektir. Babamın hayatı tesadüf eseri bu gelişim için gereken şartlara sahipti. Hayatı çok sayıda sarsılmaz dayanağın olduğu bir zamanda başlamış ve batı toplumu çoktan bir enkaz alanında destek arar durumdayken hastalığa doğru akmıştı” diyerek okurlarında da bu anlamda bir farkındalık oluşturmaya çalışıyor. Hastalıkla ilgili çok temel yanlışlarından birine de şöyle dikkat çekiyor yazar: “Sık sık Demans hastası bir insanın 'çocuk' gibi olduğu söylenir. Yetişkin bir insanı çocukluğa geri döndürmek mümkün değildir ve ileri doğru gelişmek çocukluğun doğasında vardır. Çocuklar beceri kazanırken Demans hastaları becerilerini kaybederler. Çocuklarla uğraşma ileriye dönük bir görüş kazandırırken, Demans hastalarıyla uğraşma yitip gidenleri görmektir.”



Hastalığın yıpratıcı etkileri kadar bir yanıyla da onarıcı olabildiğinin altını çizen Gieger,



“İş bölümüne rağmen başlangıçta güç tüketen bir görev olsa da zamanla en azından aile içinde birlikte olma duygusunu kuvvetlendirmiş, babamın hastalığı ailenin dağılmasını önlemişti.” sözleriyle bu zorlu süreci bir imkân olarak değerlendirmenin de mümkün olduğunu söylüyor.







• • •


Yaşlı Kralın Sürgünü


Arno Gieger


Çev: Sevgi Tuncay


Erdem Yayınları


Ekim 2016


136 sayfa


#Arno Geiger
#John Beer Literaturpreis
#Yaşlı Kralın Sürgünü
7 yıl önce