|

Göçmenler ile zenginleşen kıta

Kıtaya gelen göçmenleri güçlü dili ve derin kültürü sayesinde büyük oranda yeni nesiller üzerinden Latinleştirebilen kıta, göçmenleri bir tehdit değil, ciddi bir zenginlik olarak görüyor.

Yeni Şafak
04:00 - 18/04/2016 Pazartesi
Güncelleme: 22:52 - 17/04/2016 Pazar
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
-DOÇ. DR. MEHMET ÖZKAN

LATİN AMERİKA GÜNLÜĞÜ

KOLOMBİYA



Küreselleşme ile birlikte insan hareketliliklerinin çok sıradanlaştığı bir dünyada Latinlerin göçmenlere nasıl yaklaştıkları, Latin kültürü ve zihniyetinin bu konuya yaklaşımını anlamak Avrupa çerçevesinde son dönemde tartıştığımız göçmen politikalarına farklı bir yaklaşım getirebilir.



Latin Amerika ilginç bir şekilde göçmenlerin, yabancıların ve yeni hayat arayanların kendilerini en rahat hissettikleri, topluma rahatça karışabildikleri bir kıta. Hatta bu konuda Amerika Birleşik Devletlerinden bile çok çok ileride. Kıtada başka ülkelerden gelen göçmenler çok rahat bir şekilde siyasi, ekonomik ve sosyal skalada tırmanabilmekte ve toplum da onları sıradan bir yerel Latin kadar benimseyebilmektedir. 19.yy'in sonu itibariyle Osmanlı coğrafyasından kıtaya gelen Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Dürziler Latin Amerika'nın birçok ülkesinde kendilerine çok rahatlıkla yer bulabilmişlerdir. Siyaseten ve ekonomik anlamda çok saygın konumlara gelen bu Los Turcos'lara daha sonra Filistin, İspanya ve Avrupa'nın diğer ülkelerinden gelen göçmenler de dahil olmuştur.



SİYASAL KATILIMIN BELİRLEYİCİLİĞİ

Bir ülke yada kıtadaki göçmenlere yaklaşımı ne iyi şekilde ölçmenin tek yolu, göçmenlerin karar alma mekanizmasına ne kadar dahil olabildikleri ve dolayısıyla yaşadıkları ülkeyi ne kadar sahiplenebildikleridir. Latin Amerika kıtası bu anlamda çoğumuzun fark ettiğinden çok daha kapsayıcı, ve içselleştirici bir politikaya sahiptir. Arap kökenli Julio Cezar Turbay Kolombiya'da, Abdala Bucaram ve Jamil Mahuad Ekvator'da, Carlos Menem Arjantin'de devlet başkanlığı gibi ülkenin en kilit makamına ulaşabilmişlerdir. Aslen Japon bir göçmen ailenin oğlu olan Alberto Fujimori 1990-2000 yılları arasında Peru siyasetinde cumhurbaşkanı olarak çok ciddi bir rol oynamakla kalmamış halen Fujimori ailesi Peru siyasetinde en güçlü ailelerindendir. Geçen hafta Peru'da ilk turu yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Alberto Fujimori'nin kızı Keiko Fujimori seçimlerden birinci olarak çıkmıştır. İkinci tura kalmaya hak kazanan diğer aday Pedro Kuczynski ise Polonya kökenli göçmen bir ailenin oğlu olup, aslen bir Amerikalı ile evli bir ekonomisttir. Brezilya'da cumhurbaşkanı Dilma Rousseff'un yardımcısı ve muhtemelen görevden alınması durumunda onu yerine geçecek olan Michel Temer aslen Lübnan kökenli bir göçmen ailenin çocuğudur.



BÜROKRASİDE BELİRGİN VARLIK

Kıtadaki göçmenlerin siyasal etkisi sadece en üst düzey makama gelenlerle sınırlı değildir. Örneğin şimdiki Ekvator Dışişleri Bakanı Guillaume Long, Paris doğumlu ve bir akademisyen olarak Kito'ya yerleşmiş bir kişidir. Zamanla konumunu pekiştirmiş, siyasi çevrelere dahil olmuş ve yaptığı çeşitli görevlerden sonra en son kabine değişikliğinde Dışişleri Bakanı olarak atanmıştır. Aynı şekilde Latin Amerika'da orta düzey bürokraside birçok yabancı rahatlıkla iş bulabilmekte ve devletin en kilit konumlarında çalışabilmektedir. Dışişleri bakanlıklarında daire başkanlığı gibi konumlar dahil, ülkenin karar alma mekanizmasını etkiyebilecek güce göçmenler ciddi şekilde sahiptir. Ayrıca Venezuela ve diğer ülkelerde birçok göçmen kökenli milletvekilinin varlığını da buraya not etmek gerekir.



EKONOMİDE ETKİN YAPI

Ekonomik anlamda göçmenlerin kıtadaki varlığı genellikle Meksikalı Suriye kökenli Carlos Slim üzerinde okundu. Slim ciddi bir sembol isim olmasına rağmen ekonominin kilit konumlarında çok sayıda göçmen vardır. Orta ve küçük ölçekli şirketlere sahip olan göçmenler kıtada ekonomik anlamda orta sınıf ve üstü denilebilecek bir ekonomik konuma sahiptirler.


Kıtadaki göçmenlerin varlığı sadece siyaset ve ekonomik alanla sınırlı olmayıp, entelektüel anlamda da çok ciddi bir göçmen etkisinden bahsedilebilir. Filistin kökenli, Yahudi kökenli ya da Amerika Birleşik Devletleri dahil diğer batılı ülkelerden gelen akademisyenler kıtadaki entelektüel hayata görünenden çok daha fazla katkı vermektedirler. Hem kıtadaki yüksek öğrenim düzeyindeki eğitimin şekillenmesinde hem de siyasetçilere danışmanlık yaparak siyaset mekanizmasına katkı veren göçmen kökenli entelektüeller, aynı zamanda kıtanın ufkunu genişletmekte ve kıtayı diğer dünyadaki entelektüel tartışmalarla doğrudan bağlamaktadırlar. Bu konuda çok örnek olmasına rağmen bir tane örnek vermek gerekirse mesela Peru'da Filistin kökenli bir Hristiyan olan Farid Kahhat Ortadoğu dahil uluslararası ilişkiler konusunda en çok tavsiye alınan bir konuma sahiptir.



ZENGİNLEŞTİREN DEĞER

Latin Amerika'daki göçmenlerin konumu, etkisi ve kıtaya yaptıkları derin katkılar konusunda elbette çok daha fazla yazılacak şey var. Ama yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım gibi Latin Amerika son yüzyılda gerçek anlamda bir göçmen seven kıtaya dönüşmüş ve bunun semeresini de birçok anlamda görmüştür. Kıtaya gelen göçmenleri güçlü dili ve derin kültürü sayesinde büyük oranda yeni nesiller üzerinden Latinleştirebilen kıta, göçmenleri bir tehdit olarak değil, ciddi bir zenginlik olarak görmektedir. Dolayısıyla Latin Amerika göçmen meselesi konusunda ne yapacağını bilmeyen Avrupa ve diğer ülkeler için bir referans kaynağı olarak detaylı bir şekilde incelenmesi gereken devasa bir tecrübeye sahiptir.



#Latin Amerika
#göçmen
#Latin
8 yıl önce