|

Gökdelenler dikerek yükselinemez

Mimarlık ve Sanat dergisi ile Mimarlar Sözlüğü gibi alanında öncü eserlere imza atan Doğan Hasol’u “20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı” adlı eseri raflarda yerini aldı. Hasol, 150 mimarın 190 yapısını inceliyor.

Yeni Şafak
17:24 - 12/04/2017 Çarşamba
Güncelleme: 17:34 - 12/04/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Gökdelenler dikerek yükselinemez
Gökdelenler dikerek yükselinemez
YUNUS EMRE TOZAL
1998 yılında Paris Belediye Sarayı’nda açılan ve tüm dünyada mimarların, mühendislerin ve özellikle şehir plancılarının gündemini uzun süre meşgul eden C’était I’an 2000, Le Paris des Utopies (2000 Yılı... Ütopyalar Paris’i) adlı sergi, 1860 -1960 arasındaki dönemi analiz ederek 2000’li yılları fantastik projeler ve öngörülerle geleceği tasavvur ediyordu. Sualtı şehir planlarından gökdelen şehirlerine, nasıl bir Paris’te yaşamak istersiniz sorusuna cevap niteliğinde verilen fantastik eserler, planlar ve projelerin en önemli yanı, modern insanın nasıl bir şehirde yaşamayı tasavvur ettiğine yönelik bir analizdi. Nasıl bir şehirde yaşıyoruz ve nasıl bir şehirde yaşamaya devam edeceğiz? Etrafımızda bunca olup bitenler bizi nasıl etkiliyor ve etkilemeye devam edecek? Bizim, çevremizde olup bitenlerle ilgili bir sorumuz olacak mı? Adeta cenneti yeryüzüne taşımış gibi sunulan projelerin, yüzümüze baka baka gerçekten ormanın içinde yaşayacakmışız gibi anlatılan sitelerin, daha projedeyken alırsak çok büyük kâra geçeceğimizi heyecanla anlatan gayrimenkulcülerin ağından ne zaman uzaklaşıp da toprakla; kendimizle; kainâtla vakit geçirmeye başlayacağız? Şüphesiz bu soruların cevabı, sadece mimarların, mühendislerin ya da şehir plancılarının gündeminde yer almamalı, şehir oluşturan; şehirde varlığıyla yaşayan herkesin gündeminde yer almalı değil mi? “Mimari doğası gereği kolektiftir” sözüyle başlar Aldo Rossi mimari tanımına. (Şehrin Mimarisi, Aldo Rossi) Mimarinin çıkışını zorunlu bir artifakt olarak ifade eden Rossi, mimarinin iki değişmez özelliğinin ise, estetik kaygı ve içinde yaşanabilinecek daha iyi bir çevrenin oluşturulması olduğunu belirtir.

Paris Belediye Sarayı’nda açılan sergi, tüm dünyaya adeta bir ders verme niteliğindeydi ve Parisliler her türlü çılgınlığa izin verilen o projelerin gerçekleşmediğine şükrediyor olmalılar. Çünkü old-town olarak adlandırılan eski Paris’i, tarih ve kültürlerini büyük bir özveriyle korudular ve sergideki gerek sualtı şehirlerine gerek gökdelenlere kanmadılar. Sergideki broşürlerden birinde yer alan bir yazının başlığı, Parislilerin duygusunu çok iyi ifade ediyordu: “Hayır! Gökdelenler Dikerek Yükselinemez!”
GÜZEL ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

Mimarlık, mühendislik, şehircilik, kentleşme, endüstri ürünleri tasarımı, peyzaj tasarımı, arkeoloji, kültür, sanat vb. konu başlıklarında kitaplar yayımlayan YEM Yayınları, Doğan Hasol’un uzun emekleri sonucu nihayete erdirdiği 20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı adını taşıyan yeni kitabını geçtiğimiz haftalarda yayımladı. Hasol’un 20. yüzyıl Türkiye mimarlığının değişim ve gelişim sürecini 150’ye yakın mimarın 190 yapısıyla örnekleyerek anlattığı kitabı, 1900’lülerin başından günümüz Türkiyesi’ne nasıl bir coğrafyada yaşamadığımızı anlamak; nasıl eserlere sahip olduğumuz tanımak ve gelecek kuşaklara nasıl şehirler bıraktığımızı fark etmek açısından oldukça mühim. Hasol, nasıl bir şehirde yaşıyoruz sorusundan yola çıkarak herkesin ilgi alanı kadar bile olsa yaşadığı ülkenin ve şehirlerinin mimari açıdan geçirmiş olduğu süreçleri tanımasını sağlayacak, kolay okunabilen bir esere imza atmış. Bu açıdan Hasol’un kitabı, gençlerin meslek seçimi sürecinde okuyabileceği ve estetik olarak yaşadığı şehri tanıması açısından hayli önemli. Estetik kavramını bağımsız bir disiplin olarak kuran filozof A.G.Baumgarten, estetik bilimini felsefeye kazandırmış, estetiği de” güzel üzerine düşünme” olarak tanımlamıştı. Baumgarten’dan önce, estetiği duyusal bilginin yetkinliği olarak tanımlayarak estetiğin kendine özgü sınırlarını çizen Kant, estetik değer taşıyan müzik parçalarından resim ve süslemeye, portreler ve manzaralardan farklı yapılara ve parklara kadar birçok öğenin estetiğin alanına girebileceğini belirtmişti. Heidegger de hakikat-estetik algısını şöyle dile getirmişti: “Hakikat, eser içine girdiğinde görünür olur. Görünüş -hakikatin eser içindeki ve eser halindeki varlığı olarak- güzelliktir”.

Estetiğin özgün olarak belirginleşmesi, mimari yaklaşımda varlığın bütünlüğünü ve kuvvetler hiyerarşisini göz önünde bulundurmanın zaruri oluşunu doğurmakla birlikte, kentsel morfolojiyi ve kâinatı da keşfetmeyi zorunlu kılar. Doğan Hasol, son yüz yıldır yaşanan gelişmeleri inceleyerek 20. yüzyılın bir fotoğrafını çekmiş. Savaşlardan doğal afetlere, yangınlardan kazanılan bağımsızlıklara 20. yüzyıl dünyanın pek çok ülkesi için olduğu gibi, Türkiye için de toplumsal, ekonomik ve siyasal alanlarda değişimler, dönüşümler; özellikle de bilim, teknoloji ve sanat yolunda atılımlar çağı olmuştur. Yaşanan bu hızlı gelişmelerin yansıması doğal olarak ülkemiz mimarlığında da görülmüş, mimari geleneğimizi etkilemiştir. Hasol, ülkemiz mimarlığının bu değişim ve gelişim sürecini, bir antoloji gibi değil ama belirli bir üsluba ve mimari değerlerinin yanısıra dönemleri ve mimari anlayışları açısından listeleyerek, yüz yıllık mimarlık birikimimizi yorumlamış. Değerlendirmeyi yapılar üzerinden kronolojik bir sistemle dönemler halinde belirleyen Hasol, 1900-2000 yılları arasında üretilmiş, örnek oluşturabilecek değerli yapıtların tümünün kitapta verilenlerden ibaret olmadığını da özellikle belirtmiş.

DÜNYAYI GÜZELLEŞTİRME VAZİFESİ

Hasol’un kitabı, son zamanlarda çok sık tartışılan ve medyada da dillendirilen “Türkiye’de mimarlık var mı ki?’ söylemine karşı, varlığını kanıtlanması ve belgelemesi açısından önemli bir yer tutuyor. Hasol’a göre Türkiye’de mimarlık var mı ki söylemi biraz haklı ama çokça haksızdır. Çünkü geçmiş pek çok dönemde olduğu gibi, 20. yüzyılda da ülkemizde hiç kuşkusuz çok iyi mimarlık ürünleri ortaya konabilmiştir ki bu eserleri Hasol’un kitabında da görebiliyoruz. Fikirleriyle ve azmiyle her zaman gündemimizde yer alacak mimar Turgut Cansever’in eserleri, son yirmi yıldır şehircilik alanında yaşadığımız akıl tutulmalarına birer örnektir ve mimari birikimimizi yaşatmak ve kaybetmemeden ilerlemek için de hayli önemlidir. Hasol’a göre bir yandan toplumumuzun eğitim, görgü ve kültür düzeyi bu eserleri değerlendirmenin maalesef uzağındadır. Çünkü ekonomik olarak konutun bir rant aracına dönüştüğü; yoğun gecekondulaşma, kaçak yapılaşma ve plansızlık kargaşası içinde iyi işler de artık görünemez hâle gelmiştir. Elbette toplum olarak mimari değerleri koruma konusundaki bilinç eksikliğimiz de var. Unutmayalım; insanın esas vazifesi diyordu Turgut Cansever, dünyayı güzelleştirmektir.

  • KİTABIN KÜNYESİ
  • 20. Yüzyıl Türkiye Mimarlığı
  • Doğan Hasol
  • Yem Yayınları
  • Şubat 2017
  • 312 sayfa
#Gökdelen
#Türkiye
#mimarlığı
7 yıl önce