Son zamanlarda bunların hızla Türkçeye çevrildiğini görüyoruz. Neden? Çünkü Kafka'nın eserleri herkesin bir nevi kendini bulacağı cinstendir. Semboller ve hayati konularla doludur. Kafka'yı ilk modernistlerden sayanlar olduğu gibi ilk postmodernistlerden sayanlar da var. Bitirebildiği tek roman Dava'dır, o da birden bire biter, Josef K.'nın neden öldürüldüğü bir soru işareti olarak kalır. Diğer Amerika ve Şato da kocaman birer soru işaretidir. Bir nevi ne ararsan bulunur bir külliyat oluşturur Kafka'nın kitapları. Her tür yoruma açıktır. Zaten işin içine günlük, aforizma ve mektuplar girince iş içinden çıkılmaz bir hal alır.
Kafka'nın eserleri defalarca Türkçeye çevrildi. Denilebilir ki artık Kafka'nın okuyucu kitlesine Türkler de dâhildir. Türkler de artık Kafka'nın romanlarında ne var ne yok diye bakabilecek, onları yorumlayacak konumdadır. Bu yüzden Kafka'nın hayatı ve eserleriyle ilgili kitaplar Türkiye'de de alıcı bulmaya başladı. Kafka yorumlarının sınanması, karşılaştırılması, en doğru yoruma ulaşılması bir ihtiyaç olarak belirdi. Tamam, Kafka'nın eserleriyle ilgili fikir edindim ama bakalım aynı fikirlere başkaları da ulaşmış mı ya da doğru bir okuma yapmış mıyım? Bu sorunun cevabı, diğer yorum kitaplarında gizlidir. Hızla Türkçeye çevrilen Kafka biyografilerini bu şekilde anlayabiliriz.
Kafka'nın şahsiyeti ve hayatı eserlerinin önüne geçmeye başlamıştır. Yani eseri anlamak için yazarın hayatına değil yazarı anlamak için esere bakılmaktadır. Bunun tipik bir örneği de Kafka: Utanç ve Suçluluğun Şairi'dir. Yazarı Saul Friedländer, Kafka gibi Praglı bir Yahudi ailesine mensuptur. Sıkı bir Siyonisttir, Siyonizmin tarihine vakıftır. Bu alanda eser de vermiştir. Kafka'yla alakası da buradan gelir. Prag'da Friedländer ailesi, Kafka ailesinden bir kuşak gençtir. Öyle olunca Saul Friedländer için Kafka daha ilgi çekici bir hale gelir, çünkü işin içine Praglı Yahudilerin tarihi de karışır. Kafka'nın üç kız kardeşi Nazi kamplarında öldürülmüştür, Saul Friedländer de II. Dünya Savaşı'nda ailesini yitirmiştir. Saul Friedländer incelemesine tüm bu nedenleri/ortak noktaları saydıktan sonra başlar.
Saul Friedländer kitap boyunca kişisellikten kurtulamaz. Bu yüzden Kafka: Utanç ve Suçluluğun Şairi tamamen kişisel yorumlardan oluşur. Kafka'nın eserleri kadar kişiliği ve hayatı da belirsizlik, tutarsızlık ve kararsızlıklarla dolu olduğu için, aslında talihsiz yorumlara gayet açıktır. Bunun en güzel örneği Saul Friedländer'in Kafka'sıdır. Utanç ve Suçluluğun Şairi'nde karşımıza çok değişik, kafamızda şekillendirdiğimiz önceki Kafka imgesini yer yer yıkacak yer yer yenileyecek yer yer de o imgedeki eksikleri giderecek bir Kafka figürü çıkmaktadır. Çünkü Friedländer kritik, çoğu kimsenin girmek istemediği, çoğu kimsenin de önemsemediği konulara balıklama dalar. Hatta kitabını sırf bu konular için yazar. Nedir bunlar? Kafka'nın Yahudiliği, babasıyla sorunu, nişanlısıyla ilişkisi, aşık olduğu kadınlar, dost çevresi, Siyonizme karşı tutumu, cinsel hayatı, fantezileri; Max Brod'un Kafka'nın eserlerine uyguladığı sansür… Friedländer, Kafka'ya karşı oldukça mesafelidir. Oysa ona karşı ilgisinde ikisinin de Yahudi olmasından ileri gelen bir ünsiyet söz konusuydu. Friedländer anlaşılıyor ki kendini Kafka'nın yerine koyma gereği duymamış, dışarıdan yaklaşmayı yeğlemiş. Çoğu zaman ona karşı acımasız, öfkeli yaklaştığı bile söylenebilir. Örneğin Kafka'yı çabuk kategorize eder. Katı yargılarda bulunur. Ondaki sıkıntıları hemen isimlendirir. Yargılarında hata payı bırakmaz. Bunları ispat etmek için de Kafka'nın günlük, mektup ve eserlerini istediği gibi evirir, çevirir, yorumlar. Yeter ki bunlar kendi isimlendirme ve tespitlerine hizmet etsin. Kendi yorumunu bir nevi Kafka'ya dayatır. Diğer taraftan Kafka'nın kalan diğer eserleriyle bir tutarsızlık içine düştüğünü de düşünmez. Ayrıca Kafka'yla ilgili yazılmış biyografi kitaplarından kendi tespitlerine dayanak olacak cümle ve ifadeleri cımbızlar. Bazen kısacık ve daha başka anlamlara da gelebilecek bir ifadeyi uzun uzadıya analiz etmeye çalışır. Friedländer'in Kafka'ya dönük bu soğukluğunu anlamlandırmak güçtür.
Friedländer, Kafka'yı Freud'un terimleriyle anlatır. En büyük sıkıntısı da budur zaten. Psikanalize ait terimler, Kafka'nın kişiliği ve hayatı noktasında cılız kalır. Kitabın sonuna kadar bu soğuklukla hareket eder Friedländer. Kafka'ya özel diyebileceğimiz hiçbir sıkıntı ve durum Utanç ve Suçluluğun Şairi'nde kendine yer bulamaz. Örneğin Friedländer'e göre Kafka'da hayata geçirilmemiş “homoseksüel fanteziler” vardır. Babasıyla kavgası zaten oidipus kompleks ilgilidir. Aslında Kafka sadomazoşistir. Depresyon, bilinçaltı, güdüler… kitap boyunca sık sık başvurulan kavramlardır. Friedländer adeta Freud'un alet edevatını alıp soğukkanlı bir doktor havasında Kafka'yı ameliyat etmeye çalışmıştır. Bu da Kafka'yı bir hasta olarak ele aldığını gösterir. Öyle bir düşüncesi olmasa da yöntemi Kafka'yı hasta durumuna düşürür. Önsözünde belirtmese bile Friedländer, Kafka'nın psikanalitik biyografisini yazmak istemiştir.
Friedländer'in tezleriyle ilgili itirazlarımızı sıralamaya yer kalmadı. Fakat Utanç ve Suçluluğun Şairi'nde acı çeken, yalnız kalan, hassas, ince düşünceli ve dahi olan Kafka imgesinden eser yoktur. Friedländer genel Kafka imgesine dönük bir saldırıya geçmiş gibidir. Kitabı ilginç kılan da bizce bu yönüdür.