|

Hokkabaz demeyin kızarım

Yaptığı gösterilerle hafızalarımızda iz bırakan, 'O tavşan şapkadan nasıl çıktı', 'o kızı testereyle nasıl kesti' dedirten ünlü illüzyonist Sermet Erkin, şapkadan tavşan çıkarmaktaki maharetini tencereden pek çok kimsenin bilmediği yemekleri çıkarmakta da kullanıyor.

Ramazan Bingöl
00:00 - 5/11/2006 Pazar
Güncelleme: 09:54 - 5/11/2006 Pazar
Yeni Şafak
Hokkabaz demeyin kızarım
Hokkabaz demeyin kızarım

Cem Yılmaz'ın "Hokkabaz" filmiyle yeniden alevlenen 'Hokkabaz-Sihirbaz' tartışmalarının dumanları arasında ünlü illüzyonist Sermet Erkin'le keyifli bir sohbet yaptık. Erkin'in eşi ve gösterilerindeki asistanı Nuray hanımın da katıldığı sohbetimizi Beyoğlu'nun en eski lokantalarından Lades'te gerçekleştirdik. Doğrusu Sermet Erkin'in illüzyon sanatında büyük bir usta olduğuna şüphe yok. Ancak ben, O'nda Türk damak tadı ve mutfağı konusunda aynı derecede bir maharet bulmayı beklemiyordum. Maharet diyorum çünkü illüzyon sanatının çok büyük bir yetenek ve uzun yıllar sürecek bir çalışma gerektirdiğini hepimiz biliyoruz. Sohbetimiz esnasında Sermet Erkin'in insanlara 'şu ana kadar yediğimiz en güzel yemekti' dedirtecek güzellikte ve bilinmeyen yemekler yaptığını, bu konuda oldukça maharetli olduğunu da öğrendim. Acaba yemekleri de şapkasından mı çıkarıyor diye merak ettiğim Ünlü İllüzyoniste gayri ihtiyari "Nereden bu beceri?" diye sorduğumda 'sadece merak' diyor ve ekliyor: “Hiç kimsenin bilmediği yemekleri yapmayı severim. Bence geleneksel yemeklerimiz yaşatılmalı. Bu iş özen ister, benim yemek kitapları koleksiyonum bile var. Ancak çok güzel yemeklerimiz olmasına rağmen Türk Mutfağı'nın dünyadaki yeri ne yazık ki acınacak halde. Bizim yemeklerimize yabancılar sahip çıkıp yeni isimler vererek önümüze koyuyor”


Sohbet güzel, yemek zevksizdi

Sohbet mekanı olarak seçtiğimiz Lades, Sermet Bey'in eskiden beri gittiği bir lokanta . Ancak daha yemeğe başlarken istediğim ezo gelin çorbası tatsız ve soğuktu. Belki sonradan gelen yemekler daha iyi olur düşüncesiyle sipariş ettiğim taze fasulye ise sadece soğuk ve tatsız değil aynı zamanda aşırı salçalıydı. Gürültüden uzak bir ortamda rahat konuşmak için tercih ettiğimiz üst katta ise tıpkı belediye otobüsünde yolculuk yapıyoruz hissi veren bir uğultu vardı. Bütün bu eksikliklerin üstüne garsonda siparişlerimizi bir an önce alıp kurtulma havasındaydı. Herhalde bundan olacak ki en son istediğim kuru fasulye ve pilav gelmedi. Aslında ünlü Beyoğlu lokantası Lades'in tarihi ve köklü bir kuruluş olduğunu biliyordum. Ancak yemeklerin tatsızlığı, ortamdaki aşırı gürültü ve hizmet kalitesindeki düşüklük kafamdaki tüm olumlu düşünceleri yıktı. Yemeğe püre ve rosto ile başlayan Sermet Bey ile başlangıç için hünkar beğendi yemeyi tercih eden eşi Nuray Hanım ise burayı yıllardır tercih ettiklerini ve genel olarak memnun olduklarını söylüyor.Ben pek memnun kaldığımı söyleyemem. Yine de bilginiz olsun fiyatlar çok uygun.


Zati Sungur'un Tek Öğrencisi

Yemek eşliğinde sohbetimiz devam ederken Sermet Erkin'e "Mandrake"yi nasıl bulduğunu sorduğumda yüzünde memnuniyetsizliğini ifade eden bir tavır beliriyor. Konuşmaya başladığında ise anlıyoruz ki şimdiye kadar bu konuda çok dertliymiş. Üstad Zati Sungur'un tek talebesinin kendisi olduğunu üstüne basa basa söyleyen Erkin, Mandrake'nin ise öğrencisi olmamasına rağmen kendini öyle göstermeye çalıştığını belirtiyor. Üstad Sungur'la çok küçük yaşlarda tanıştıklarını anlatan Sermet Erkin: “ İlkokuldayken Zati Sungur'un evine kiracı olduk. Zamanla aramızda bir usta çırak ilişkisi başladı. Mandrake ise hiçbir zaman bu büyük ustanın öğrencisi olmadı.Ama hep olduğunu iddia etti. Hatta 'Sermet benim öğrencimdir' diyor. Benim onla olan ilişkim bir kerelik bir karşılaşmadan ibaret. Onu bu sözlerinden dolayı mahkemeye vermeye hazırlanıyorum. Doğruysa ispat etsin bakalım” diyor. Kendilerine Hokkabaz denmesine çok kızan Erkin, İllüzyonist denmesini tercih ettiğini, sihirbaz denmesinin dahi yanlış olduğunu vurguluyor. Ancak buna rağmen Cem Yılmaz'ın 'Hokkabaz' filmini çok beğendiğini belirterek “Doğrusu hikaye yarım kaldı. İkincisi çekilirse oynamak isterim” diye belirtiyor. Yılmaz'ın filminden konu açılınca, sürekli 'Hokkabaz' diye seslenen babasını düzelten 'İskender' karakterindeki tavrın kendi hassasiyeti olduğunu ifade ediyor Sermet Erkin. 'Hokkabaz' denmesine kızdığının altını çizen usta sanatçı, sihirbaz olmadıklarını da vurgulayarak, “Bizim yaptığımız şey illüzyon, yani bir algı yanılması. Bu yüzden algı yanılması oluşturan kişi anlamına gelen illüzyonist denmeli bize." diye konuşuyor.


Türkiye'nin En Çok Para Kazanan İllüzyonistiyim

İlk kez 74 yılında sahneye çıkan Sermet Erkin, illüzyon sanatına gönül verdiği günden beri bu işi çok severek yaptığını söylüyor. Erkin: “Bu mesleği yapan tüm gelmiş geçmiş illüzyonistler arasında en çok para kazanan benim” iddiasında da bulunuyor.


Şapkadan çıkardığım keçiyi bekçi kesip yedi

Sermet Bey, başından geçen fıkra gibi bir olayı anlatıyor sohbet esnasında. Yıllar önce Kastamonu'da bir gösteri yapıyor "Usta İllüzyonist". Klasik şapkadan tavşan çıkarma numarasına ördek ve keçiyi de ekliyor. İlk akşam gösteriyi tamamlıyor. İkinci akşam gösteri başlıyor. Tavşan çıkıyor şapkadan. Ördek de çıkıyor. Ama ne kadar uğraşsa da keçiyi şapkanın içinde bulamıyor. Sorunun ne olduğunu ise ancak gösteriden sonra öğreniyor. Meğerse önceki günkü gösteriden sonra mekanın bekçisi "Nasıl olsa bu adam bunları şapkadan çıkarıyor, bir tane daha çıkarır." diyerek Erkin'in keçisini kesip yemiş. Her ne kadar gülse de kendi meslekleriyle ilgili olarak toplumda genel anlamda yanlış bir algılama olmasına da üzülüyor. "Sihir ve büyü gibi şeyler varlığı kabul edilen ve Kuran'da geçen şeyler. Bizim yaptığımız sadece algı yanılması sağlamak. Bunu doğru anlatmak gerekir." şeklinde konuşuyor. Bu yüzden sihirli, büyülü dizileri kesinlikle onaylamadığını belirten Sermet Erkin, özellikle çocuklar üzerinde bu dizilerin büyük tahribatlar yaptığı kanısında.


17 yıl önce