|

İki gelecek arasında krizi anlamlandırmak

Neredeyse dünyanın tamamında karşı karşıya kalınan krizin doğası, bölüşümün yeniden düzenlenmesi ihtiyacı, zenginliğin nasıl paylaşılacağı vs. gibi konularda kapsamlı siyasi, toplumsal bir tartışma yürütülmemesi dikkat çekiyor. Alain Touraine tam buradan konu hakkında değerlendirmelere başlıyor, “Krizden Sonra” kitabında.

Yeni Şafak ve
04:00 - 12/11/2016 Cumartesi
Güncelleme: 19:52 - 11/11/2016 Cuma
Yeni Şafak
ASIM ÖZ


Amerika Birleşik Devletleri'nde 2007-2008'den itibaren baş gösteren dengeli olduğu varsayılan tünekleri yıkan devasa krizin akabinde yayın dünyasında pek çok kitap yayımlandı. Aslında karşılaşılan krize dair acil bir genel çözümlemeye muhtaç olmamızdan kaynaklandı bu. Zira krizin etkileri ekonomi ile toplum arasındaki tüm bağları koparan mali küreselleşmenin etkisiyle katlandı. Hatırlanacağı gibi o yıllarda Nobellilerin de içinde olduğu ekonomistlerin büyük çoğunluğu “kriz çıkması mümkün değil, bugün ekonominin nasıl yönetilmesi gerektiğini biliyoruz” demekteydiler. Avrupa ise kamu harcamalarını arttırarak krizden çıkacağını düşündü fakat Batı'daki büyük durgunluk bir türlü giderilemedi. Yükselen ülkelerin güçlü bir büyüme sürecine girmelerine karşın Avrupa'nın yatırım kapasitesinin üzerinde harcama yapmış olması bunun temel sebebiydi. Dolayısıyla sadece finansal krizde izah edilemeyecek bir durum söz konusu.



Elbette krizin yanı başında insanın bir aydınlığı, umutlu yanı, düşünce düzeni de var. Ne var ki umudu katık eden çözümlemelerin sanayi toplumlarına ilişkin çözümlemeler kadar sağlam hazırlanmış öneriler olamayacağı açık olsa da ancak yalnızca böylesi girişimlerin mevcut sorunları çözebilecek politikaların hazırlanmasını sağlayabileceği de bir başka gerçek. Bu düşünceler ışığında Alain Touraine'in krize dair yorumlarını içeren Krizden Sonra adlı eserine geçebiliriz. Fransa'da 2010 yılında yayımlanan kitapta yazarın ifade ettiği fikirler daha Türkçeye çevrilmeden gazetecilerin dikkatini çekti hatta kendisiyle bir söyleşi yapıldı. Hiç şüphesiz Krizden Sonra, küresel ekonomik krizden sonra Batı'nın sorunlarının iyice derinleştiğini, artık kimsenin ekonomik sisteme müdahale edemez duruma geldiğini dikkat çeken konferanslarının devamı veya onun içinden doğmuş bir eser. Fakat ekonomik durumun ekonomik olmayan etkenlerinin toplumbilimcilere düştüğü şeklindeki toplumsal mühendislikten uzak… Çünkü meselelerin bilincinde olarak krizi aşmanın yolunu sorguluyor, ekonomistlerin ve politikacıların önerdiği teknik çözümleri reddetmeden yeni bir fikir getiriyor. Aktörleri, seçimlerini ve temsil ettiklerini anlamaya çalışıyor.



KIRLANGIÇ FIRTINASI ETKİSİ



Touraine'e göre “sosyal” olanın sonuna gelindi artık modern zamanlardaki toplum varlığını büyük ölçüde yitirdi, toplum sonrası bir durumun içindeyiz artık. Fakat bu en aşırı biçimiyle toplum kavramının da büsbütün yok olduğunu düşündürmemelidir. İşte bu yüzden yazar, krizle toplum sonrası durumu ortaya çıkaran uzun vadeli gelişim arasındaki etkileşim üzerinden dünyayı yorumlamaktadır. Aynı tür zaman akışına ve sonuçlara sahip olmasa da ekonomik kriz ile bu dönüşüm süreci birbirine bağlanmalıdır. Kitabın gerçek krizlere odaklanan ilk bölümünün ardından olası topluma odaklanan ikinci bölümünün gelmiş olması bununla alakalı. Özellikle ikinci bölümde ağırlığını koyan kurucu ilkenin umut olduğunu hatta Metin Eloğlu'ndan el alarak “Umudu yaşatmak” için kaleme alındığını söyleyebiliriz.



Post-endüstriyel toplum kavramını ortaya atan Alain Touraine imzalı kitaplar Türkiye'de modernleşme yollarının çoğulluğunun el üstünde tutulduğu 1990'lı yıllardan bu yana peyderpey tercüme edilip yayımlanıyor. Eserlerinin önemli bir kısmının tercüme edilmiş olmasının vasatı üzerinde durmak gerekmektedir. Doğru düzgün bir kavrayış için zihni dönüşüm süreçlerine bakılmalıdır. Çok genel olarak kendisinin 1970'li yıllardan itibaren Batı'da ortaya çıkan meselelere dair çözümlemeler yapmış olmasının belirleyicilik arz ettiğini söylemek gerekecektir. Onu okuma stratejilerinin en önemli odaklarından biri ve o yılların kilit figürleri arasına katılışı, Türkiye'deki düşünce alanındaki dönüşümlerle yakından ilişkilidir. Siyasi gelişmeler ve düşünsel farklılaşmalar bakımından bu yılları Touraine ve sadık talebesini okuyarak algılamak mümkündür. Etkinin akademik alanla sınırlı kalmadığını düşünürsek bu daha da netlik kazanır.



Nitekim Touraine'in Türkiye'de daha çok özneye kulak kabartarak modernliğin yeniden kurulmasını ve dünyanın yeniden oluşturulmasını salık veren Modernliğin Eleştirisi (1994) adlı kitabıyla tanınmış olması aynı zamanda onu transplantasyona tabi tutan dönüştürücü okumaların varlık sebebidir. Bu yılların düşünsel tartışmalarının da etkisiyle düşünce dünyasında geniş bir yankı uyandırdığı gözlenebilir. Elbette onun Türkçede Demokrasi Nedir (1997), Birlikte Yaşayabilecek miyiz? Eşitliklerimiz ve Farklılıklarımızla (2000), Kadınların Dünyası (2007) , Yeni Bir Paradigma: Bugünün Dünyasını Anlamak İçin(2007), Başka Türlü Düşünmek (2008) başta olmak üzere pek çok kitabı var. Ne var ki eserlerinin kırlangıç fırtınası etkisi gibi geçip gittiğini söylemek mümkün. Eserleri ve fikirleri etrafında bir sosyoloji anlayışı gelişip boylanmadı. Üstelik “genç kuşak” sosyologların hocası olmasına rağmen bu gerçekleşmedi. Oysa kendisi Türkçeye tercüme edilen ilk kitabı Modernliğin Eleştirisi'ne yazdığı 28 Şubat 1994 tarihli sunuşta şöyle diyordu: “Türk okurunun düşünceme göstereceği ilgiye çok özel bir önem veriyorum çünkü Türkiye, bu dünyanın yeniden oluşturulmasının en etkin biçimde arayış halinde olduğu ülkelerden biri; güçlü bir biçimde batılılaşan ama köklü biçimde Müslüman, hem kentsel hem kırsal ve kendi İçinde önemli bir ulusal çatışmayla karşı karşıya olan bir ülke. Geçmişle gelecek arsında bir tercih yapmaya değil, bu ikisini bir araya getirmeye çaba gösteren bir ülke. Türkiye'de düşünceme, özellikle yakın okurlar bulacağımı umut ediyorum. Bilmem yanılıyor muyum?” Hiç şüphesiz yazarın bu beklentisi bir ölçüde gerçeklik kazandı, kendine yakın okurlar hatta sadık talebeler buldu. Çeyrek asra yaklaşan bu zaman zarfında sosyoloji alanına çivi gibi çakılan, yarına da etkiler bırakan önemli bir isim oldu fakat yaygınlık kazanmadı. O sebeple 1990'lardan bu yana kültür dünyamızdaki yerini kırlangıç fırtınası şeklinde değerlendirmek hatalı olmasa gerek. İlk eserine dönük tepki çok geniş olmuştu fakat sonrakilerin etkisi pek az oldu. Belki Touraine'in toplumsal düzen ile aktörler arasında tam bir özdeşlik yoktur tezini buraya uyarlarsak şöyle de diyebiliriz: Touraineci kitabî düzen ile aktörler arasında birebir mütekabiliyet yoktur, olmayabilir.



Krizden Sonra kitabında Alain Touraine, toplumbilimci olarak ekonomik krizi tahlil ederek, analizlerini toplumsal hayatın uzun vadeli dönüşümlerine dair kapsamlı bir bakış açısıyla sunmaktadır. Kitap bir yönüyle yazarın daha önceki ayrıntılı çalışmalarının kriz bağlamında adeta yeniden yazılmış muhtasar manifestosu niteliğindedir. Ona göre ABD'deki Obama döneminin ilk yılı hariç kriz, tam bir siyasi boşluğun hüküm sürdüğü bir ortamda gerçekleşti. Neredeyse dünyanın tamamında krizin doğası, bölüşümün yeniden düzenlenmesi ihtiyacı, zenginliğin nasıl paylaşılacağı vs. gibi konularda kapsamlı siyasi, toplumsal bir tartışma yürütülmemesi dikkat çekiyor. Zaten bir zamanlar siyasi müzakereye katılan herkesin ve aydınların büyük sessizliğin hâkimiyeti altında kalarak yaşanan sorunlara ilişkin bir karşı proje oluşturmak için gayret sarf etmemeleri en önemli eksikliğimiz.



Önemsenmesi gereken bir diğer husus Touraine'in devrim üzerinde durmasıdır. Ona göre siyasi sahnenin boş olmasının sebebi yaşanan krizin derinliğidir fakat bu devasa kriz siyasal bir devrimle aşılamaz. Bu noktada Touraine şöyle bir tespit yapmaktadır: “Bütün devrimler hak taleplerini şeylere, kapitalizmin işleyişine ya da silahların gücüne kazınmış amansız mantığının yararına ezip bitirir.” Bunu doğrulayacak çok sayıda başka önemli örnekler ortadadır. Dolayısıyla tarihsel olarak görevini yerine getirmiş olan geleneksel siyasal değişimler tabir caizse tedavülden kalmıştır. Siyasal değişimler, parti ve sendika gibi dikey örgütlenmeler yerine medya aracılığıyla bilgilendirilmiş kamuoyuyla yatay olarak örgütlenen figürler yoluyla gerçekleştirilebilir. Asında bu yaklaşımlar yıllardır tekrar tekrar dile getirilmektedir. Touraine'in sanayi çağının diliyle meseleleri kavramaya çalışan sosyal demokrat solun acilen toplum sonrası sola, sessizliğe indirgenen muhafazakârların (ve sağın) ise devlet müdahalesiyle yıkıcı vurgunculuğu engellemesi gerekir düşüncesi ise tartışılmayı hak ediyor. Anlatmak istediği husus, meselenin belli bir bütünsellik çerçevesinde düşünülmesi gerektiğidir. Ona göre bu doğru algı üzerinden hareketle toplumsalın doğasına, öznelliğine ve özgürlüğüne sahip çıkmak karşılaşılan krizlerin çözümünde oldukça önemlidir. Bu bağlamda Touraine, bireyin öne çıkışına dikkat kesilerek, toplumsal sorunlara yönelik yeni bir anlayış ve düşünüş biçiminin gerekliliğini ortaya koymaktadır.



YENİ BİR TOPLUMSAL HAYAT KURMAK



Emeğin ve hammaddenin daha ucuz olduğu başka ülkelere taşınan fabrikalar sebebiyle azımsanmayacak sıkıntılar çeken işçilerin bile tepkisiz olması, insanların tepki vermelerine imkân sağlayacak yeni araçlara sahip olamayışlarından kaynaklanıyor. Yaşanan dönüşümün kısa vadede de uzun vadede de birtakım aktörlerin gerçek anlamda yok olmasına yol açabileceğinin en önemli göstergesi bu olsa gerek. Ekonominin devletlerin ötesinde bir güç olması bu alanın günden güne toplumdan ayrışmasını beraberinde getiriyor. “Avrupa'da sendikaların ve sol partilerin durumu incelendiğinde elde edilen izlenim budur; sendikalar ve sol öylesine açık bir biçimde güçsüzleşmiştir ki, seçmenler solu sağdan ayıran şeyi bilmez duruma gelmiştir.” Kabul edilmelidir ki bu aslında sanayi toplumunun aktörlerinin kayboluşuna şahitlik etmenin yanında toplumsalın sonuna işaret eden bir gelişmedir. Artık, ekonomi, teknoloji, bilgeler gibi toplumsal olmayan çeşitli güçlerin ortaya çıkması söz konusu. Yani büyük bir felaket; siyasalın ve toplumsalın ortadan kalkması ve ekonominin baskın konuma gelmesi durumu gerçeklik kazanmış vaziyette.



Touraine'in kaygı verici bularak sorguladığı, -krizin doğurduğu demesek de 1970'lerden bu yana neoliberal adıyla anılan- sistemin günümüz toplumuyla özdeş gibi olmasının daha belirgin kıldığı husus hayati önem arz eder. Şöyle ki insanlar, şimdiye kadar her zaman toplumsal çıkarlar da dâhil olmak üzere her şeyin üzerinde, din, millet, devlet, toplumsal mücadele, sınıf çatışması, sınıfların/sömürgelerin özgürleşmesi gibi bir şey olduğu düşüncesiyle yaşadı. Yani, her şeyin üzerinde yer alan kurucu bir şey vardı. Fakat günümüzde tanımını toplumsalın üzerinde/dışında olan ve toplumsala hükmeden değer yargılarını belirleyen kıstas ortadan kalkmış vaziyette. Bu sebeple tek seçeneğimiz ya son bir felakete kadar kendimizi krizlerin akışına bırakmak ya da yeni bir ekonomik ve toplumsal hayat kurmaktır. Touraine'e göre küreselleşmiş ekonominin görünen zaferine karşı olası tek silah evrensel insan hakları savunusuna dayanan yeni bir toplumsal hayattır. Yazarın ortaya çıkarttığı tabloda bu meseleye özel bir önem atfettiğine dikkat çekmek gerekir. Aslında o bu yaklaşımıyla genel olarak insanların kendilerini kendi bireyselliklerine göre tanımladığı ve bu şekilde tanımlanmak istediği postmodern bir şimdiki zamanın ve geleceğin resmini çiziyor gibidir. Gelgelelim yeni toplumsal ilişkiler ve yeni toplumsal kurumlar oluşturulamadığı takdirde mali kapitalizmin zayıflattığı ya da parçalara ayırdığı toplumsal yaşamın yoksunlaşma süreci derinleşecektir.



Ekonomik kriz üzerine yazsa da toplum meselesinin daima ön planda olduğu kitabında Alain Touraine'in, hazır çözümler getirmekten ziyade güçlükle yürüyen tartışmalara katkıda bulunmak istediği son derece açık. Elbette seküler bir zihnin metni olması hasebiyle aktörlerin öznelleşmesi ve dünyanın kurtarılmasına dair tekliflerinde bazı gereksiz tortular yok değil Krizden Sonra kitabında. Fakat krizi açıklama biçimlerinde karşımıza çıkan klişelerin dışına sıçrayan bir bakış açısının varlığını göz ardı etmemek gerekecektir. Zira mevcut krizin basit bir krizden öte ve bir toplum türünden bir başkasına dönüşümü hızlandıracak evsafta olduğunu hatırlatıyor. Hâsılı bu kitabı hayranlık duyarak ve eleştirerek okuduktan sonra, bizi felaketten kaçırabilecek yeni toplumsallık türünün alabileceği yeni biçimleri tasarlamak üzere daha donanımlı olacağımız kesin.







• • •


Krizden Sonra


Alain Touraine


Çev.: Olcay Kunal


Yapı Kredi Yayınları


2016


152 sayfa


#Krizden Sonra
#Alain Touraine
#Olcay Kunal
#Yapı Kredi Yayınları
7 yıl önce