|

İran’dan korsan referanduma ret

Yeni Şafak ve
04:00 - 25/09/2017 Pazartesi
Güncelleme: 02:43 - 25/09/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi(IKBY) tarafından 25 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştirilmesi kararlaştırılan “Bağımsızlık Referandumu”, 7 Haziran 2017 tarihinde Mesut Barzani tarafından duyuruldu. Bu karar Barzani’nin başkanlığını yaptığı Kürdistan Demokrat Partisi(KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği(KYB)’nin ortak kararı ile alındı ancak KYB bu kararın uzun bir süredir kapalı olan parlamentoda alınması şartı ile kararı desteklediğini bildirdi. Muhalif kanatta yer alan Goran Hareketi ise referandumun bu şartlar altında yapılmasının sadece Mesut Barzani ve KDP’ye fayda sağlayacağını iddia ederek referandum kararının aleyhinde bir propaganda süreci yürüttü. Bu tablodan yola çıkarak bölgede halkının tamamının bu referanduma açık destek vermediğini ve olası bir bağımsızlık sürecinin kendilerine kesin bir fayda sağlayacağını düşünmediklerini de belirtmekte fayda var.

25 Eylül’deki referandum kararının olası nedenlerine değinilecek olursa bunları; “Kürt Bölgesel Yönetimi içerisindeki siyasal üstünlük mücadeleleri, IKBY’nin son yıllarda içerisinde bulunduğu derin ekonomik kriz, Irak merkezi yönetimiyle ilişkilerdeki sorunlar, IŞİD ile mücadele sonrası elde edilen topraklar ve bölgesel gelişmelere paralel olarak Kürtler arasında “Bağımsızlık” için en uygun dönem olduğu fikrinin yaygınlaşması” gibi çeşitli başlıklar altında toplamak mümkün. Burada gözden kaçırılmaması gereken husus ise hem bölgesel hem de küresel olarak yakından takip edilen bu referandum kararının sadece bir iç politik kaygıdan ibaret olmadığı ve yukarıda sayılan her bir başlığın bu karar üzerinde ayrı ayrı etkilerinin olduğu gerçeğidir.

BARZANİ’NİN SİYASİ HESABI

IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin son yıllarda bölgede yaşanan DEAŞ’ karşı oynadıkları rolle birlikte askeri ve psikolojik anlamda gücünü pekiştirdiği, statüsü tartışmalı toprakların büyük çoğunluğunu ele geçirerek mevcut topraklarını %40’a yakın büyüttüğü ve bu sayede içeride yaşanan ekonomik kriz tartışmalarına ve siyasal mücadelelere karşı avantajlı bir konum elde ettiği bilinmektedir. Mesut Barzani’nin bir taraftan elde ettiği bu kazanımları koruma altına alıp iç politikada daha güçlü bir şekilde hareket etmeyi hedeflediği diğer yandan bölgedeki Kürtler için adeta “Kızılelma”ya dönüşen bir idealin kapılarını aralayan lider olarak KYB ve Goran Hareketi gibi siyasal rakiplerine karşı kendisine ve KDP’ye psikolojik bir üstünlük kazandırmayı planladığı düşünülebilir.

Suriye’de yaşanan iç savaş, Irak’ın istikrasız yönetimi, Küresel güçlerin bölgedeki üstünlük mücadeleleri sonucunda oluşan güç boşluğu ve IŞİD tehlikesi sonrasında Kürtlerin bölgedeki etkinliklerinin ve uluslararası alandaki desteklerinin artması gibi sebepler ise referandum kararıyla ilgili madalyonun diğer yüzünü oluşturuyor. Mesut Barzani bölgede gelinen son durumun Kürtlerin bağımsızlığını ilan etmek için son derece uygun olduğunu ve bu fırsatın kaçırılması halinde Kürtlerin bir yüzyıl daha beklemesi gerekebileceğini iddia ediyor. Bu konuda Türkiye’de yapılanan PKK ile HDP çizgisinden önemli isimler de referandum kararının ateşli bir şekilde savunuculuğunu yapması da dikkat çekici.

Bölge ülkelerinden İsrail haricinde hem bölgesel hem de küresel güçlerin “referandumu desteklemiyoruz” açıklamalarına karşılık olarak Mesut Barzani tarafından “bu geç kalınmış tarihi bir karar, artık geri dönüşü yoktur” açıklamaları dile getirildi. Bölgeyi yakından takip eden uzmanlar referandumu, “Kürt Bölgesel Yönetimi için direkt bir bağımsızlık yolunun kapılarını açamasa da bağımsızlık yolundaki stratejik adımlardan birisi” olarak değerlendiriliyor. Küresel güçlerin bu konuda gözden kaçırılmaması gereken tavırlarını ayrıca belirtmek gerekirse daha çok “Irak’tan ayrılarak oluşturulmak istenen otonom bir Kürt yönetiminin değil bunun zamanlamasının yanlış olduğunu” düşünüyorlar.

İRAN VE TÜRKİYE’NİN
“ORTAK TEHDİT” ALGISI

Bölgesel ve küresel dengeler açısından sadece Irak’ı ilgilendirmeyen referandum kararına karşı İsrail haricindeki ülkeler hemen hemen aynı safta yer aldılar diyebiliriz. Bölge ülkelerinden Türkiye ve İran da bu karara şiddetli bir şekilde karşı çıkarak, “Referandum hem Irak’ın toprak bütünlüğüne, hem bölgedeki Kürtlere hem de bölgeye zarar verecektir.” Şeklinde ortak açıklamalarda bulundu. Hatta iki ülke bu vurgusunu zamanlaması bir hayli önemli olan ve 1979’dan bu yana Türkiye’yi ziyaret eden ilk İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Hüseyin Bagheri’nin Ağustos ayındaki Türkiye ziyaretinde de yineledi. Geçtiğimiz günlerdeyse her iki ülkeden de üst düzey isimler referandumun gerçekleşmesi halinde IKBY ile mevcut ilişkilerin seyrinin tersi yönünde değişeceğini ve bölgeyi olası bir tehdit unsuru olarak göreceklerini dile getirdiler. Zira hem Türkiye hem de İran yoğun bir Kürt nüfusuna sahip ve ilerleyen süreçte IKBY içerisindeki gelişmelerin kendilerini de etkileyeceğini düşünüyor. Bunun yanı sıra Türkiye, PKK terör örgütünü eylemlerini artıracağını, İran ise PJAK’ın yeniden harekete geçebileceğini varsayarak bu durumu askeri bir güvenlik tehdidi olarak da görüyor.

TAHRAN’IN REFERANDUMUNA KARŞI TUTUMU

İran, referandum kararının alındığı ilk andan bu yana bu karara karşı itirazlarını sürdürüyor. İlk olarak “bölgesel istikrarsızlık ve Irak’ın toprak bütünlüğü” endişeleri ile açıklamalarda bulunan üst düzey İranlı yetkililer, referandum tarihi yaklaştıkça bu itirazların dozunu artırdı. İran devrim lideri Ali Hamaney, Irak Başbakanı Haydar Abadi ile yaptığı görüşmede bu vurguyu yinelerken, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Şemhani ise referandum sonrasında IKBY’nin bölgede yalnızlaşacağını ve bunun yanı sıra İran’ın sınırlarını IKBY’ye kapatarak daha önceki anlaşmaları fesih edebileceğini bildirdi. Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ise “Olası bir çatışma durumunda Haşdi Şabi güçlerinin saldırmasını engellemeyeceğiz” açıklaması ile İran’ın bu konuda sadece diplomatik girişimlerde değil olası bir askeri müdahalede de bulunabileceğini göstermiştir.

İran’da gazetelerde ve think-tank’lerde yer alan haberlere ve yorumlara bakıldığında genel olarak mevcut üst düzey yetkililerce beyan edilen fikirlerin savunulduğu görülmektedir. İran yönetiminin bölgedeki mevcut durumun devam ettirilmesinden yana tavır sergilemesi ve Irak’ın toprak bütünlüğünü öncelemesi gerektiği savunulmaktadır.

Kuzey Irak’taki “bağımsızlık referandumu” kararına karşı İsrail’in açık bir şekilde destek veriyor olması da İran’ın bu konudaki kararlarına yön veren faktörlerden birisi olarak değerlendirilebilir. İran’ın özellikle işgal sonrası Irak’ta elde ettiği nüfuz alanı, Suriye’deki etkin rolü ve bu ülkeler üzerinden Lübnan ve Hizbullah ile kurduğu ilişkiler tehlikeye girecek ve İran’ın sahada elde ettiği bazı kazanımları kaybetme ihtimali ortaya çıkacaktır. Bu yüzden İran, bölgede İsrail ve ABD’den destek bulacak bir devletin varlığına kesin bir şekilde karşı çıkmaktadır. İran bu süreci diplomatik yollarla engellemeye çalışacaktır ancak İran’ın referandumun ve bağımsızlığın gerçekleşmesi ihtimaline karşılık bir “B planı” olduğunu da unutmamak gerekir.

Abdullah SAYIN – TAHRAN ÜNİVERSİTESİ İran Araştırmaları
#Abdullah SAYIN
#Tahran
#İran
#Irak
#IKBY
7 yıl önce