|

Kültürel kapitülasyonlarla hesaplaşmak

Sömürgeleştirmenin el koyduğu zihin dünyamız, kültür dünyamız, sömürgeleştirmenin belirlediği sınırları aşmak için ne yazık ki hiçbir şey yapmıyor, bu sınırları aşmak için İslami anlamda bir düşünce, program ve proje üretmiyor.

Yeni Şafak
03:00 - 9/05/2016 Pazartesi
Güncelleme: 23:06 - 8/05/2016 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
-Atasoy Müftüoğlu




Günümüz dünyasında, dünya görüşlerinin ve değer sistemlerinin ideolojik karşıtlığı temelinde bir dünya iç savaşı yaşanıyor. Ahlaki kaygılar içermeyen bir dünyada, ırkçı kesinliklerin, fanatik kesinlikler, ideolojik kesinlikler insanlık ruhunu ve bilincini kirleten derin bir krize yol açıyor. Günümüzde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak sağlıklı, tutarlı politik analizler yapmak imkansız hale geliyor. İçerisinde yaşadığımız, hepimizi bir biçimde etkileyen politik gelişmeler, ahlaki istikrarsızlıklar ve belirsizlikler içerisinde bulunduğumuzu gösteriyor. Ahlaksızlığın normalleşmesi, yadırganmaması, sorgulanmaması bugüne ve geleceğe ilişkin algılama biçimlerimizi de olumsuz yönde etkiliyor. Günümüzde, özellikle de, İslam dünyası toplumları arasında yaşanan politik sorunların/karşıtlıkların/gerilimlerin, ancak, ahlaki kaygılar/hassasiyetler temelinde gerçekleştirilecek uzlaşmalar yoluyla aşılabileceği gerçeği üzerinde hiç durulmuyor.



YENİ IRKÇILIK İSLAMOFOBİ

Yirminci Yüzyıl Judeofobinin belirleyici olduğu bir yüzyıl olmuştu. Yirmibirinci yüzyıl yeni bir ırkçılıkla, İslamofobiyle başladı. Bugün, ideolojik karşıtlıklar somut bir gerçek olarak yaşanıyor. Tarihi gelişmeleri, politik gelişmeleri ve ilişkileri anlamak, anlamlandırmak her geçen gün daha zor hale geliyor. Yörüngesini kaybetmiş tarihsel zamanlarda yaşadığımız için, karşı karşıya bulunduğumuz siyasal gelişmelerin, hiç bir değer/anlam/ahlak sistemiyle ilgisi bulunmadığını görmüyor, bunları tartışma konusu yapmıyoruz. Güç politikalarına dayalı karşıtlıklar, her toplumda, bütün unsurların eğilimlerin, yapıların oluşumların, kendilerini Batılı normlara göre konumlandırılmalarını, tanımlamalarını dayatıyor.



İslam dünyası toplumları olarak, tamamlanmamış bağımsızlıklar içerisinde yaşamaya devam ettiğimiz için, sembolik/biçimsel bağımsızlıklara ikna edildiğimiz için, hegemonik kültürün ve bilginin iktidarı tarafından yönlendiriliyoruz, biçimlendiriliyoruz. Eğitim/öğretim hayatımızı hegemonik bilginin/dilin/kültürün belirlediği sınırlar içerisinde sürdürüyoruz. İslami düşünce hayatının/dünyasının, medya ve kültür dünyasının hegemonik/sömürgeci dilin/bilginin/kültürün belirleyiciliğiyle ilgili bir sorunu olmadığı görülüyor. Modern-seküler-totaliter ütopyalara maruz kaldığımız halde, bu ütopyaların neden olduğu karmaşık sorunlarla ilgili olarak kapsamlı/derinlikli sorular sormuyor, sorgulamalar yapmıyoruz. Batılılaşma süreçleri, Batılı anlamda tarih yapma süreçlerinin devam ettiğini gösteriyor. Irkçı bir kültürün yansıması olan “uygarlık misyonu” dili ile hesaplaşabilmiş değiliz. Avrupa kavram ve kurumlarına katılma isteğinin, Batılı tarih inşa'sına katkıda bulunmak olduğunu düşünmüyor, tartışma ihtiyacı duymuyoruz.



TEMEL-HAYATİ SORUNLAR ELE ALINAMIYOR

Bir insanın, bir toplumun, bir kültürün bağımlılıklarla kuşatılmış, kısıtlanmış, engellenmiş bir durumda, konumda bulunurken, kendisini bağımsız sayması kadar acıklı bir durum olamaz. Bütün koşullara uyum sağlayan sorunlu bir din algısı-yorumu sebebiyle biz Müslümanlar bugün, İslami anlamda temel-hayati sorunları hiç bir şekilde ele almıyoruz. İslam'ın, toplumsal, siyasal, ekonomik, hukuki bir konu, sorumluluk/yükümlülük olmaktan çıkarılarak, kişisel/folklorik bir konu haline getirilmesi, yerel-duygusal bir kültür uğraşı haline getirilmesi, Müslümanların, İslami düşünce hayatının, medya ve kültür hayatının sınırsız bir konformizme/statükoya kapanarak düzen dindarlığıyla bütünleştiklerini gösteriyor.



İslami düşünce hayatı, medya ve kültür dünyası, eleştirel bilince, eleştirel entelektüellere, yirmibirinci yüzyıla hitap edebilecek radikal düşünce ustalarına sahip olmadığı için, konformizmin sınırları aşılamıyor, konformizmin gündemi reddedilemiyor, kendisini ortaçağa yerleştiren bir dili, kültürü ve zihin dünyasını sorgulayamıyor. Kendisini ortaçağa yerleştiren bir zihin dünyasının bugün için yapabileceği hiç bir şey olmadığını anlamakta güçlük çekiyoruz.



KONFORMİZMDEN ÇIKMAK

İnsanlığa ve tarihe söyleyecek yeni bir sözü olmayan toplumların ve kültürlerin korformizmi seçmekten, kültürel kapitülasyonlara katlanmaktan başka yapabilecekleri bir şey yoktur. Konformizmi seçen her kültür ve toplum bu seçimi ile bir tür sorumsuzluğu ya da rahatlığı seçmiş olur. Her tür eleştirel, sorgulayıcı konum, duruş, her tür rahatsızlığı göze almayı gerektirir. Her tür konformizm her durumda etkili bir uyuşturucudur. Bu nedenle konformizmler yeni bir yaklaşıma, yeni bir yoruma, eleştirel bir tarza geçit vermezler. Konformistler eleştirel görüşler üzerinde düşünmek yerine bu görüş sahiplerini psikolojik teröre tabi tutarak itibarsızlaştırmak isterler. Konformistler, statü, konum ve çıkar kaybına uğramamak için, kitlelere gerçeği söylemezler, söylemeye cesaret edemezler. Günümüzde konformist ve statükocu düşünce, toplumlarımızda dini popülizm aracılığıyla, politik popülizm aracılığıyla sürdürülüyor ve meşrulaştırılıyor. Bu nedenledir ki, İslami düşünce hayatı çok hayati bir sorumlulukla karşı karşıya bulunduğu halde kültürel kapitülasyonlarla ilgili olarak, kültürel hedonizmle ilgili olarak eleştirel bir tavır almıyor, bu konuları gündemine yansıtmıyor. Bu tür sorunlar yokmuş gibi davranmaya devam ediyor.



Sömürgeleştirmenin el koyduğu zihin dünyamız, kültür dünyamız, sömürgeleştirmenin belirlediği sınırları aşmak için ne yazık ki hiç bir şey yapmıyor, bu sınırları aşmak için İslami anlamda bir düşünce, program ve proje üretmiyor. Bu konuda, bu duruma tanıklık eden bir dilin oluşturulamadığını da üzülerek kaydetmek gerekiyor. Biz Müslümanlara dışarıdan dayatılan kategorileri altüst edemediğimiz için, tarihsel gecikmeler yaşıyoruz. Kapitalist ekonomik sistem, dünya görüşü ve hayat tarzı, kendi tarzını, gündemini, dinamiklerini bütün toplumlara ve kültürlere dayatarak yapay ihtiyaçlar ve yapay kişilikler üretiyor, farklı arayışlara, tarzlara ve tercihlere hayat hakkı tanımıyor. Bu nedenle de, hangi değer sistemine bağlı olurlarsa olsunlar, günümüz koşulları rasyonel hesaplar yapan bireyler yetiştiriyor, üretiyor.



#Kapitülasyon
#Konformizm
#İslam
8 yıl önce