|
Hasan Ali Yıldırım
00:00 - 22/02/1999 Pazartesi
Güncelleme: 18:05 - 7/11/2013 Perşembe
Yeni Şafak
Malcolm X
Malcolm X

Dün, Amerikalı zenci İslam lideri Malcolm X'in öldürülüşünün 34. yıldönümüydü. Aradan bunca zaman geçmiş olmasına karşın Malcolm'u kimin öldürttüğü 'kesinlik' kazanamadı. 'Prens' lakaplı bu tam inanmış adam, birçok zenci için kurtuluş umuduydu. Bugünkü yazımız, California'da hapis yatan Eldridge Cleaver adlı bir zencinin 'Soul on the Ice' adlı otobiyografik eserinde Malcolm'un öldürüldüğü günü anlattığı bölüm. İki bölüm halinde yayınlayacağımız belge niteliğindeki bu yazıya dikkatimizi çeken ve dilimize çeviren Mehmet Özel'e teşekkür ediyoruz.

ELDRIDGE CLEAVER

Folson Hapishanesinde Pazar günü sinema günüdür; ve ben 1 no'lu yemek salonunun, tutuklularca Folsom Tiyatrosu olarak adlandırdıkları karartılmış kodesinde oturuyordum. Victor Buono'nun "Boğucu" (der Würger) filmini seyrederken, herkesin Silly Willy olarak çağırdığı bir hükümlü yanıma gelerek kulağıma fısıldadı: "Beni kardeş J. gönderdi ve sana Malcom X'in New York'ta bir toplantıda konuşurken vurulduğunun biraz önce televizyonda haber verildiğini söylememi istedi."

Bir an için yer sallanır gibi oldu. Vücudum katılaşmıştı. "Durumu kötü mü?" diye sordum.

"Televizyonda bu konuda bir şey söylenmedi" dedi Silly Willy. Sesinde açık bir ümitsizlik vardı. "Arkada, Pipe Ally de oturuyorduk, tv'de ne oynuyor diye baktığımızda bu özel haber veriliyordu. Söylediklerinin hepsi, Malcolm X'in vurulduğu ve hastaneye kaldırıldığı idi."

Silly Willy'ye teşekkür ettim. Teskin edici elini omuzlarımda hissettim. Sonra karanlıkta kayboldu. Bir an, daha fazla bilgi edinmek için dışarı gitmem gerekip gerekmediğini düşündüm; fakat herhangi bir şey beni bundan alıkoydu. Durumu vaktinde öğrenebileceğimi düşündüğümü net bir şekilde hatırlıyorum. Sinema perdesinde Victor Buono bir kadını boğazından tutmuş, çıldırmış bir şekilde ıkınan bir hayatı uyuşuk bedeninden ayırmak üzere boğuyordu. Malcolm X'in, ağır yaralanmamış olmasını ve tekrar sağlığına kavuşmasını düşlüyordum; belki bu vuruş şanssızlıkla gelen bir şans olabilir.

Siyah gettoların prensi

Onlar, dikkatleri daha yoğun bir şekilde ona yöneltebilir ve Amerika'nın bütün siyah gettolarında ona karşı bir sempati ve destek akını husule getirebilirler ve böylece ona daha fazla bir güç sağlayabilirler. Ben burada otururken, yaralamanın öldürücü olmuş olabileceğini ve Malcolm X'in hemen ölmüş olabileceğini de düşünüyordum.

Film bitip de, tutukluların oluşturduğu uzun bir sıranın arasından hızla dışarı çıktığımda, kardeş J.'nin yüzündeki kin dolu ve öfkeli ifadeyi gördüm; fakat hala Malcolm'un öldüğüne inanamıyordum. Bahçede bir o yana bir bu yana gidip gelen tutukluların arasına karıştık. Hemen, hepsi benim gibi inançlı Malcolm taraftarı olan bir grup müslüman tarafından kuşatıldık. Yüzlerinden Malcolm'un öldüğü ifadesi dökülüyordu ama kimse tek bir söz söylemedi. Suskun bir şekilde öylece dururken iki siyahi tutuklu önümüzden geçerken biri bize dedi ki: "Bu kahrolası bir namussuzluk! Neden şimdi, neden şimdi Malcolm X'i öldürdüler?" Sonra kaçarcasına gittiler.

Karşı konulamaz intikam duygusu

Liderinin öldüğü durumda bir kişi oda arkadaşına ne söyleyebilir ki? Bütün sözlerin bir önemi yok gibi. Ölüm sebebi, tabii ya da kaza olsa tepki biçimi öngörülebilir: Acziyet duygusu, teslimiyet duygusu, çaresizlik duygusudur sonuç, evrensel güçler karşısında. Ama eğer ölüm sebebi bir katilin kurşunu ise, karşı konulmaz bir intikamdır sonuç. İnsan vurup kırmak, öldürmek yok etmek, parçalamak, düşmana aynı şekilde acı verici olarak görülecek bir kayıp vererek misilleme yapmak istiyor. Fakat anonim, biçimsiz Folsom Hapishanesi tutuklularının ortasına çömelmiş biri, kimi tepelemeli, lideri binlerce mil uzakta kıtanın öbür ucunda cansız yerde yatarken?

"Ben hücreme gidiyorum" dedim, çevremdeki pıtırak gibi yapışmış küçük müslüman gruba. "Allah herşeye kadirdir. Zaman her şeyi açığa kavuşturacaktır. Biraz sabredin. Es-selamü aleyküm."

"Ve aleyküm selam" diyerek selama mukabele etti kardeşler. Ve California Hapishanesi'ndeki müslümanlar arasında çok sevilmekte olduğu üzere, herkesle musafahalaştık. (Musafahalaşma, o kadar seviliyordu ki, tokalaşmaktan bazan yorulunuyordu. Eğer bir müslüman, bir yudum su içmek için bir dakikalığına cemaatten ayrılsa, giderken ve gelirken herkesle tokalaşması çok mümkün bir şeydi. Ama hiç kimse şikayet etmez ve bu adete, birliğin kardeşler arasında sevginin ve dayanışmanın bir esprisi olarak saygı duyarlardı. Müslümanların takibe uğradığı, ve kabul görmekten, meşru olarak dini ibadetlerini yapmaktan mahrum olduğu durumda bu, en yüksek önemdedir).

Onurlular binasında onursuz hayat

Hücreme yöneldim. Ben, en azından altı aydır iyi halli olanların bulunduğu 5 no'lu binada, Folsom'un onurlular binasında yaşıyordum. Avantajları: Büyük hücre, çarşamba-cumartesi-pazar tv seyredebilme, cüzi bir denetim, giriş-çıkışlarda kolaylık... Mamafih, onurlular binasında otururken, disiplin komitesine kadar giden bir meseleye karışırsan, anında bu binadan atılma cezası alman kesin.

Hücreme giden yolda ilk bloku geçtiğimde hücresi bana fazla uzak olmayan Red'e rastladım.

"Malcolm hakkında birşeyler biliyorsundur umarım?"

"E...vet", dedim, "Öldürüldüğünü söylüyorlar."

Bir beyaz olan Red, birçok tartışmalarımızdan, benim kesinlikle Malcolm'un tarafında olduğumu biliyordu. Kendi kendine status quo'ya esaslı şekilde yabancılaşmış olan Red cinayeti, "olumlu bir harekete karşı negatif bir darbe" olarak nitelendirdi.

Red, ne elde edildiğini sordu: "Kim?.. Neden?" öfkeli ve itina ile sorular sökün ediyordu. Çünkü güvenli olmayan bir zeminde hareket ediyordu: Birçoklarının gülümsemeyle, kahkahayla karşıladığı bir hadiseye, kızıl saçlı, mavi gözlü biri endişe duyuyordu.

Hücreme gittim.

Sürekli olarak radyodan infial çığlıkları duyuyor ve bunları bütün gazetelerde okuyor olmama rağmen, Malcolm X'in ölümünü aklımın kabullenemediği günler geçip gidiyordu.

Düşmanı sevindiren gelişmeler

Sürekli olarak radyodan infial çığlıkları duyuyor ve bunları bütün gazetelerde okuyor olmama rağmen, Malcolm X'in ölümünü aklımın kabullenemediği günler geçip gidiyordu. Sarhoş gibiydim; Folsom'da trans halinde dolaşıyordum. Hapishane fırınındaki işimde çalışamıyor, durayazıyordum. Tabii, cinayetin çevremdeki mahkumlar üzerindeki etkilerini açıklıkla gözlemliyordum. Birçok beyazın gözünde muzip bir bakış bulunuyordu. Bunlar, Elijah Muhammed ile Malcolm taraftarları arasında savaşın başlamasını sabırsızlıkla bekliyor gözüküyorlardı.

Folsom'da, Malcolm'un öldürülüşünü tartıştığım ya da basketbol veya havadan sudan konuştuğum çok az beyaz vardı o zamanlar. Meksika kökenli Amerikalılar'ın çoğunluğu sempatikti. Her ne kadar bunlardan bazıları beyazlar tarafından gözetildiklerini hisseder hissetmez Malcolm'un sonuna sevinir imalar gösteriyorlarsa da.

Yanlış yola sapan (!) Malcolm

Bütün zenciler Malcolm'un yasını tutuyorlardı. Birkaç gün boyunca az konuşuldu. İnfial göstermeyen yegane zenciler, Elijah Muhammed taraftarı bazı müslümanlardı. Bunlar Malcolm'un öldürülüşünü Allah'ın iradesi, isteği şeklinde yorumluyorlardı. Çünkü Malcolm yanlış yola sapmıştı. Onlara göre bu öldürülme, ilahi öfkenin ifadesi ve Malcolm'un aldattığı kişilere bir uyarı idi. Malcolm'un kendilerini sevindiren ölümü pek söz konusu edilmiyor; çoğunlukla hareketin itizalinin sağlanması ve İslam Toplumu'nun yekpare bütünlüğünün yeniden kurulması -maziye özlemle baktıkları kaybedilmiş bütünlüğün- şimdi mümkünlüğü gözlerine yansıyordu.

Malcolm X cinayeti, Amerika'daki zenci mücadelesinin geleceği için olumlu telakki edilebilen düşünceler husule getirdi. Olan biteni gözlemliyor, Malcolm X'i kalbimizden atmak için yargılayacağımız bir sebep arıyorduk. Lehte ve aleyhte bütün iddiaları okuyorduk. Ben, Malcolm X'i suçsuz görüyordum.

'Siyah Amerika' için dönüm noktası

Birçok zenci tutuklu, Malcolm'un öldürülüşünü siyah Amerika için bir dönüm noktası olarak görüyorlardı. Gerçi zenciler, aslında sıklıkla hoşlarına gitmeyen ya da mutabık olmadıkları zenci liderlerin bertaraf edilmesini şiddetle istiyorlardı; fakat bu, herkesin hatırladığı ilk önemli zenci lider cinayeti idi. Beni şaşırtan ise, zencilerin bunu yeni bir çağın başlangıcı olarak selamlamaları...

Eğer Malcolm gibi bizim için önemli ve değerli bir kişi mahvedilebiliyorsa, öyleyse -ben dahil- bu herkesin başına gelebilir. Washington'nın özgürlük anıtını yerle bir etmeyi hedefleyen bir komplonun ortaya çıkarılmasından -güya memnuniyetsiz siyahlar komplosuymuş- bir hafta sonra vuku bulan Malcolm X cinayeti, Amerika'daki zenci mücadelesinin geleceği için olumlu telakki edilebilen düşünceler husule getirdi.

Ölümle dans eden usta bir cambaz

İslam Birliği hareketindeki birçok kardeş ve bacılar gibi ben de içten içe, Malcolm X ile Elijah arasındaki çatlağın, herhangi bir şekilde iyileştirilmesini ümit ettiğimi zannediyorum. Kardeş Malcolm yaşadığı sürece bir çok müslüman hala, rahatsız edici olmayan rekabeti, mahir bir şekilde kavramak suretiyle bu umuda yapışabilirdi. Fakat Malcolm'un ölümü çatlağı kesinleştirdi. Ve bunu tarihi bir mesele gibi kalıcı hale getirdi.

Diğer müslümanlar için olduğu gibi benim için de bu olay hayatımda ve düşüncelerimde derin bir krizin temeli oldu. Elijah Muhammed ile sürtüşmesinden önce dışlandığı, güç zamanlarda Malcolm X'in yeni yönelim ve farklı bir hareket esasları oluşturma yönündeki fevri girişimlerini gördük. Ölümle dans eden usta bir cambazı andırıyordu. Tek ayak üstünde dönüyor, hızla geriye sıçrıyor, havada parante atıyor -fakat her defasında iki ayak üstüne düşüyordu; sonra tekrar baştan başlıyordu.

Bütün bunları gözlemliyorduk. Ve Malcolm X'i kalbimizden atmak için yargılayacağımız bir sebep arıyorduk. Lehte ve aleyhte bütün iddiaları okuyorduk. Ben, Malcolm X'i suçsuz görüyordum.

Afro-Amerikalılar Birliği'ne doğru Tecrübeyle biliyordum ki, Elijah Muhammed'i eleştirmek onun yazılarına veya öğretisine müdahale etmek, müslümanlarca derhal kanlı gömlek giydirilmek için kâfiydi. Eğer Elijah Muhammed domuzu, üçte biri fare, üçte biri kedi, üçte biri köpekten oluşan zehirli bir yaratık olarak yazmışsa, buna karşın bilimsel delillerle müdahale edenin bizzat kendisi, bilginin aydınlatmasına karşı günah işlemiş olurdu; yani sahici bir tartışma mümkün olmazdı. Müslümanların ayaklanarak Elijah'ı reddetmesi, otoritesine ve teolojisine karşı gelmesi, vahyini yalanlamak ve her şeye kadir bir ilah olan Allah'ın bu habercisine karşı durmak için daha kaç tane ihtimal-dışı şeyler gerekiyor ki. Böyle şanssız bir şeyi terettüp etmeyi rüyamda bile bir kez olsun düşünmedim.


25 yıl önce